Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Pamukova tren kazası (7,5) yıllık zaman aşımına uğramış

Pamukova tren kazası (7,5) yıllık zaman aşımına uğramış
 

Türkiye'nin ilk YHT Kazası Pamukova 22 Temmuz 2004 (Sanal ortamdan)


Önce peşin peşin şunu yazmalıyım: Bu ülkede uygulanan saçma sapan kanunlardan bıktım, usandım. Bu yüzden içinde devletin korunması, çevresi ya da dayısı olanların kurtarılabilmesi gibi adam kayırma içerikli olduğu halk arasında sık sık söylenen Türkiye Cumhuriyeti hukuku yükünden kaçıp kurtulmak istiyorum. Var mı benimle gelen?

(41) kişinin öldüğü hızlandırılmış tren kazasıyla ilgili dava 7,5 yıllık zaman aşımı nedeniyle düşmüş!

2004'ten beri görülen davada sadece iki makinistin küçük cezalar aldığı ve bilirkişinin yarı yarıya kusurlu bulduğu raylarla ilgili sorumluların soruşturulmasına ise izin verilmediği öğrenilmiş bulunuluyor. İşte size bu sonucu açıklayan onlarca haber başlığından biri:

‘Sakarya'nın Pamukova ilçesinin Mekece Köyü yakınlarında, 41 kişinin öldüğü hızlandırılmış tren kazasıyla ilgili dava 7,5 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasının ardından bugünkü son duruşma ile düştü.’ (Alıntıdır)

Av. Ender Dedeağaç: Diğer kusurlu kişiler ve kurumlar mahkeme önüne çıkarılamamıştır

‘Müdahil avukatı Ender Dedeağaç, maddi ve usul hukuk hükümleri karşısında söyleyecekleri pek fazla bir şeyin kalmadığını belirterek; ‘Bizce bu olayda ve dosyada yarım kusurlu kişiler yargılanmıştır. Diğer kusurlu kişiler ve kurumlar mahkeme önüne çıkarılamamıştır. Bu da hukuk açısından üzüntü verici bir durumdur’ açıklamasında bulunmuş.

Baba Alaattin Can: Vicdanımızda adalet hiç bir şekilde yerini bulmadı. AİHM'ne gidebilirim

‘Kazada kızını kaybeden Alaattin Can, adliye çıkışında gazetecilere yaptığı açıklamada, adaletin hiç bir şekilde yerini bulmadığını söyledi. Kararın hiç bir işe yaramadığını ifade eden Candan; ‘Vicdanımızda adalet hiç bir şekilde yerini bulmadı. Yapacağım şeyler var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne gidebilirim’ diyerek verilen karara tepkisini dile getirmiş.

Yüksek Hızlı Tren kazası: Gün: 22 Temmuz 2004.Saat 19:45 Yer: Pamukova, Mekece Köyü karşısı

Bilindiği gibi yeni uygulamaya konulan Hızlı Tren yol alırken oluşan bir kaç ihmal yüzünden onlarca CAN bir anda gidivermişti! 22 Temmuz 2004 günü Haydarpaşa’dan Ankara’ya doğru yola çıkan Yüksek Hızlı Tren 19:45’te Sakarya’nın Pamukova ilçesi yakınlarında devrilerek (41) yurttaşımızın hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Ülkemizdeki ilk Hızlı Tren  kazasıdır. Bir tespite göre ‘bilirkişi heyetinin raporlarına göre (80) km hızla gitmesi gereken tren (132) km hızla viraja girince raydan çıkmış ve büyük bir facia meydana gelmiştir.’

O günlerdeki bütün basın yayın araçları kazayı her yönü ile anlatmaya çalışmışlar, hiç umulmayan olayı: Tren Faciası, Hızlı tren devrildi, Yüksek Hızlı Tren kazası, hızlandırılmış tren kazası, onlarca ölü, yüzlerce yaralı var gibi sözlerle anlatmışlardı. O an için gerçek suçluların bir an önce bulunması gerektiği değerlendirilmiş; yaşanılan büyük acının ört bas edilmemesi gerektiği vurgulanmıştı. Kaza ile ilgili kimi değerlendirmelere göre ‘Hızlı tren'de suç ölenlerin’ üstüne yıkılmıştı.(Radikal 27.01.2007)

Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Ulaştırma Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Süleyman Aydın Erel, 07 Temmuz 2004 tarihinde yani Hızlandırılmış Tren Faciasından (15) gün önce ‘Hızlı tren, hemen seferden kaldırılmalı’ açıklamasında bulunmuştu.

