Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '12

 
Kategori
Tarih
 

Papa’nın, Cem Sultan'a “Hristiyan ol” teklifi – ve cevabı

Papa’nın, Cem Sultan'a “Hristiyan ol” teklifi – ve cevabı
 

“Mısr’dan oglın getür, oglına kırdınâllik virelüm. Bizüm dinimüze dönün!”

“Değil Kardinallik ve Papalık, bütün dünyanını malını mülkünü verseniz, ben dinimden dönmem.”

 

&

 

“Ben sizden Mısır’a ailemin yanına dönmeyi talep ederken siz bana bâtıl, doğru olmayan bir yolu teklif ediyorsunuz. Bilirsiniz ki, herkese kendi dininden başkası bâtıldır.

Şimdi İslamiyet doğru din iken, siz bu batıl dininizi bırakıp, bizim dinimize girer misiniz?

Değil Kardinallik ve Papalık, bütün dünyanını malını mülkünü verseniz, ben dinimden dönmem. Eğer bu teklif, benim Hristiyan fakirlere olan merhametimden kaynaklandı ise, bizim dinimiz zaten hiçbir bir kimseyi ayırt etmeksizin herkese iyilik yapmayı emreder.”

 

 

 

 

Fatih Sultan Mehmet’le ilgili çok yazılarım vardır. Ondan içinde çok söz edildiği Topkapı Şifresi adlı kitabımdan da uzunca söz ettim.

Fakat onun küçük oğlu Cem Sultan benim Osmanlı Sultanları, şehzadeleri içinde ayrıcalıklı tutuğum birkaç şehzadededen biridir.

O farklı biri, o iyi niyetli biri. O gönlünü Osmanlı’ya ve İslam’a vermiş biri. Ona dünyaları vaat ettikleri halde, elinin tersi ile geri çevirmiş biri… Hiçbir zaman bir Osmanlı olduğunu, bir asil olduğunu, en önemlisi bir İslam olduğunu unutmamış. O çok centilmen ve iyi yürekli biriymiş. Fakirlere yardım ettiği için o dönemlerde böyle güzelliklere alışık olmayan yabancıların Cem Sultan’ın yaptığı bu hareketle onun Hristiyan olma isteğinin olduğunu düşünmüşler. Oysa onun için fakirin dininin ne olduğu değil, insan olduğu ilgilendiriyormuş. Cem Sultan’ın yanında onunla ilgili her şeyi yazan birinin yazılarından alınan bu bilgiyi aktaracağım.

 

Yazarı belli olmayan, fakat bu Avrupa macerası esnasında şehzadenin yanında olan bir zât, Cem Sultan’ın yaşadıklarını kaleme aldı. Vâkı’ât-ı Cem Sultanismiyle bilinen bu eserde bahtsız şehzadenin karşılaştığı güçlükler ve gördüğü şehirler anlatılmaktadır.

 

Roma’da olan kâfir fukârasına tasadduk ihsan eylerdi. Küffâr anı göricek, “Beg merhûmun Hristiyan ya’ni Nasarâ dinine meyli var” deyü zann-ı bâtıl eylemişler.

Bu manzaradan ümitlenen Papa, Hrıstiyanlığa onu açıkça davet eder ve Cem’in Mısır’da bulunan oğlunu da getirip, ona kardinallik vaadinde bulunur.

Bir gün Papa, esnâ-ı kelâmda merhûmun muvâcehesinde fukarâya muhabbeti olduğu tahsinleyüp, merhûmı kendü dînine da’vet idüp, eydür ki: “Mısr’dan oglın getür, oglına kırdınâllik virelüm. Bizüm dinimüze dönün diyicek…

Bu teklif karşısında çok üzülen Sultan Cem, göz yaşlarına hâkim olamayarak Papa’ya şu cevabı verir:

“Ben sizden Mısır’a ailemin yanına dönmeyi talep ederken siz bana bâtıl, doğru olmayan bir yolu teklif ediyorsunuz. Bilirsiniz ki, herkese kendi dininden başkası bâtıldır. Şimdi İslamiyet doğru din iken, siz bu batıl dininizi bırakıp, bizim dinimize girer misiniz?

Değil Kardinallik ve Papalık, bütün dünyanını malını mülkünü verseniz, ben dinimden dönmem. Eğer bu teklif, benim hristiyan fakirlere olan merhametimden kaynaklandı ise, bizim dinimiz zaten hiçbir bir kimseyi ayırt etmeksizin herkese iyilik yapmayı emreder.”

