Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Pantanal

Pantanal
 

Pantanal kuşları


Pantanal, Brezilya - Bolivya ve Paraguay arasında, Fransa'nın yarısı büyüklükte bir sulak alan. Pantanal adı, Portekizce “panto” sözcüğünden türemiştir. Sulak arazi anlamına gelir. Jaguardan su bitkilerine kadar çok sayıda bitkiye ve yaban hayvanlarına ev sahipliği yapar. Brezilya’nın batısında yer alır.Pantanal’ ın % 62’si Brezilya’ da,% 20’si Bolivya’da,% 18’i Paraguay’da kalır.Pantanal dünyanın en büyük sulak alanı. Türkiye’nin yüzölçümünün üçte biri büyüklüğünde, 195 000 kilometrekarelik alanı kaplar. Çok çeşitli ekosistemlere ev sahipliği yapar. Bölgeye özgü hidrolojik, jeolojik ve çevreyle ilgili özellikler gösterir. Dünyada en çok çevrebilimle ilgili çeşitlilik gösteren sulak arazidir.Bölgenin iki ana nehir sisteminin kolları olan, Cuiaba ve Paraguay nehirleri buradadır; bölge bitki ve hayvan hayatının bolluğu ve çeşitliliği bakımından olağanüstüdür.2000 yılından beri bir dünya mirası alanıdır.

Bu alanı görmek için “Safari Turu “na katıldık. Safari Turu deyince çok değişik alanlar ve yaban hayvanları görmeyi düşledik; fakat değişik yaban hayvanlarını görme fırsatını ne yazık ki yakalayamadık. 160 kilometrelik yolu 4 saatte alabildik; çünkü yol çok bozuktu. Türkiye’deki köy yolları bile bu kadar bozuk değildir. Herhalde biraz da doğanın çevre dengesini bozmamak için yapmamışlar. Dönüşte yağmura yakalandığımız için Cuiaba’ya 5 saatte dönebildik. Yolu geçmeye çalışantimsahları,capivaralarıgörüntüleyemedik. Bu yolculukta çok yorulduk ve bunaldık. Çağatay’ın gezi planında bu yol üzerindeki çiftliklerde kalmak vardı; ama bir önce konferansın düzenleyicileri bizi "Chapada dos Guimarães" ulusal parkına götürdükleri için gezi planını uygulayamadık Gezideki Brezilyalılar, durumlarından memnun görünüyorlardı. Rahat, hoşgörülü, konuksever insanlar bu Brezilyalılar. Kimse, kimsenin giyimine kuşamına; ne yemesin içmesine karışmıyor. İnsanlar, gönüllerince geziyor, eğleniyorlar. Akşamları lokantaları,kafeleri, barları dolduruyor insanlar.

Pantanal’ı kuzeyden güneye 500 km boyunca geçmek üzere planlanmış olan bu yolun 135 km’si yapıldıktan sonra bu haliyle bırakılmış. Çünkü yağışlı mevsimde yolu korumanın olanaksızlığı anlaşılmış. Sular altında kalmış bir yolda da ulaşımın motorlu kara taşıtları ile zor olacağı ortaya çıkmış. Pantanal ’ın doğası da bu şekilde korunmuş. Yolda 100’den fazla ahşap geçit var. Su birikintileri ancak böyle aşılabiliyor

Pantanal ’ın içerisinde şehir yok. Bazı bölgelerinde sığır yetiştiriciliği yapılıyor. Ulaşım küçük uçaklar ve nehir araçları ile mümkün olabiliyor.P antanal ’ın içinden yüzlerce koluyla onlarca nehir geçiyor. Kuru mevsimde bile Pantanal ’ın büyük kısmı sularla kaplı; yer yer bataklık. Dolayısıyla dünyada vahşi hayatın en canlı ve yakından gözlenebileceği yerlerden biri. Rehber, birkaç gün önce jaguarların bir atı parçaladığından söz etti. 200.000 kilometrekareden büyük Pantanal’ da jaguarlar koruma altında ve sayıları her geçen gün artıyormuş.

Kuzeyden güneye hafif eğimli, ormanlar, çalılıklarla kaplı düz bir alan Pantanal.  Yılda 8 ay düzenli yağmur yağıyor, bunun 4 ayı ise neredeyse aralıksız. temmuz-ekim arası ise kuru mevsim. Biz, 1.06.2013’de “Safari Turu”na katıldık. Böyle bir turda bölgenin yaban hayvanlarını göreceğimizi düşünüyorduk; ne yazık ki çok az yaban hayvanı görme fırsatı bulabildik. Günümüzün büyük bir bölümü yolculukta geçti.160 kilometrelik yolun 60 kilometresi toprak yol, geri kalan 100 kilometresi de bozuk asfalt. Bu yolu 5 saatte aldık. Bir iki kez mola verildi Ceylanları, küçük timsahları, leylekleri, balıkçılları, atmacaları, araraları, adını saptayamadığımız değişik renkte kuşları görme fırsatını bulduk... Kimi avucumuz kadar, kimi de kocamandı.

Arara” adı verilen, lacivert renkli sarı gagalı papağanlar, sarı-kırmızı iri gagalı tubanlar bu bölgenin çok özel nadir rastlanan kuşları. Bunları da bu kısa sürede görebildiğimiz için şanslıyız. Burada bir şey daha öğrendik; kuşların seslerinin güzelliği boyları ve renklerinin güzelliği ile ters orantılıydı.

Yol kenarında bulunan irili ufaklı lagünlerde 2–3 metreye kadar ancak ulaşabilen bir çeşit timsah türü, buradaki adları jacare), dünyanın en büyük kemirgenleri olan capivara’lar (30–35 kg kadar olabiliyorlarmış) Dönüşte yağmura yakalandık. Yağmurda, yol kenarında dünyanın en büyük kemirgeni olan “capivara”ları (kapivara)  görebildik

Öğlen yemeğini, bir nehir kıyısındaki lokantada yiyoruz. Lokantanın hemen önünde boyları bir iki metre boyunda küçük boy timsahlar. Bunlar ve kamelyaya konan leylekler, lokanta görevlilerince besleniyor. Nehirden tutulan balıklar leyleklere, timsahlara atılıyor; yemler yere ve nehre düşmeden bu hayvanlarca havada kapışılıyor. Pantanal ’ın yüzlerce kuş çeşidinin adını bilmek zor, Türkçesi ise var mı, yok mu, zaten bilmiyoruz. Tuyaya, arancua, jacutinga, arara... Akşama doğru değişik renkte kuşlar yem alanına geliyor. Bunlar, serçe gibi küçük kuşlar. Aralarında bir de atmaca var. Lokantanın botuyla nehre açılıyoruz. Nehrin iki tarafı yemyeşil tropikal ağaçlarla kaplı. Ağaçlarda maymunlar, solumuzdaki bir ağaçta iguana

Çevresinde irili ufaklı, renklisi, beyazı yüzlerce kuşun barındığı alan.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..