Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Pamukkale'de bir Kerbela Şehidi

Pamukkale'de bir Kerbela Şehidi
 

St. Filip'in Pamukkalede ki mezarının olduğu yer...


Kerbela ve Pamukkale

Hz. Hüseyin'in Kerbela'da Sultan Yezid'in ordusuna karşı giriştiği cesur mücadeleyi ve aile üyeleri dahil katloluşunu herkes bilir. Sünni Dünya genelde bu cinayete tarafsız kalmayı sanki İmam Azam( Ebu hanife) tarafsız kalmış gibi (!) gündeme taşımamışlar, çağlar boyu görmezden gelmişlerdir. Üstelik ölen herhengi biride değil, Hz. Muhammed'e yüzü ve huyu en çok benzeyen insan ve onun devrimci toplumcu cesur torunu. Hz. Hüseyin, dedesinin mirası olan idarecinin Sultan olmaması, adil olması ve zulme karşı direniş mirasını Kerbelaya taşımış ve bu uğurda son nefesini vermişti. İslam tarihinin en önemli olaylarından biri olan Hüseyin'in mezarını şiiler - aleviler dışında merak eden ve görmeye giden pek insan yoktur. Neden bu insanın hayatı ve şehadeti incelenmiyor, camilerde anılmıyor, herkese mevlit okunurken ondan bir mevlit esirgeniyor? 

Neden belli, çünkü o zalim bir sultana karşı direnmişti. Oysa SULTANCILIK, Cumhuriyet'i kurduğumuz halde, başta ailede babanın sultanlığından başlayarak, tüm kurumlarımıza patron ve amirlere kadar yansımıştı. Ehliyetli Hiyerarşi kötü değil elbette ama haksız olduğu zaman güçlünün haklı olması, amirin, hocanın, imamın vb haklı olması kötü. Demokrasiyi, özgür iradeyi 80 yılda çok az oturtabildik. Bu yüzden ilerleme çok az kalmakta. 

Oysa bizler koyun gibi, zalime ve zulme karşı gelmenin fesatlık olacağı ile fıkhen kafamız yıkandiği için bunu gündeme bile getiremedik, düşünemiyoruz bile. 

Hz. Hüseyin'in tarihte bir izdüşümü var, hemde Pamukkale'de. 

Peki kim bu adam? 

St. Phillipus(Filip), Hz. İsa'nın yanında Ona peygamber olarak inanmış asla onu Allahın Oğlu olarak görmemiş bir kaç HAVARİDEN BİRİDİR. Onun bu özelliğini bilen başta Vatikan dahil tüm Hıristiyan alemi Onu, inanılmaz bir iki yüzlülükle görmezden gelmektedir. ( Her havari İsa'yı peygamber olarak görmedi mesela Petrus-Peter) 

Neden? 

Çünkü bu adam hayatını devrimci toplumcu bir mücadeleye adamıştı, düşmanları çoktu onun düşmanları başta Petrus( Peter'de denir) denen ve Hıristiyanlığı teslise (Baba-Oğul-Kutsal Ruh=Tanrılar koalisyonu) dönmesinde öncü rol oynayan bozan ve Sezara ve Vatikan'a köle yapan adam ve diğer düşman ise bizzat zalim SEZAR'dı. 

Filip'in Petrusla olan mücadelesi fikirsel, ama diğer yandan ise SEZAR ile askeri mücadele yapmaktaydı. O ve cesur ekibi Sezar tarafından Anadolu'nun her yerinde aranıyor, o ise giriştiği mücadele'de onurlu bir savaş verip şehit ediliyordu. Hıristiyan dünya bu adamı bildikleri halde bilmezden, gördükleri halde görmezden geliyorlar. Aşağıda bunun nedenleri ayrıntılıdır lütfen okumaya devam edin.... 

Pamukkaleye kardeşimle gittiğimde, ST. Phillipus'un mezarını özellikle aradım, sorduğum insanlar büfeciler onu sıradan bir aziz evliya sanıyordu. Aşağıda travertenleri görmeye gelen onca Hıristiyan ve Müslüman varken hiç kimse bizle beraber oraya çıkmadı. Mezarının bulunduğu yere Bizanslılar bir kilise yapmışlar, blogfotoğrafta bulunan St. Filip'in mezarı olduğuna dair yazı ingilizce şehitlik olarak yazılmıştı ama zamklı plastik şeritten yapılmış bazıları düşmüş harflerin yerinde bulunan zamkların üzerine uçuşan toz toprak yapıştığı için eksik harfin hangisi olduğunu bilmeniz hiç zor olmamıştı. 

Tepeye çıktığımızda sanki Büyük insan ST. Fillipus'un ruhu gelmiş gibi hissettim. Tepeden aşağı bakarken travertenleri mucize olarak gören ve gelen insanların Yaratıcının en büyük mucizesi Meryem oğlu İsa'nın mucizelerine tanık olarak hayatını onun özgürlükçü yolunda feda eden, asla ve asla tokat atan zalimlere diğer yanağını uzatmamış, SEZARA SENİN HAKKIN YOK, SENİ TANIMIYORUM DİYEN bu insanı görmemelerine ve hatta hayatını araştırmamalrına şaştım. Hayatını boşa harcayan yığınların şu güzel insanı görmeye gelmelerini başta Vatikan niye istemiyordu? Yada Turizm Bakanlığı bu insanı niye hiç tanıtmıyordu? Oysa onun heykeli kentin girişine dikilmeliydi. Onunla ilgili sempozyumlar Pamukkalede öldüğü yerde yapılabilirdi. Bu sayede turizmin günübirlik olduğu yer Kültür turizmi yönüyle de zenginleşirdi. Peki bu vizyon Turizm Bakanın da var mı? Hiç sanmıyorum olduğunu. Bu yüce insan gibi kültür turizmini canlandıracak en az 20 projeyi gündeme getirmek isterdim ama asla çağrılarım randevu taleplerim cevap bulmadı, bulmayacak. Tüm dünyanın vizyonunu değiştirecek, ülkeyi İsevi kutsal mekan gibi gösterecek bu projelerden vebadan kaçar gibi kaçılmakta. Çünkü bu, "herkarış toprağı şehit kanıyla sulanmış kutsal vatan toprakları" anlayışına zarar verilecek sanılıyor, bu düşünce son derece saçma ve yersizdir. 