Bu cevap karşısında şaşıran Papa ve adamları Cem Sultan’ın dinine olan bağlığını görerek, bir daha bu çeşit bir teklif yapmayacaklarına dair anlaştılar.(alıntı)

 

 

Cem Sultan’ın gömleğini Topkapı sarayında görmüştüm. O zamanda içim bir tuhaf olmuştu… Sizlere Cem Sultan’ı da ayrıca resmi bir anlatımla tanıtmak istiyorum.

Cem Sultan (1459- 1495),

Fatih Sultan Mehmet'tin en küçük oğludur, 23 Ocak 1459 tarihinde Edirne Sarayı'nda dünyaya geldi.

Doğum haberi Fatih'e Yunanistan seferine giderken ulaştı. Cem, dört yaşına geldiğinde çeşitli hocalardan dersler almaya başladı. Bu eğitim on yaşına kadar sarayda devam etti. Rumca dâhil bazı dilleri mükemmel öğrendi. Önce Kastamonu Sancakbeyliği'ne daha sonra da Konya Valiliği'ne tayin edildi. Dönemin ilim ve kültür merkezi olan Konya'da üç yıl kaldı.

Cem Sultan 22 yaşındayken 3 Mayıs1481'de Fatih Sultan Mehmet'in ölümü üzerine Amasya'da bulunan Şehzade Bayezid ve Konya'da bulunan Cem Sultan'a haberciler gönderildi. Veziriazam Nişancı Karamanî Mehmet Paşa, sultanın vefatını bir süreliğine gizlemeye çalışmışsa da bunu başaramamıştı. Duruma kızan Yeniçeriler ayaklanıp sadrazam Karamanlı Mehmed Paşa'yı öldürdüler ve Şehzade Bayezid'in, İstanbul' da bulunan oğlu Korkut'u saltanat naibi ilan ederek onu taht'a çıkardılar.

Ancak Cem Sultan'a gönderilen haberci, yolda Şehzade Bayezid'in kayınbabası ve Anadolu Beylerbeyi olan Sinan Paşa tarafından yakalandı ve öldürulmesi neticesinde Cem Sultan haberi aldığında iş işten geçmiş, en büyük destekçisi sadrazam Karamanlı Mehmed Paşada yeniçerilerin isyanıyla öldürülmüştü...

Cem Sultan, babasının vefatını dört gün sonra öğrenebildi. Şehzade Bayezid, İstanbul'a varır varmaz devlet idaresini eline aldı.

Bütün bunlardan sonra Cem Sultan, babasının meşhur Kanunnâme'sine koydurttuğu "Her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola karındaşlarını nizâm-ı âlem için katletmek münasiptir. Ekser ulemâ dahi bunu tecviz etmişlerdir..."

Hükmü gereği öldürüleceğinden emin olduğundan, Konya civarında toplandığı bir miktar askerle Bursa'ya doğru ilerledi. Cem Sultan 4000 kadar askeriyle birlikte 27 Mayıs 1481'de İnegöl önlerine geldi. Sultan İkinci Bayezid, Ayas Paşa idaresindeki bir orduyu Cem Sultan'ın üzerine gönderdi. 28 Mayıs'ta yapılan savaşı kazanan Cem Sultan Bursa'da padişahlığını ilan etti.

Kendi adına hutbe okutarak para bastırdı ve çeşitli fermanlar yayımladı. Bu saltanatı ancak yirmi gün sürmüştür.

Sultan II. Bayezid'e gönderdiği arabulucularla kendisinin Anadolu'da, Sultan Bayezid'in de Rumeli'de padişah olmasını ve Osmanlı topraklarını eşit olarak paylaşmayı teklif etti, kan dökülmemesini talep etmiş, Bayezid buna "Hükümdarlar arasında akrabalık yoktur." şeklindeki Arap atasözüyle karşılık vermişti.

Bundan sonra taraflar daha üstün ve avantajlı duruma sahip olabilmek için gayret göstermişler ve Sultan II. Bayezid, ordusuyla birlikte Cem Sultan'ın üzerine yürüdü. Yenişehir Ovası'nda 20 Haziran 1481 tarihinde yapılan savaşı kaybeden Cem Sultan, Konya'ya geldi. Ancak Gedik Ahmet Paşa komutasındaki kuvvetlerin takibi sürünce, Cem Sultan yanına ailesini de alarak Osmanlı topraklarını terk ederek Adana, Halep,Kahire'ye ve oradan da Hac mevsiminde Hicaz'a gitti

