Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Gülüm Çamlısoy

http://blog.milliyet.com.tr/

10 Ekim '15

 
Kategori
Öykü
 

Palto

Palto
 

İşte, dedim işte hele ki portmantodaki paltoyu gördüğümde. Biçilmiş kaftandı bir önceki sahibine. Nasıl olmasın. Bedeni kesinlikle bire bir tutuyordu hele ki rengi ve o pötikare deseni.

Bir tek rozeti eksikti eh, onu da odamdaki kutudan tedarik eder iliştiriverirdim yakasına. A, evet bir de paltoya uyumlu bir şapka. Kolaydı yapmam gereken ama en zoru sona kalmıştı.

Kapattım gözlerimi garson çayımı servis etmeden evvel dakikalarca hem de. Birazdan içim ısınacaktı ya gerisi hiç mi hiç önemli değildi.

Boştu karşımdaki sandalye ama doluydu kalbim.

Boş boş etrafını süzen iri kıyım bir kadına rast geldim ve hafif bir reveransla selam verdim hangi akla hizmetse. Demeye kalmadı ki yanıma geldi koşar adımlarla:

‘’Sorry, do I know you?’’ demesine kalmadı ki anladım ki şapa oturmuşum.

Derken izah etmeye başladım. Kadın nerden bilecekti bir düş avcısı olduğumu. Allem ettim kallem ettim meramımı anlattım kadına ve iyi dileklerimle yolcu ettim.

Sandalye hala boştu sahiplenmeyi bekleyen o gölgesiyle resmen rest çekmişti bana. Yine aklıma düştü portmantodaki palto. Sahibi var mıydı acaba, dememe kalmadı ki az evvel yolcu ettiğim meraklı turist ilişti bir kez yanıma:

‘’This is for you.’’Elinde tuttuğuna baktım. Minik bir biblo. İtiraz etmeme izin vermeden elimin üzerine koydu elini ve hiçbir soru sormama fırsat vermeden dönüp gitti.

Son sözü çınlıyordu kulağımda:’’Be happy.’’

Cidden bu kadar mı belli oluyordu huzursuz ve mutsuzluğum.

‘’Hatıra sandığıma ekleyeceğim yeni bir obje’’ deyip koydum çantama.

Garson belli ki ya uyuya kalmış ya da beni adam yerine koyup getirmeye tenezzül etmiyordu soğumuş çayımı. Ellerim o kadar soğuk ve uyuşuktu ki.

Allah vere de ben gidene kadar palto hala asılı kalırdı yerinde.

Her şey çok yerli yerindeymiş gibi neyi dert ediyordum. Eminim ki bunu birine anlatsam oldukça dalga geçerdi. Sandalye hala sahiplenmeyi beklerken ben beklememeye karar verip bir hışımla kalktım yerimden. En azından bir de garsonla restleşip bir kavgaya mahal vermemek adına üstüne üstük paltoya sahiplenmek maksadıyla harekete koyulmalıydım. Turist kadının biblosunu da çantama koyduğum gibi hızla ilerledim amacıma. Kimseler görmeden ele geçirmeliydim. ‘’Umarım kamera yoktur girişte’’ düşüncesi tam esir almışken umarsızca küfrettim içimden. En kötü ne olabilirdi ki, düşüncesi bile tesir etmemişti ve hangi akla hizmetse kapıverdim paltoyu. Allah’tan sahibi yoktu görünürlerde ve gümbürtüye gitmemiştim.

Sonra ne mi oldu… Sadece koştum bir ganimet bulmuşçasına bir yandan da paltoyu okşuyordum. Hafiften yağan yağmura aldırmadan otobüs durağına kadar koştum. Öylesine tıkanmıştım ki yine de dert etmiyordum hiçbir şeyi ta ki biri koluma yapışana kadar. İçime doğan gelmişti başıma. Durduk yerde başıma iş almıştım.

‘’Kızım sen şaşırdın mı?’’

‘’Kötü bir niyetim yoktu inanın ki hem ne ise cezam çekmeye razıyım. Bakın memur bey, o kadar o kadar…’’

‘’Çıkar ağzındaki baklayı. Neden çaldın paltoyu?’’

‘’Çalmadım. O zaten bize ait. Ona ait.’’

‘’Tanımadığın bir adamın paltosu nasıl sana ait oluyor üstelik o dediğin de kim?’’

‘’O benim babamın paltosu.’’

‘’Nasıl bunu iddia edebiliyorsun? Ya baban nerede ve nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?’’

‘’Babam bizi terk ettiğinde üzerindeki paltoydu çünkü.’’

‘’Ne zaman oldu bu üstelik sen ne dediğinin farkında mısın?’’

‘’O gittiğinde ki ben henüz on yaşındaydım.’’

‘’Ne yani, sen o paltonun babanın olduğunu mu iddia ediyorsun?’’

‘’Bakın, paltoyu buldum. Eminim ki peşi sıra babamı da bulacağım.’’

‘’Sen benimle dalga mı geçiyorsun yoksa cidden kafayı mı sıyırdın?’’

‘’Hatta hep taktığı rozeti de iliştirdim mi yakasına…’’

‘’Dua et ki senden şikâyetçi değil hiç kimse. Hadi çek git kaybol gözümden. Aklını başına devşir de bir daha düşme buralara.’’

‘’Nerede?’’

‘’Kim nerede?’’

‘’Paltonun sahibi?’’

‘’Çoktan çıktı gitti bile.’’

‘’Ya, ismini söyledi mi size?’’

‘’Sence?’’

‘’Yakup muydu ismi söyleyin bana?’’

‘’Yaptıkların yetmezmiş gibi bir de kulak misafiri mi oldun?’’

‘’Lütfen, söyleyin ismi Yakup muydu?’’

‘’Ne olmuş ki Yakup ise. Milyonlarca aynı ismi taşıyan insan var memlekette.’’

‘’Söyleyin çok oldu mu gideli? Ya adresi var mı sizde lütfen yardım edin bana.’’

‘’Az evvel çıktı. Allah’ım aklıma mukayyet ol neler diyorum ben.’’

‘’Memur bey, inanın ki bu o bu babam. Çok teşekkür ederim size çok hem de.’’

‘’Daha görmeden nasıl emin olabiliyorsun bu kadar?’’

‘’Çünkü annem babamın adını yakasının içine işlemişti. Bu o evet, bu o. O palto babamın ve o adam benim babam sadece benim babam.’’

 
Toplam blog
: 216
: 117
Kayıt tarihi
: 22.08.13
 
 

Yazmaya gönülden sevdalı, kendini her daim geliştirmeye çalışan, öğrenci ruhlu biriyim. Mesleğim ..