Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Neslihan Şadan BAĞDİKEN

http://blog.milliyet.com.tr/neslihansb

07 Mayıs '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Para parayı; Hayat hayatı çeker

Para parayı; Hayat hayatı çeker
 

Fotoğraf : Volkan Sönmez


Böyle büyük bir boşluğa düşmemişti hiç hayatı boyunca. Evet sayısını hatırlamadığı düşüşler vardı geçmişinde ama bu denli derin olanını seçemiyordu aralarından. Yoktu. İlk defa bu kadar çaresiz, sıkıntılı, ne yapacağını bilmez halde buluyordu kendini. Sanki etrafında onlarca yol ayrımı olan bir noktada duruyor ama o yolların hiç birine doğru adım atamıyordu. Sadece duruyordu hareketsiz. Hayatta kalması için gerekenleri yapıyordu kurgulandığı şekilde, o kadar. Ama bir yol seçip ilerlemek zorunda olduğunu da biliyordu. Aksi halde böyle çürüyüp gidecekti... yaşamadan.

Öyle ya yaşamak sadece hücrelerinin çabası ile beslenme, uyuma, korunma eylemlerini içermiyordu ki. Ruhunu doyurmadıktan sonra hayvansal bir durumdan ibaretti varlığı. İnsan olmak başka bir durumdu. Başkaca meziyetler, eylemler, duruşlar içermeliydi. Kendine olduğu kadar başkalarında da faydası bulunmalıydı bu hayatta. Oysa bu hali ile sadece hayatta kalarak hayvani yönünü daha fazla ortaya çıkartıyor, insanlığının gereklerini yapamadığı için bunalıma girdiğini de hissediyordu.

Günler geçiyordu ama yaşam ilerlemiyordu onun için. Aynı anın içinde tıkanmış, hapsolmuş gibi duyumsuyordu kendini. Dolap beygiri misali. "Evet evet aynen böyle" dedi kendi kendine. "Dolap beygirinden farkım yok, dönüp duruyorum aynı yerde"

Oysa bir adım, bir adım daha, binlerce, milyonlarca adım daha gitmeliydi bu yolculuğunun içinde. Dünya'ya gönderilişi böyle boşuna, böyle anlamsız olmamalıydı. "Yazık" dedi içinden. "Yazık ediyorum, hem kendime, hem..." Cümlesini tamamlayamadı. Durdu, düşündü, diğerleri kimdi ki? Kimsenin umurunda mıydı? "Yazık ediyorum, ama sadece kendime"

Aldığı her nefes, uyandığı her sabah boşa gidiyormuş gibi hissetti. Ona verilen bedenin içinde çürüyüp gidiyordu işte. Yaşlanıyordu. Yaşaması gerekenleri tatmadan.

"Yazık ediyorum kendime" Bir kaç defa tekrar etmekten alamadı kendini bu fikrinden.

Bir silkinme lazımdı şimdi ona. Yerinden kalkmalı, hatta belki de koşmalıydı. Öyle ya zaman akıp gidiyordu deli nehirler gibi, yakalamak için hızlanmalıydı o da. Yürümek bile ağır kalabilirdi.  Bir yerden başlamalıydı dondurulmuş hayatına yeniden eylem katmak için. Çarklar yeniden dönmeliydi. Bu tıkanmışlık, hapsolunmuşluk sona ermeliydi artık. Hem de bir an önce. "Şu anda" diye düşündü. Sezen Aksu'sunun o şarkısı geldi aklına "Şu saniye esastır, gel..."

Nasıl olmuştu da hayatı boyunca bunun farkına varamamıştı. Bunları anlaması için illa kırklı yaşlarını geçmesi mi gerekmişti? Şimdi vardığı yargı daha çok yatıyordu aklına. Hayat bize mucileri, yenilikleri, yaşamı öyle oturduğumuz yerde sunmazdı. Önce küçük bir hareket beklerdi, bir eylem, sadece yerinden kalmak bile yeterdi çoğu zaman. O kıpırdanma başladığında birden açılırdı kapıları olanakların. Aksi halde, biz durdukça aldırmazdı bize, yanımızdan geçip giderdi, dokunmadan.

Hayat bizden orta bir yol beklerdi hep. Bıçak sırtında gibi belki de iki dağ arasında ip üzerinde yürüyen bir canbaz gibi dengede yürümemizi ister.  Bir tarafa fazla kayarsanız sendelersiniz, yaralanırsınız, bir kademe sonra düşersiniz. Dengeyi tutturamaz isek iyi bir yaşam beklemek hataydı.

Ne ıssız bir mağarada inziva ister bizden ne de kalabalıklar içinde kaybolmayı.

Ne yoksulluğu ne de zenginlik ve maddiyat içinde yüzmeyi onaylardı.

İkisini de dengeleyebilmek mutluluğun denklemiydi . "Dünya sizin olsun elimi eteğimi çekiyorum demek de huzur vermezdi.

Allah Hz.Musa'ya sormuş "Bugün benim için ne yaptın?" Yanıtlamış Musa "Dua ettim, namaz kıldım, ibadet ettim"

"Hayır" demiş Allah "Benim için ne yaptın? Onlar kendin için yaptıkların. Benim için yani insanlığa ne yaptın?"

Demek ki kendine dönük, içe kapalı bir hayatı istemiyordu Allah bizden. Yaşamın tam ortasında olmaya zorluyordu bizi.

Ne demişti ona bir arkadaşı " Bir durup düşün şöyle, sıkıldıkça daha çok sıkılırız. Biz kapandıçka daha da çok kapanır hayat da üzerimize. Bunaldıkça bunalırız. Cimrileştikçe cimrileşir hayat bize.  "Para parayı çeker" Atasözümüz sadece parası olana zenginlik vardır demek mi ister acaba yoksa kazanmak için önce vermek gerektiğini mi öğütler? Yani diyorum ki bu bunalıma daha fazla kapılma tam tersi çıkmaya bak, durma öyle olduğun yerde, bekleme bir adım at sen, gerisi gelir, inan"

Doğruydu "Para parayı çekerdi hayat ise hayatı. Yani hakkı ile yaşamak için eylemde bulunmazsan hayatı da ısklardın"

O da böyle yapacaktı. Arkadaşının dediği gibi harekete geçecekti. Sıyrılacaktı bu boşluktan. Bir mucize, kendiliğinden bir gelişme beklemeyecekti. Oturduğu kanepede ileriye doğruldu, elini sehpanın üzerinde duran telefona uzattı. İlk iş önce onu arayacaktı. Sonrası? "Bakalım hayırlısı" diye mırıldandı.

                                                              

 
Toplam blog
: 10
: 270
Kayıt tarihi
: 26.04.12
 
 

Çocukluğundan beri edebiyata aşık ve yazar olma hayali ile büyümüş ancak hayatın zorunlulukları i..