Cem Sultan, hacca giden tek 'Osmanoğlu'dur. Başka hiçbir padişah veya şehzade hacca gitmemiştir. Orada yazdığı şiirlerinde saltanat kavgasından tamamen vazgeçtiği, hac farizasını yerine getirmenin verdiği iç huzuru taç ve tahta bile değişmek istemediği görülür. Hac'dan sonra tekrar Kahire'ye gelen Cem Sultan, çeşitli telkin ve tahriklerle yeniden talihini denemek istedi. 27 Mayıs1482'de Konya'yı kuşatan Cem Sultan, Sultan İkinci Bayezid'in yaklaşması üzerine kuşatmayı kaldırarak Ankara'ya gitti. Oradan da tekrar Mısır'a gidecekti, ancak yollar tutulmuştu. 2. Bayezid bu defa Cem Sultan'a bütün masraflarının karşılanması şartıyla Kudüs'te ikamet etmesini teklif etti; ancak bu teklif reddedildi. Başta Karamanoğlu Kasım Bey olmak üzere etrafındaki bazı kimseler saltanat mücadelesine Rumeli'de devam etmesi tavsiyesinde bulundular. Rumeli'ye geçmek için de Rodos şövalyelerinin gemileri kullanılacaktı. Ağabeyi Sultan II. Bayezid'den bir mektup aldı. Bu mektupta, padişahlıktan vazgeçtiği takdirde kendisine bir milyon akçe ödeneceği belirtiliyordu.

Bu sırada Rodos şövalyelerinden Pierre d'Aubusson onu Rodos'a davet etti.

Rodos'a gelindiğinde (30 Temmuz 1482) Saint Jean şövalyelerinin reisi d'Aubusson ile varılan anlaşmaya göre şövalyeler Cem Sultan'a yardım edecekler, karşılığında Rodos'tan alınan adalar geri verilecek, daimî bir sulh olacak ve masraflarına karşılık 150 bin altın alacaklardı... d'Aubusson bu anlaşmayı yaparken Avrupa kralları ve Papa'ya da mektuplar göndererek Cem'in Rodos'da olduğunu, durumdan istifade ile bir haçlı ordusu meydana getirilmesini ve Türklerin Avrupa'dan çıkarılmasını teklif etmekteydi. Bu kıymetli rehinenin muhafaza edilmesi için de Fransa'nın uygun olduğunu müzakere etmekteydiler. Sultan Bayezid ise şövalyelere her yıl 45 bin düka altını vermek üzere bir anlaşma yaptı. Cem Sultan'ın Fransa'ya gönderilme kararı alınmasına rağmen hâlâ o, Rumeli'ye geçme plânları yapmaktaydı. Rodos'tan Sicilya'ya oradan Nis Limanı'na gelindi ve bir süre kalındı. Cem Sultan'ın Fransa'dan başka bir ülkenin eline geçmesini Osmanlı Devleti açısından sakıncalı gören Sultan II. Bayezid, Fransa'ya bir elçi gönderek Cem Sultan'ın Fransa'da tutulmasını istedi.

Dük ile dostluğu şövalyeleri rahatsız ettiğinden önce Lyon daha sonra da Pouêt adlı kaleye getirildi. Burada Sultan Bayezid'in elçisi Cem Sultan'la görüşmek istedi ise de, bu mümkün olmadı. Yeniden yapılan bir anlaşma ile Cem Sultan'ın Papaya(VIII. Innocentius) teslim edilmesine karar verilince şehzade yeniden yollara düştü.

Böylelikle Cem Sultan'ın Fransa macerası 6,5 yıl sürmüş oldu. Marsilya yolu ile Tolon'a oradan da 14 Mart 1489 günü Roma'ya gelerek Papa ile görüştü. Cem Sultan'ı kullanmak isteyenlerden birisi de PapaVIII. Innocentius idi. Papa, Cem Sultan'ı bahane ederek Osmanlılara karşı bir haçlı seferi düzenlenmesini istiyordu. Ancak bunda başarılı olamayınca Cem Sultan'a Hıristiyan olma teklifinde bulundu. Ancak Cem Sultan bunu kesinlikle reddetti. Cem Sultan'ın tek arzusu Mısır'da bıraktığı annesi ve çocuklarına kavuşmaktı. Ancak Papa'nın başka plânları vardı. Çeşitli tekliflerde bulundular. Cem Sultan bunları "din-i mübin-i İslâma ihanet edemeyeceği ve dinini cihan saltanatına değişmeyeceği" cevabıyla geri çevirdi.

Roma'da 5 yıl 11 aydan fazla kalındı. Başta Macaristan Kralı olmak üzere Memlûklu Sultanı ve diğerlerinin Cem Sultan'la ilgili talepleri Papa'yı çok zor durumda bıraktı.

