Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '11

 
Kategori
Öykü
 

Palmiyelerim(iz)

Palmiyelerim(iz)
 

Palmiyeli uzak ve sıcak mavilikler


Geçmişte, o; daha sakin, aheste ve geniş zamanlarda...
 
Kitapların harıl harıl okunup yüz yüze tartışıldığı, sıkışınca da o kap kalın ansiklopedilere ve parlak, kırmızı ciltli atlaslara bakıldığı yıllarda...  
 
Ama yine de Anadolu'nun o denize ve suya kıyısız ve o estetiksiz taşra yoksunluğunun koyu gri iç renk tonlarıyla ruhunun da daralıp karamsarlaştığı dönemlerinde...
 
Dünya haritasının günümüzdeki gibi neredeyse yılda bir değişmediği o asude zamanlarda, çocukluğunun o atlaslarındaki ülkelerin bayraklarında görmüştü ilk kez "palmiye"yi; Haiti ve Guam adlı ülkelerin bayraklarında! Bir de  ABD eyaletlerinden Florida ve Güney Karolina’yı temsil eden bayraklarda… 
 
Batıydı, yazdı, deniz, okyanus ve sıcaklıktı palmiye… Refahtı, özgürlük ve kardeşlik demekti onun zihninde…
 
İçindeki uzak maviliklere kaçış arzusu, diğer tarafta hep pusuda bekleyen “asla gidememe korkusu”nu alt etmeye çalışıyor, işte böylesi anlarında bir palmiye hayalîne sığınıyordu gece uykusu önceleri… Hatta bazen de gündüzleri…
 
Gölgesinde kalmak, ne geçmiş kaygısı ne de gelecek, ne yalan, ne de acı gerçek bütün bir yaz ve kış orada kalmak istiyor… Hem "â n"ı hem de dünü ve yarını zihninde çizdiği yemyeşil, upuzun ve bol yapraklı palmiyelerle yaşıyordu bazen kendi kendine… Bir de gelincik tarlaları… Rahatlatmaya yetiyordu onu çoğu kez bu hayal bile…
 
Oysa bulunduğu coğrafya geleneksel, kırsal tarım kültürünün yansıması olan kavak, meşe ve söğütten geçilmiyordu. Bir kaç iğne yapraklı, bir küme çam bile ortamı değiştirmeye yeterdi. Umut ve hayalleri de...
 
Ergenliğinin o zorlu ilk yıllarında, belleğinde saklı olan resimde, şairin tanımıyla “kızları deniz, denizi kız kokan” güzel İzmir’in, hatta daha geniş bir hinterlantla güzel Aydın’ın, Muğla’nın, Antalya ve Mersin sahillerinin o kumral, ince ve zarif kızlarına giden yolun her iki yanında sırayla dizili yeşil anıtlardı sanki palmiyeler… 
 
Ancak 15’in de İzmir /Konak'ın Efes oteline uzanan dar bulvarlarının her iki yanında, 16’sında da Antalya şehir stadyumunu çevreleyenleriyle yüz yüze tanışmıştı ilk kez… Ve o an, birkaç kez başını sallamıştı, çocukluk hayallerinin ne derece doğru olduğunu içinden de onaylarcasına…
 
Dahası... Doğadan, bitkilerden palmiye ve gelincik, hayvanlar aleminden kuğu ve insanlar dünyasından ince, uzun boyunlu zarif bayanlar... Bir Audrey Hepburn, Catherine Deneuve ya da Filiz Akın zerafetiyle... Bu üçleme adeta onu yarınlar adına diri ve dik tutan, tüm açıları eşit, eşkenar bir üçgenin kenarları gibiydi...
 
Öyle ki; Palmiye ve onun temsil ettikleri hem çok istediği, özlediği hem de etrafında –nadir süreler dışında- göremediğiydi... Yani düpedüz “öteki”!
 
Zaman geçti, çocukluğu ilk gençlik, gençlik ve orta yaş dönemleri takip etti…
 
Zaman içinde o kentlerden de, uzun ya da kısa süreli, güzel, hoş anılarla ayrıldığı sevgilileri oldu. Onlar başka muratlarına ererek gitti, palmiyeler ise hep durmakta…
 
Gök tanrısına yaşayıp gördükleri için yine de içtenlikle şükretti.
 