Söz konusu Hızlı Tren kazasından dolayı olsa gerek o günlerde gündemde olan Ankara-Eskişehir arası hızlı tren işletmeciliği için 2007’de Taraf Gazetesinden Mehmet Baransu’'ya ‘Hızlı trene de binmem’ diyerek ayrıntılı görüşlerini açıklayan Prof. Dr. S. Aydın Erel 2010 yılında aramızdan ayrıldığı için söz konusu sorunun teknik yönlerden yeniden değerlendirilmesi de artık mümkün değil. Bilindiği gibi trafik kazalarında sorunun aydınlatılması için konunun uzmanlarındana oluşan bir bilir kişi heyeti görev yaparak bütün ayrıntıların ortaya çıkmasına yardımcı olurlar. Bu da ‘adalet için’ var olması gereken ilk basamaklaradan biridir.

Söz konusu (41) kişinin ölümü ile sonuçlanan kazanın duruşması son üç gün içerisinde kamuoyuna:

Bu trenin hızına adalet bile yetişemedi!

Hızlı Trene Hızlı Zaman Aşımı

Pamukova Tren Kazası

Pamukova'daki tren kazası davası zaman aşımından düştü

Hızlandırılmış cinayet bugün zaman aşımında başlıkları ile duyurulmuş bulunuyor. Şimdi gelelim sorunun irdelenebilmesi için yaşanılan bazı ayrıntılara.

Sonun başlangıcı

‘Tüm fatura makinistlere kesilirken, baş makinist Fikret Karabalut 5 ay, ikinci makinist Recep Sönmez ise 3 ay tutuklu kaldı. Ancak asıl kusurlunun kim olduğu bir türlü tespit edilemedi. Kazada yaşamını yitirenlerin avukatları kusurlu bulunan rayların yapımında ve kullanımında katkısı olan asıl suçluların bulunması için suç duyurusunda bulundu. Verilen soruşturma emri Danıştay tarafından iptal edildi. İkinci girişimde de mahkeme, Danıştay’ı örnek göstererek yeniden bir soruşturma yapılmasına izin vermedi.’ (Alıntıdır)

Mahkeme kararını Yargıtay iki kez bozmuş

‘Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada ilk olarak 1 Şubat 2008’de 1. makinist Fikret Karabalut 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. İkinci makinist Recep Sönmez’e ise 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Tren şefi Köksal Coşkun ise beraat etti. Dosya Yargıtay’a taşındı. Yargıtay 2. Ceza Dairesi dosyadaki tebligat eksiklikleri nedeniyle kararı bozdu. Yerel mahkeme eksikleri giderdi ve yine aynı cezalar verildi. Yargıtay kararı tekrar bozdu.’ (Alıntıdır)

Kaçarak kurtuldular

‘Yavaş işleyen adaletin sonuca götüremediği ‘hızlandırılmış’ tren kazası davasında 7.5 yıl geçti. Son duruşma 2 Aralık 2011’deydi. Duruşmaya TCDD avukatı katılmadı. 5 kişinin talimatla alınması gereken ifadelerinin de alınmaması nedeniyle dava 7 Şubat 2012’ye ertelendi. Bu tarih davanın zamanaşımı süresinin dolmasından tam iki hafta sonraydı. Kanunlara göre “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçunun zamanaşımı karşılığı 7.5 yıl. Davadaki zamanaşımı Ocak ayının son haftasında bittiği için, davanın bu duruşmasında sanık avukatları davanın zamanaşımından düşürülmesini talep edecek. Mahkeme de bu talebe uymak zorunda kalacak.’ (Alıntıdır)