Bu sırada hem Cem Sultan'a hem de Papa'ya suikast teşebbüsleri olmaktaydı. Fransa Kralı 8. Charles'in ısrarlı talepleri üzerine, Cem ona teslim edilmek üzere Napoli'ye doğru yola çıkıldı. Ancak yolda fenalaştı. Muhtemelen teslimden önce Papa tarafından zehirlenmişti. Uygulanan bütün tedavi yöntemleri netice vermeyince şehzade, "Ailesinin Mısır'dan İstanbul'a getirilip gözetilmesi, kendisine hizmet edenlerin memnun edilmesi ve ölüsünün mutlaka Osmanlı ülkesine getirilmesi" şeklindeki vasiyetini yazdırdı.

Sultan Cem`in Roma halkının fakirlerine para vermesi henüz insan sevgisinin tam oturmadığı Avrupa`da Cem Sultan'ın bu hareketi taraftar toplama olarak karşılandı.

Cem Sultan vakası Osmanlı tarihinde Yıldırım Bayezid'in Timur'un elinde esir düşüp, demir kafese hapsedilmesinden sonra ikinci büyük hadisedir.

Rumeli'den tekrar Osmanlı topraklarına gelmek isteyen Cem Sultan, 14 yıl esir hayatı yaşadı.

En son Papa'nın elinden Fransız Kralı tarafından kurtarılmış, ancak büyük bir ihtimalle zehirlendiği için bir hafta içinde yolda vefat etmiştir.

Cem Sultan'ın bakım masrafları için Papa, Sultan İkinci Bayezid'den yılda 40.000 altından fazla para kopartmayı başarmış, Cem Sultan'ı serbest bırakma tehditleriyle de Osmanlı fetihlerini durdurmuştu. Bu olay ileride Şehzade katli için de önemli bir mesnet teşkil etmiştir.

Cem Sultan, 25 Şubat1495'de vefat etti. Ağabeyi Sultan II. Bayezid bu olaya çok üzüldü ve ölüm haberi duyulunca bütün Osmanlı ülkesinde gıyâbi cenaze namazları kılındı, üç gün matem tutuldu. Öldüğünde 36 yaşında olan şehzadenin ölüsünden de istifade etmek isteyen Avrupalılar cenazesini teslim etmeyip bundan da paralar kazanmanın yolunu buldular.

2. Bayezid'in şiddetli tehdidiyle Napoli Kralı nihayet cenazeyi vermeyi kabul etti. Ölümünün üzerinden dört yıl geçmişti. Şehzade Cem'in naaşı Bursa'da büyükbabası Sultan Murad'ın yaptırdığı caminin bahçesine kardeşi Mustafa'nın yanına gömülmüştür.

Böylelikle Cem Sultan'ın Mısır'dan başlayan macerası 14 yıl sürmüş ve hüzünlü bir şekilde neticelenmiştir.

Sultan şâirler arasında şiirlerinde şahsî duygularını ifade etmede en başarılı sayılan şair, hiç şüphe yok ki Cem Sultân (1459-1495)'dır.

Şiir ve edebiyatla çok küçük yaşlardan beri meşgul olmuş bir şehzâde olan Cem'in çevresinde, adına "Cem şâirleri" denen bir grup şâir bulunmuştur.

Cem Sadisi, Haydar Bey, Sehâî, Kandî, Şâhidî gibi dönemin ünlü şairlerinden oluşan bu gruptan bazı şâirler, Cem'i gurbette de yalnız bırakmamışlardır.

Cem Sultan, şiirlerinde yaşadığı sıkıntıları, oldukça duygulu bir anlatımla dile getirir: Cem Sultan, iyi bir divan şairidir ve birisi Farsça diğeri Türkçe olmak üzere iki divanı vardır.

Divan’ı ve Hüsrev ü Şirin adlı mesnevisi vardır. Divan’ı baştan sona neredeyse hüzünle doludur.

Cem Sultan, ağabeyi Sultan İkinci Bayezid'e yazdığı bir şiirinde ona şöyle seslenir:

"Sen bister-i gülde yatasın şevk ile handan,
Ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne
"

(Sen gül döşenmiş yatakta neşeyle gülerek yatarken,
ben zahmet ve eziyet içinde küle batayım, neden)

Sultan İkinci Bayezid ise ona şöyle cevap verir:

"Çün rûz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet,
Takdire rıza vermeyesin böyle sebeb ne,
Haccacü'l-Haremeynüm deyüben da'va kılarsun,
Ya saltanat-ı dünyeviye bunca taleb ne"


(Bize ezelden saltanat kısmet imiş, sen ise kadere rıza göstermedin buna sebep ne,
Hacca gittin kendini temizlemek davasına düştün, peki dünya saltanatı için bunca hırs niye)(
alıntı)

 

 

Nazan Şara Şatana

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

http:// https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....