Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '12

 
Kategori
Dünya
 

Para tatlıdır: Zulada 158 milyar dolar bulunmuş!

Para tatlıdır: Zulada 158 milyar dolar bulunmuş!
 

Ülkemiz gizli ilişkiler cennetidir.

Bu yüzden ‘kimin eli kimin cebinde bellie değil’ sözü yaygınlaştı.

En gizli ilişkiler siyaset ile ticarette yaşanır.

Çünkü her iki alanda da ‘kazanma hırsı’ vardır.

Her iki kesimde de ‘bencillik’ egemendir.

Bu kesimlerde ‘adam gibi adam’ olarak yaşayanlara ne mutlu!

Kimi gizli ilişkilerin açıklandığını biliyoruz. Çok zor da olsa bu konuda çalışan uzmanlarımız var.

Kılı kırk yararak kimi yasaların açmazlarını da kimi kişilerin vurgunlarını da ortaya çıkartıyorlar. Bu konuda Türk Polisi de iyi çalışıyor olmalı.

Para ve uyuşturucu trafiği yanında silah trafiğini de her ülke izlemek zorunda. Bu konular her bir devletin zenginliğini artırma yollarından sayılır. Bu işler için çalışan uluslararası güvenlik birimleri yanında yabancı araştırmacılar da var. Bu yüzyılın bu alandaki en önemli kimi sırlarının Wikileaks tarafından açıklanmış olması da yüreklere su serpmiştir. Umarım bir gün İsviçre bankaları da müşterilerinin birer dökümünü yayınlar.

Türk iş adamlarının (158) milyar dolarlık serveti nasıl ortaya çıkmış?

Bu gece yarısı öğrendiğime göre, ‘İngiltere hükümetinin desteklediği Tax Justice Network (Vergi Adaleti Ağı) tarafından hazırlanan raporu küresel çaptaki vergi kaçırma’ olaylarını ortaya çıkartmış. ‘Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ülkelerin işadamlarının vergi cennetlerinde toplam 21 trilyon doları varmış. Türkiye'den yurtdışına çıkan para tutarı da (158) milyar dolar olarak belgelenmiş. Böylece patronların asgari ücretli, çalışan ve emeklilerin tabi olduğu vergilerden kaçtığı, devleti ve kamuyu zarara uğrattığı ortaya çıkmış'

Basında çıkan habere göre, ‘Türk işadamlarının (158) milyar dolarlık serveti yani 'zulaları' Türkiye'deki bankalarda bulunan toplam döviz mevduatının yaklaşık 1.5 katı, Merkez Bankası rezervinin ise 2 katına ulaşıyor. Türk bankalarında toplam 110 milyar dolarlık döviz tevdiat hesabı, 97 milyar dolarlık da Merkez Bankası rezervi bulunuyor.’

Bu tür açıklamalar da olmasa her şey yolunda, her yer de güllük gülistanlık sanacağız. Herkes de çok dürüst, öyle mi? Aşağıda okuyacağınız ‘vergi kaçırma’ kurnazlıkları ile ilgili gerçekleri kamuoyu neden bir hükümet yetkilisinin ağzından duyamıyor? Neden dış ticaret ile uğraşanlara değşik içerikli teşvikler ile bazı muafiyetler sağlanıyor? Bütün amaç bu paraların biriktirilmesi için midir?

Başbakan Erdoğan: Bazı işadamlarının zulasında 2 yıl yetecek paraları var

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2008 yılının Kasım ayında ABD'de Lehman Brothers'ın batışıyla başlayan krizden sonra Ekonomi Koordinasyon Kurulu'na başkanlık etmiş, krizle ilgili eleştirilerde bulunan işadamlarına, ‘Bir bildiğimiz var da ondan böyle konuşuyoruz. Bu çevrelerde yakın dostlarımız var. Bazı işadamlarının zulasında 2 yıl yetecek paraları var’ açıklamasında bulunmuştu. Bu konuda ise hiç bir kalem erbabı bir şeyler yazmamıştı!