Suçun yarısının sahibi yok

‘Kazada yaşamını yitirenlerin avukatları ise duruma tepkili. Avukat Engin Baltacı şöyle konuştu: “Kusurlu kimdi? “Demiryolu” deniliyor ama raylar mı bunları denetlemeyenler mi bakımını yapmayanlar mı ya da kim? Bu belli değil. Bunun ortaya çıkmasını istedik. Sadece makinistler ceza aldı, kalan suçlular ise belirlenemedi . Ceza hukukunda mukadderat olmaz. Kusurun yarısı ortada kaldı. Bugün, Ulaştırma Bakanlığı ‘ben yazılı emir veriyorum soruşturma açıyorum’ dese bile dava zamanaşımına uğrayacak. En önemli nokta bu kazanın suçunun yarısı kimde bulunamadı. Demiryolları diye bir kusurlu ceza hukukunda olmaz. Bu şekilde bitecek. Adı konulamadı. Bence bu dosyanın en vahim tarafı da budur. Suçun yarısının sahibi yoktur.’ (Alıntıdır)

Zaman aşımı 15 yıl oldu ama 11 ayla kurtuldular

‘2005 yılında yürürlüğe giren yeni TCK’nın 66’ıncı maddesinde zamanaşımı kavramına da yenilik getirdi. Ölümle sonuçlanan kazalarda zamanaşımı süresi 15 yıla kadar çıkartıldı. Ancak kaza yeni yasanın yürürlüğe girmesinden önce gerçekleştiği için, eski yasadaki 7.5 yıl maddesi uygulandı.’

(Alıntı kaynağı: tarafsızhaber)

Olayın meydana gelişi ve zaman aşımı kararı ile ilgili bir kaç görüş

O gün kaza haberini okuyan bir kişiye göre olay ‘hızlı değil, türk işi uydurma ile hızlandırılmış tren faciasıdır.’

Bir başka okuyucu söz konusu dava ile ilgili bir haber üzerine şunları yazmış: Hızlı trene korkarak biniyoruz. Eee burası Türkiye hacı.’

Söz konusu dava için gerçek adını değil de takma adını vererek yazan bir yurttaşımız ise ‘Kanunun belki böyle bir olayı var ama vicdanın zaman aşımı yoktur; şayet o vicdan aşınmamışsa’ diyerek sorunu ilgili kişi, kurum ve mahkeme heyetinin vicdanına, merhametine bırakmış.

Adalet için gerekli belgeler nerededir?

Bence ‘zaman aşımı’ ne kadar büyük bir saçmalık şimdi daha iyi anlamak gerek. Belge mi bulunamadı? Kimi belgeler Mekece Deresi’ne düştü onları da bir kaç inek içti, o inekler de çobanları da Kaf Dağı’nın arkasında sır olup yittiler mi?

Değil ki bir ‘tren kazası’ sonucu kırk bir (41) kişi Hakkın Rahmetine kavuşmuş; bunun hiç hesabı tutulur da hangi müeyyide yerine getirilebilir efendim. Gerçi Faslı büyük gezgin İbn-i Batuta da 1334’de Bursa ve İznik üzerinden gelerek Mekece Köyünde ağırlanmış olduğundan da bugün pek bir şey kalmış değildir. Bu da başlı başına bir başka vefasızlık örneğimiz olsa gerek.

Kimi müsebbipleri cezalandırmak boş bir düş olsa gerek

Analaşılan şu ki altta kalanın canı çıksın diyor bu hukuk! Bu tür zaman aşımlı kanunları çıkartanları yargılamak için yeni bir kanun çıkartmalı artık. Öyle ki  özellikle can kaybı ile sonuçlanan her bir davranış geniş bir halk jürisi kararı ile sonuçlandırılarak, müsebbip ya da müsebbipler oracıkta asılmalı. Ne yazık ki farz-ı muhal bir durumdaki bu değerlendirmelerim boş bir hayaldir!

Adalet bizi bekler

Bu açıklama ve yorumlamalarım söz konusu mahkeme kararını eleştirmek için değil çok önemli bir kaza olayının değişik yönleri ile irdelenmesine yöneliktir. Gerçi AİHM’nin ifade özgürlüğü kapsamında ‘yargı kararları’ ve ‘yargı mensupları da eleştirilebilir’ olsa bile kesinleşmiş pek çok mahkeme kararı için kimi eleştiriler yazmaya kalkışmak neyi değiştirecek, değil mi? Karar verilmiş bir kere! Ancak mahkemenin ilgili ‘gerekçeli kararı’ yayınlandıktan sonra bu konuda oldukça yeni tartışmalar ortaya çıkabilecektir.

