Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '10

 
Kategori
Hayvan Bakımı
 

Panky'nin öyküsü

Bir kimseye hayır dua mı edeceksiniz? Öyle tanrının hoşuna gidecek laflar aramak için boşuna yorulmayın.. “Tanrım sana Panky şansı versin, ” demeniz galiba yeterli gelecektir. “Panky de kim?” demeye kalkışmayın. Ben Panky’yi anlatmaya başladım bile…

Ülkemizin gözde tatil beldelerinden birinde sabahlardan bir sabah.. Tatilci bayan ve bay sabahleyin kapılarını açtıklarında kapının dibinde yatan yarı ölü bir yavru köpek görürler. Zavallımı gece koca köpekler yemekten beter hale getirmişler. Her tarafı yara içinde ellerinden kurtulduğunda bu ailenin kapısı önüne kendini atabilmiş. Tatilci köpek dostları hemen harekete geçerler. Belki de son soluğunu vermek üzere olan köpekçiği tatil kasabasının girişindeki tam teşekküllü köpek hastanesine yetiştirirler. Laf aramızda, bu kasaba epey zaman önce tam teşekküllü bir insan hastanesi bulunmadığı için ülkemizin seçkin gazetecilerinden Örsan Öymen’i kurtaramadığımız kasabadır. Bu durum nereden nereye geldiğimizin de kanıtıdır. Her neyse, hastanede operatör veteriner uzman kişi köpeği gözden geçirir, elden geçirir. “Bu hayvan ölmek üzere, müdahale gereksiz, ” der. Köpeği getiren aile “İyi ama, onu bile bile ölüme terk edemeyiz ki..” derler. Ve bir şeyler yapılmasında ısrar ederler. Uzun lafın kısası aile köpek ölürse davacı olmayacaklarına dair imza verir. Müdahale başlar. Müdahale dedikleri üç buçuk saat süren bir ameliyattır. Ameliyattan alnının terini silerek çıkan operatör “Biz elimizden geleni yaptık, bundan sonrası hayvanın direncine bağlı, ” der ve onu birkaç gün hastanede alıkoyacaklarını bildirir. Aile buna da “Olur, ” der. Ve hastaneye yatırılma işlemi yapılırken hastanın, pardon köpeğin adı söz konusu olunca, veteriner hekim ve hastane idaresi öğrenir ki, bu aile bu köpeği kapının önünde bulmuştur. Şaşırır kalırlar. “Böyle kapı önünde bulunmuş köpek için servet harcayan insanlar da yeryüzünde kalmış mı?” derler ve sevinirler.

Derken efendim, oracıkta köpekçiğe “Panky” adı uygun bulunur. Panky hastanede üç dört gün kalır. Bu arada yeni sahip ailenin İstanbul’a dönme günleri gelmiştir ama Panky’yi bırakıp gidemezler. Beklerler. Panky birazcık kendini toparladığında otomobilleriyle yola çıkarlar. Panky arabada artık resmen üçüncü kişidir. Ve ailenin nazlı çocuğu gibidir. İstanbul’a kadar bütün molalar o hesap edilerek verilir. Bütün yiyecek ve içecekler, önce Panky’nin mutlu olacağı kalemlerden seçilir.

Derken ailenin yetişkin iki çocuğu vardı, şimdi Panky o çocuklar arasında boyuna bakmadan yer almış bir üçüncü çocuk durumundadır. İstanbul’a ulaşıncaya kadar yolda çekilen sıkıntılara girmiyorum. Panky şimdi dünyanın en şanslı köpeği. Bütün yaraları iyileşmiş. Bütün geçirdiği sarsıntıları unutmuş. Son derece sağlıklı, cins bir köpek. Ağır başlı da. Önüne gelene havlamıyor. Kimseyi rahatsız etmiyor. Herkesle barışık. Birkaç gün önce ailesi Bodrum dönüşünde Davutlar’da bize uğradığında onu tanıdık. Öyküsünü de annesinden ve babasından dinledik. Onun için diyorum ki, birine dua edecekseniz “Tanrım sana Panky şansı versin, ” deseniz galiba yerinde olacaktır. Ülkemizde öyle insanlar var ki, Panky’nin yakaladığı şansın binde birinden bile yoksun yaşam sürüyorlar. Ben buradan Panky’ye bu şansı tanıyan sevgili “Anne ve Baba” ya sevgilerimi bildirirken bütün hayvan dostlarımızı da saygıyla selamlıyorum. Şuna inanıyorum ki, “Dünya sadece insanlara ait değil. Hayvanlar da bu dünyada bizimle birlikte hak sahibi. Ancak kimileri onları yok sayarak onların seviyesinin de altına düşüyorlar. Bu durum beni üzüyor.
 
Toplam blog
: 49
: 774
Kayıt tarihi
: 19.11.06
 
 

Ben uzun zamandır yazıyorum. Türkiye'den epey uzakta oturuyorum. Üç çocuğun babası ve pek çok çocuğu..