Oysa bu süreç de değişmeyen şeyler de vardı
 
“Nasılda benzerlerdi hep biri birlerine / Bir taşra melânkolisi / Yalnızlık hissi / Ve bir aşkın bitim senfonisi / Sanki üçüzlermişçesine…

Diğer yanda, tam da karşı tarafta / Mega kentlerin gürültü ve karmaşası / Günlük yaşamların, kalabalıklar içinde / O düşüncesizce eylemlenen ezberi / Yarışma, geç(il)me ve ez(il)me sonrasının / Yürekleri yoran o vicdanî sesi…
 
Üçüzlere tümüyle tezat hallerle / Doğruyla yanlış gibi / Yoksulla varsıl gibi / Çirkinle güzel gibi…
 
Bu zıtlıklar arasında, / Post modern zamanlarda, / İpi zayıf ve ince bir sarkaç misali / Çaresizce salındığı zamanlarda da..." (1)
 
Yine sığındığı bir (s)imge olmuştu palmiye… Beyin korteksinin evrimine paralel bir evrimle…
 
O hep hurma vermeyen cinslerini sevmeye (S.Arabistan'ın armasında da palmiye bulunduğundan olsa gerek), kendini o türlere daha yakın hissetmeye devam etse de...  
 
Ve Palmiye sadece batı değildi, 
 
Afrika’da da, Orta-Doğu’da da, Asya’da ve daha bir çok yerde de vardı…
 
Uygarlık tarihinde de ayrı bir yere öneme sahip olmuş; Eski Hıristiyanlarda zaferin simgesi olarak kabul edilmiş, Eski Mısır’da o muhteşem sütunlara esin ve şeklini vermiş, yağı çıkarılmış, hurmaları yenmiş, yapraklarıyla barınaklar oluşturulmuş… Ayrıca kutsal tek tanrılı kitaplarda da (Kur'an'da 22 defa, İncil'deyse 30 defa) adını çokça geçirmiş… (2)
 
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai’de dünyanın ünlü zenginlerini çekmek için milyarlarca dolara inşa ettiği adanın şekli ve adı o olsa da… Son zamanlarda plastikten olanları olur olmaz yerlerde boy gösterse de...
 
Evet, zihninde deniz, okyanus ve sıcaklık çağrıştırır hep palmiye… Ama umut dolu insanların içindeki o masmavi denizlerin, engin okyanusların ve insani sıcaklıkların kıyılarında da boy atmaktaydı o…
 
O refahtı, özgürlük ve kardeşlikti… Uzayıp uzayıp en tepede yapraklarının havai fişekler gibi açılmasıyla zaferin, mutluluğun da (s)imgesiydi... Ama yoksulluğun, esaretin ve düşmanlığın sert rüzgârlarının estiği yerlerde de gelecek adına birer yeşil umut anıtı gibi, yan yana dizile dizile yine de vardı o... 
 
O sadece kumral, ince ve zarif cinsi latiflere giden yolda değil… İyi kalpli, üretken, çalışkan, dürüst, özverili tüm kadınların mücadeleli yaşamlarında gölgesine ihtiyaç duydukları her yerde vardı.
 
Yarışma, geçilme ve ezilme sonrasının, o hep pusuda bekleyen asla gidememe korkusunun üstesinden gelinen, insanların içindeki uzak maviliklere kaçış arzusunun, eyleminin olduğu her yerde de vardı…
 
O artık sadece benim, senin, onun değil, onlar tümüyle bizim palmiyelerimizdir!(3)
 
İ.Ersin KABAOĞLU,
19 Ekim 2011, Ankara
 
Not:
 
(2) Palmiye hakk. bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Palmiye
 
(3) Bu yazımı yayına verdiğimde Hakkari/Çukurca'daki yüreğimizi dağlayan baskın ve çatışmadan haberim yoktu. O yüzden yazımın zamanlaması anlamsızlaştı. Vatan evladı 26 yiğit şehitimiz için 26.000 palmiye ağlayarak saygı duruşunda! Yapraklarını da döke döke...
 ((
 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..