Bilindiği gibi çok özel bazı mahkeme karraları için başta AB yetkilileri olmak üzere AİHM de gerektiğinde çok çarpıcı eleştiriler yayınlayabilmektedir. Sanırım Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi TBMM belirlenen ve Yargıtayca da değişik içtihatlara göre onaylanan mahkeme kararlarını; devletçi, adam kayırmacı, bazı belgelerin noksanlığına rağmen karar veren bir işleyiş içinde görüyor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye sık sık eleştirilmekte, suçlanmakta ve yüksek para cezalarına çarptırılmaktadır.

Trafik sorunu içinde Devlet hep masumdur

 

TRT’de trafik sorunumuzun gözler önüne serilmesi ve çözüm yolları için bir kaç yıl uğraştım. 1986 ile 1987 yılları arasında ve 1995’te Trafik Sorunumuz, Trafik, Güvenlik Sorunumuz, İçinizden Biri, trafik spotları, Suçlu Kim ve 150. Yıl adlı tek programlar ile dizilerin yapımcısı ve yönetmeni olarak çalıştım. Başta Ankara olmak üzere İstanbul ve Bursa’da belgesel çekimler yanında Ankara’da bir Trafik Mahkemesi’ndeki bir kaç duruşmayı da çektim. TRT yapımcısı Rahmetli arkadaşım Dinçer Sezgin de bana Trafik Spotları konusunda değişik özgün anlatımlar ve konuşmalar yazdı.

Bu çalışmalarımda Emniyet Gen. Müdürlüğü ile TCK Gen. Müdürlüğü yetkililerinden oldukça büyük destekler aldım. Ne ki hiç bir kurum ne trafik denetimi ne sürücülerin eğitimi ne yolların güvenliği ne de ehliyet sınavları ile ilgili konularda anlaşabiliyorlardı. Bu önemli sorun bir yarışma dizisi olarak tasarladığım Suçlu Kim adlı stüdyo çekimlerimde daha çok açığa çıkmaya başladı. Kimi 20-25 yıllık sürücüler ne araçların geçiş üstünlüğü ne yolların durumu ne işaret levhaları ne de ilk yardım gibi konularda yeterli bilgiye sahip değillerdi. O yıllarda özel sürücü kursları uygulamaları da yeni başlamış olduğu için yollar üzerinde hiç bir kamu kurumu gereçek bir egemenlik sağlayamıyordu. Bu gerçeği 1987’de çektiğim Trafik Açıkoturumu kapsamında da bütün kamuoyu görmüştü.

Bütün çabalara rağmen bu konularda ne demiryolları ne de kara yolları bağlamında gerçekçi bir denetim yapıldığı söylenemez. O yıllarda görüştüğüm yetkililer özellikle ne demiryollarına ne hemzemin geçitlerin özelliklerine ne de karayollarının karanlık noktalarına ne de şehirlerarası yolların yer yer standart dışı ya da yamalı, curuflu oluşuna bir suç bulurlardı! Çünkü ‘mevzuata göre’ sürücü yolun duurmuna göre ilerlemekzorundadır! Bu yüzden trafik kazalarında o yıllarda sürücü kusuru ya 8/8 ya 6/8 olarak çıkardı. Genel değerlendirmede ise demiryollarının payı dahil karayollarının kazalara sebep olma payı %5 olarak yazılırdı!

Her yıl yaklaşık beş bin (5000) kişinin yollarda değişik ihmaller zincirine de bağlı olarak aramızdan ayrılmakta oluşu sanırım ‘kaza ve kader’ konusunda ne kadar bilinçli oluşumuzun bir başka göstergesi olsa gerek. Sigara içme konusunda duyarlı olan kimi kurumlar umarım demiryolları güvenliğini de içeren trafik sorunumuz için önleyici ve caydırıcı etkin tedbirleri almaktan yılmazlar.

Adalet yüce bir doruktur

Bu yüzden hata, kusur, ihmal, ölüme sebebiyet vermek gibi hiç bir sebepten dolayı hiç bir yaptırım kararı ile sonuçlanmayan bu kaza kararına da bağlı olarak bendeniz usul usul yollanayım bir taraf üstü. Gerçek adaletin öte dünyada tecelli edeceğini bile bile; şimdiki hayatımda olsun bir başka ülkede belki ADALET adlı yüce bir dorukla karşılaşırım diyorum.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..