Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Para sesi

Para sesi

Dünya parayı konuşurken biz de boş durmayıp çuval ağzı açalım dedik. Biraz paradan söz etmeye ne dersiniz ?

Hep derler ya “üç şeyin sesi güzeldir, su sesi (şırrr, şırrr, şırıl şırıl, şırrrak), kadın sesi (“gözün kör mü, kendin yap, öte git biraz, daha demin yedin ya, neredeydin bu vakte kadar, sana varacağıma taş kovuklarına girseydim ), para sesi” (tıngır mıngır), diye. Her akan suyun sesi olur, anladık. Her kadının da bir sesi vardır. O da tamam. Ama her türlü paranın sesi çıkmaz.

Öyle mi ?

Şimdi de yarı sesli, yarı sessiz olan paradan söz edelim biraz.

Bir Yunan atasözü “para her kapıyı açar ama kilitleyemez” diyor.

Doğrudur.

“Para insan için hoş, hayvan için boş bir şey” miş.

Evet.

Düşünür Diyojen; “Para iyi bir hizmetçi kötü bir efendidir” demiş.

Pekala.

Bir Rus atasözü de “para konuştuğu zaman gerçek susar” diyor.

Aynen.

Volter ise “Para söz konusu olduğunda herkes aynı dindendir” demiş.

Bu söze ne demeli. Bunun da “dini imanı para” sanki.

Bizde ise “gavur parasıyla beş para etmezsin” derler. Böyle diyenlerin hesaplarında, ceplerinde kaç dolarları, kaç yuroları (şimdi avro diyorlar) vardır kim bilir.

Derler ki “paraya çok değer verir adam değildir, paraya hiç değer vermez adam olamaz.”

Yalan mı ?

Ben size bir şey söyleyeyim mi “parayı veren....” hemen “düdüğü çalar “ diyeceksiniz değil mi ? Hayır.” zor geri alır.” diyorlar şimdi.

Yaaaa..!

Derler ki:

“Kişi; kendi parasını kendisi için harcıyorsa, fiyat ve kalite önemliymiş. Başkasının parasını kendisi için harcıyorsa fiyat önemli değilmiş, kalite önemliymiş. Kendi parasını başkası için harcıyorsa, fiyat önemliymiş de kalite önemli değilmiş. Başkasının parasını başkası için harcıyorsa, fiyat da kalite de önemli değilmiş.”

Vallahi benim fikrim değil bunlar. Ben elin yalancısıyım.

Neymiş efendim, “kadını parası için alacak olan adamın, avucunu açarken gözünü kapaması gerekir” miş. Parayı eşeğin önüne atsan yemezmiş.

Doğru sözlere ne demeli.

Hasan, parası var ama yemez birisi. Böylelerine “kirli çıkı” derler, bilirsiniz. Parası vardır ama, sadakaya muhtaç gibi görünür.

Paraya ihtiyacı olan Cemil, bir kış günü, bir dağ evinde yaşayan bu Hasan’dan para istemeye gitmiş. O zamanlar evde, çevrede elektrik falan yok. Akşam bir ocağın başında oturulmuş.

Darılar kavrulmuş, çaylar içilmiş. Cemil yüzünü kızartarak Hasandan şu kadar lira para istemiş. Bu istemenin sıkıntısıyla da bir sigara yakmış. Hasan param yok diye vermemiş. Cemil evine dönmüş.

Cemil gediği aştıktan sonra hanımı Hasan’a :

-Paran olduğu halde Cemil’e niçin vermedin? diye sormuş. Hasan’ın cevabı şöyle olmuş:

-Akşam ocağın başında oturduk. Adam sigarasına ocaktan bir köz alıp yakmadı da cebinden çıkardığı kibritle yaktı. Bu adam “adam olmaz, aldığı parayı ödeyemez” diye vermedim, demiş.

Bu memleketin Hasan gibilere çok ihtiyacı var doğrusu.

Derler ki:

Borcuna pek sadık olmayan birisi, parası olan bir adamdan para istemiş ve şöyle demiş:

-Bana yüz lira verirsen onunla bir mal alacağım ve yüz yirmi liraya satacağım. Malı sattığımda da senin paranı getirip vereceğim. Böylece, sayenizde yirmi lira para kazanmış olacağım. Sen de durduğun yerde büyük bir iyilik yapmış olacaksın, demiş.

Adam öte düşünmüş, beri düşünmüş yüz lirayı verse geri alamayacağını biliyor. Cebinden yirmi lira çıkarıp isteyen adama vermiş ve:

-Al şu yirmi lirayı sen yirmi lira kar etmiş ol. Bu vesileyle ben de seksen lira kar etmiş olurum, demiş.

Zararın neresinden dönersen karmış.

Ama ne kar değil mi?

“Parrra, parrra, parrra, varlığı bir dert yokluğu...!”

 
Toplam blog
: 165
: 646
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Recai Şahin: 1941 yılında Fethiye- İncirköy'de doğdum. İlkokul köyümde, ortaokulu Fethiye'de okud..