Hadi herşeyi bir yana bırakalım bu tevhide bağlı toplumcu yüce insana (Filip'e) diyanet niye sahip çıkmıyordu? Bunların nedeni vardı tabi? Adamın mezarına Türkçe "Şehitlik" bile yazılmamış, Diyanet"hıristiyandan da şehit olurmuymuş" kargaşası yaşanacak düşüncesinden korkmakta , oysa bu adamın hayatı camilerde konu olmalıydı, filmler yapılmalıydı, çünkü kanının son damlasına kadar adalet ve ütopik(tanrının oğlu) olmayan İsa'nın devrimci gerçekliği için(Sezarı kabul etmeme) ölmüş, bu toprakları Doğu Romalı Sezarlardan alıp ebediyyen yurt edinilmesini sağlayan adalet ve insanlık için canını veren Selçuklu askerlerinden bir farkı yoktu. Biz Osmanlının değil, hala %90 Selçuklunun fethettiği topraklardayız. Bu önemli bir ayrıntı ve bunun üzerinde durulmalı.( Bundan tez konusu çıkar ) 

Katolik halklar Filip'in gerçek mücadelesini bilse, Vatikan zaten kendisine köle ettiği milyonlarca Katoliğe artık laf geçiremezdi. Papa için, Filip'in hayatı gizlenmeli, inancı ve şehitliği inkar edilmeli veya görmezden gelinmeliydi? Çünkü insanlar teslisin zulme ve tokatlara karşı yanağını uzat prensibinde tutulmaları gerekiyordu.
Bu zincir 1490lı yıllarda biraz Martin Luther'le kırıldıysada kendisinin entellektüel, tarihsel bilgileri sağlıklı ve diyalektik olmadığı için devrimleride sınırlı kalmış ama Hıristiyanlığın Katolik cenderesinden kurtularak ilerlemesini sağlamıştı. Bu durum 300 yıl sonra devrimlerin doğmasına, Kapitalizmin gelişerek insanlığın artık sadece bir Sezar'ın veya Sultanın değil ama zengin sınıfların kölesi olmalarına yol açmıştır. Bu durum hala her ülkede belli oranda sürmektedir. Köleliğin zincirleri değişmiştir, eskiden kölelerin sadece bir zinciri vardı, onu kırıp kaçıyordu. Modern çağ bizi tüketimin ve kredi kartlarının kölesi yaptı. En vahim durumda şu, kimse köle olduğunun farkında değil. Bu yüzden artık buna karşı gelebilecek bir mücadele başlatabilecek bir Hüseyin ve Filip'e de ihtiyaç duyulmuyor. Savaşlar artık daha çok internet, enformasyon, araştırma ile olmakta. Araştıran şahsiyetlerin artması gerek.... 

Özetle şu söylenebilir, gücü elinde bulundurup bu gücü zalimce kullananlar, her zaman için konuşan, düşünen, eleştiren ve kendine karşı mücadele eden Tarihin Monoteist (tevhidi ) toplumcu ( sosyalist ) unsurlarına karşı herzaman en sert katliamları yapmıştır. Bilmsel sosyalizmin (Marks'ın) göremediği yada görmek istemediği, monoteist devrimci sosyalizm tarihte hep var oldu. Fakat bunun mesajları hep değiştirilip İNANÇ YAĞDANLIK VE GERİCİ HALE DÖNÜŞTÜ.
Bu insanların duruşlarına ve fiziksel olarak yok oluşlarına sessiz kalanlar, her zaman Nasrettin Hoca gibi pragmatist ve sessiz olmayı istemiş, asla aklını kullanan devrimci bir KELOĞLANdan hoşlanmamışlardır.
İşte bu yüzden Anadolu'dan düşünsel, sosyal büyük bir devrimin olması söz konusu dahi olamaz. Egemen sınıflar korkmasın, gücü elinde bulunduran para sahipleri rahat uyusun, zira Che'ye, Filip'e ve Hüseyin'e talip yok ve Tarkan'a, Okey'e, Fenersaray'a talip çok. 

İşte Kerbelanın kahramanının ve Pamukkale'nin kahramanın ortak hikayesi bu.... 

En derin saygılarımla 

Ayhan Özcimbit 

Not: Anadoluda, diğer Havariler ve hayatları ibretlerle dolu ilginç insanlarının bir sürü hikayesi meraklılarına araştırılmayı bekliyor. Anadolu kültürü ve mirası, Mısırdan, Orta Doğudan, Aztek ve inkalardan, Hint ve Çin, Yunan ve Pers uygarlıklarından çok daha fazlasını içinde barındırmakta, ama objektif bakışla araştıracaklar kim? 

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları yazara aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. 

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..