Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '12

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Pamuk işçisi mi, Turizm çalışanı mı ?

Daha önce çok sevdiğim bir büyüğümün turizm çalışanlarına atfettiği ilginç benzetme. Teşbihte hata olmaz, ancak benzetme olabildiğince yerinde. Türk Turizmine hizmet veren asli savaşçıların halini bir görmek gerekiyor arada sırada da olsa. Darılmaca yok, sabahın kör bir ucunda işe giderken, ve yahut akşamın karanlığında eve dönerken otel servis araçlarına bir göz atmak kafi. Hınca hınç dolu otel servisleri, konsept gereği kesif ter kokusu, genelde çalışmayan araç kliması, herkes standardı tutturmuş şekerleme vaziyetinde, şoför hariç elbette ( ki çoğu zaman onlarında uyuduğuna şahit oluyoruz ya her neyse ) ve böyle garip bir hayat formunda işine yetişmeye çalışan turizm emekçileri.

Antalya’da sabahları otobüs durakları ve bittabi servis araçlarının durak belledikleri yerlerdeki kalabalıkları gözlemlemek mümkün. Çoğunluğu otel çalışanı olan bu kalabalıklar, kimi Belek yönüne, kimi ise Kemer ve Tekirova yönüne gidecek servislerini yarı uykulu bir şekilde beklemekteler. Uykularının en tatlı kısmını ise servis aracının koltuğunda tamamlamaktalar, tabi oturacak yer buldukları takdirde. Bulamayanlar ise ayakta uyuma tekniğini geliştirmişler ki bazıları bu durumu mesai saatinde de uygulamayı adet haline getirmiş.

Çok değil bundan yaklaşık 10 ya da 15 yıl öncesine kadar Antalya’nın meşhur Çallı kavşağında inşaat ve bilimum güç gerektiren işlerde çalışmak üzere işçiler bekler, işverenler kamyonlarla gelir ve anlaştıkları yevmiye ücreti mukabilinde kaç kişi lazımsa alır kamyonun kasasına yükler giderlerdi. Sevgili turizm işçisi kardeşlerimizin bizatihi yaşadıkları işte bu benzetmenin kısmen modern çağdaş hali. Geçtiğimiz günlerde aklıma takılan bir konuyu sektörün duayenleri de dahil olmak üzere hemen her kese vakit buldukça sordum;

- Turizm çalışanının çalışma saatleri kanunlarla sabit, doğru mu…?

- Evet doğru ve hatta bu aralar yetkili kurumlar vasıtası ile tesisler çok sık denetlenmekte.

- Tamam gayet güzel, buraya kadar bir sıkıntı gözükmüyor, ancak….

- Ancak …?

- Ancak bu çalışan insanların kanuni 8 saat çalışma müddeti içerisinde yapabileceklerinin üzerinde çalıştıkları, yani yapmaları gerekenin fazlasını yaptıkları, daha fazla efor harcadıkları, çok çalıştırıldıkları, iki kişinin yapacağı işin bir kişiden beklendiği olmuyor mu, yani bu şekilde personel çalıştıran tesisler yokmu ?

-……………..( derin sessizlik )

Var elbette hem de sayıları bir hayli fazla ne yazık ki. Geçtiğimiz yıllarda OUTSOURCE konusunda negatif düşüncelerini makalesine yansıtan bir genel müdürümüzün yazdıklarına atfen karaladığım yorum o günlerde bir otel patronun tepkisini, çekmiş ve günlerce aynı on line gazete üzerinden tartışmamız sürmüştü. Haliyle ben dış kaynaklı hizmet alımını desteklemiş, ileride oluşması muhtemel istihdam sıkıntılarına çözüm olabileceğini düşündüğümü yazmış ve elimden geldiğince konuyu detaylandırmaya çalışmıştım.

Ailesinin sahibi olduğu tesislerde dönem dönem yöneticilik yapan genç patron adayı ise karşıt görüşü savunmuş ve  sistemden bihaber olmasına rağmen tartışmayı alevlendirmekten kaçınmamıştı.

Sadece bu değil elbette benzer onlarca örnek daha sıralayabilirim bu satırlarda. İstihdamın problem olduğunu herkes kabul etmiş ancak bu günlerde yaşadığımız boyuta ulaşabileceğini hiç kimse öngörememişti, ya da sesleri yeterince yüksek değildi. Velhasıl kelam geçtiğimiz senelerde turizmde istihdam probleminin çığ gibi büyüyeceğine dair düşüncelerimi fazlasıyla uçuk bulan nevi şahsına münhasır kişiler bu sezon itibari ile imdat çığlıkları atmaya başladılar. Zira alt kadrolarda istihdam edilecek ne yetişmiş kalifiye personel ne de yetiştirilmek üzere alınacak tecrübesiz insanlar bulunamamaktaydılar. Bu bağlamda Osmanlıdan bize miras devşirme sisteminin turizm için çare olabileceğini bile düşünür oldu kimi yöneticiler. Başta Türki cumhuriyetler, kuzey ülkeleri ve Asya’nın derinliklerinden gelen taze ve çok çalışmaya hazır iş gücü belirli departmanlarda ( legal ya da illegal yolardan ) istihdam edildi. Halen bazı tesislerde Gürcü, Azeri ve hatta Ermeni işçiler cirit sporunu icra eylemekte. Ancak malum nedenler sebebi ile buda derdimize çare olmadı olamadı.

Olan yine bizim gariban turizm emekçisine oldu elbette ve oda şımardı haliyle. Kendini bulunmaz Hint kumaşı kıvamına getiren sektörün dinamiklerine karşı farklı bir savunma mekanizması geliştirdi. Zaten ekonomik açıdan tatminkar kazançlar elde edemeyen çalışan, kim 50 TL fazla verdi ise, kim maaşını zamanında, sigortasını tam yatırdı ise ya da kim nazıyla oynadı ise, kim daha az çalıştırdı ise, kim gözüne daha sempatik gözüktü ise ona gitti ve onunla çalıştı.  Haklıydı çünkü sebepleri vardı, çünkü sezonun ortasında yüzlerce milyon dolar yatırım yapıp da muhteşem tesisler açan bu ülke yatırımcıları ve yatırımları yöneten sözde profesyonellerin gözleri gıcır gıcır otellerine hayranlıkla bakmaktan o kadar kamaşmıştı ki istihdam konusunda ciddi sıkıntılar yaşayacaklarını ne yazık ki göremediler. Milyonlarca dolarlar harcayarak ultra lüks tesisler açtılar ama personele üç kuruş fazla ödemekten kaçındılar, üstüne üstlük birde üstün hizmet talep ettiler çalışanlarından.

80’lerin sonunda mesleğe başlamış olmam sebebi ile o dönemin bakış açıları ile zaman içerisindeki değişimi gayet güzel değerlendirebilmekteyim. İster maid, komi ya da steward, ister resepsiyonist, kat şefi ya da departman müdürü olun fark etmez, otelcilik mesleğini icra ediyorsanız diğer meslek guruplarından ayrıcalıklı bir konumda olduğunuzu bilir ve buna göre hareket ederdiniz. Prestiji olan, saygın bir meslek olarak anılırdı otelcilik. Hanımların otelde çalışmalarının aileleri tarafından uygun görülmediği dönemlerin çok uzağında, sektörün geliştiği ve profesyonelleştiği altın yıllardı. Zaman geçti, dünya değişti, küreselleşme adında bir yalan uyduruldu ve hepimize ezberlettirildi, ülkemiz büyüdü, gelişti, sektör nerede ise lokomotif konumuna geldi, yatırımlar, yatak sayıları, girdiler, istihdam ve daha bir çok muadil rakamlar yükseldi, grafikler tavan yaptı ve Türk Turizmi şu anki haline ulaştı.

Ancak tüm çabalar ve çalışmalar yetersiz kaldı ve bizler istihdam sorunu ile alakalı mantıklı çözümler üretemedik. Tüm kadrolarda alttan yetişen donanımlı insan sayısının gittikçe azaldığını göremedik. Eğitime önem vermedik, yüzeysel ve üstünkörü eğitim programları ile sahte sertifikalar dağıttık. Tesislerde akademiler kurduk ama çok azı gerçekten başarılı oldu. Turizm öğrencilerinin gözlerini staj dönemlerinde korkuttuk, otelciliği kabus haline getirdik bu genç dimağlar için. Çalışanlarımızı korumadık, kollamadık, nasıl olsa yerine yenisini buluruz diye IK departmanlarına yüklendik. Sonuçta çalışanlarımızı pamuk işçisinden daha prestijli bir yere koyamadık ve onlara haksızlık ettik. Cezasını da her yıl çığ gibi büyümekte olan personel açığımız ile ödedik, ödüyoruz ve ödeyeceğiz.

Emir HEPOĞLU 

 
Toplam blog
: 23
: 370
Kayıt tarihi
: 02.02.12
 
 

Emir HEPOĞLU 20 yılı aşkın süredir turizm ve otelcilik yapmaktadır. Otellerde temizlik departmanl..