Yapılan bu vergi kaçırma eylemlerini yapanlara yazılar olsun, diyorum. Bu parada o tüccar için çalışan on binlerce işçi yanında ‘tüyü bitmemiş yetim’ ile ‘şehitlerimiz ve gazilerimizin’ hakkı yok mu? İşsizler Ordusu ile o tüccarlara çalışarak emekli olarak az bir aylıkla geçinmeye çalışan yurttaşlarımızın da hakkı yok mudur? Şimdi yurt dışında iş yapan hangi iş veren bu tür bir suşlamadan kurtulabilir? Kaldı ki ülke içindeki ‘vergi kaçakçısı’ durumunda olanların da artk ayaklarını denk almaları gerekiyor. Bildiğim kadarı ile Yeni Türk Ticaret Kanunu bu yolları da tıkamak için yürürlüğe konuldu.

Peki Başbakan Erdoğan söz konusu saptaması doğrultusunda ne yapmış olabilir, doğrusu merak ediyorum. Belki bu konuda yürütülen çalışmalar bitmeden bu açıklama gündeme ‘bir bomba gibi’ düştü, onu bilemem. Umarım İngiliz Tax Justice Network (Vergi Adaleti Ağı)’nın bu açıklamasından sonra gerekli yollara baş vurularak bu servet ülkemize kazandırılır. Ülkemizde yıllardan beri uygulanan ‘kara para aklama’ yöntemleri ile başa çıkılamadığını, hiç bir ‘kara para’ meblağına el konulmadığını biliyoruz.

Anlaşılan işinde nicemizin emeği, kanı ve serveti bulunan bu servetin ‘ekonomiye kazandırılmış olması’ gibi bir avuntu vardır. O ilişkilerin içinde kaçakçılık, uyuşturucu, kadın ticareti ve yer altı örgütlenmesi yok mudur? Sen iki tepsi baklava çalan aç gençlere 13’er yıl hapislik ver; milletin servetini aklayarak milyarder olan iki yüzlülere musamaha et; olur mu be! Eğer oluyor ise bu da devlet yönetiminin acizliği olsa gerek.

Bu sorun yeni bir Kanun Hükmünde Kararname ile çözülür

Bence hükümete düşen görev tez elden bir yasa (KHK) çıkartarak ilgililer için araştırma, kovuşturma ve değişik içerikli yaptırımlar uygulamaya geçmelidir. Bu girişim umarım TBMM Hayali İhracaat Komisyonu’nun sonu gibi olmaz. Kaldı ki 24 Ocak Kararları doğrultusunda çıkartılan kimi teşvikler de ilgili alanlara değil başka alanlara yatırılmıştır. Devlet ile işadamları ilişkilerindeki çarpıklıkların da birer göstergesi olan bu durum ne yazık ki ekonomiye kardan çok zarar getirmiştir. O süreçte özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu için ödenen teşvikler, müteşebbislerin bir bölümünün kurnazlıkları yüzünden yörelere değil de Batı’ya yönlendirilmiştir.

Kalkınmayı Teşvik siyaseti ülkeyi bitiriyor

Bir belgeselci olarak bir çoğunu gördüğüm bu tür ‘hayali yatırımlar’ yörede ‘na tamam’ bir sürü ahır, atölye ve fabrika temeli ya da binası ile yıllarca basında yer aldığı gibi özellikle başında bulunduğum GAP TV Yayınları arasında da sorgulanmıştır. İyi niyetle tasarlanan teşvik tedbirleri ne yazık ki Doğu’nun makus talihini yenememiş; kimi fabrikalar yüksek döviz borcu, kötü yönetim ve bazı makinelerin Batı’da bırakılmaları yüzünden gerekli etkileri sağlayamamıştır. O süreçte ‘yetersiz denetimler’ yanında ‘adam kayırma’ ya da ‘al takke ver külah’ gibi çözümlere baş vurulduğundan; olan gerçekten işin altından kalkamayan bazı müteşşislerin başında patlamıştır.

Çok gezmiş, çok yaşamış olan bana göre Kalkınmayı Teşvik Siyaseti ülkemizin kaynaklarının israfından başka bir şey değildir. Hiç bir ülke örnek alınmadan girşilen bu işler siyasetçiler ile iş adamlarının içli dışlı olmalarını da sağlayan siyasi bir tokalaşma sağlamış; iktidarların yeniden seçilmesine de yardımcı olmuştur. Bu işin mucidi Devlet Planlama Teşkilatı ise de işin cılkını çıkartan 24 Ocak Kararları uygulayıcısı Anap iktidarları olmuştur. Yatırımcılar için KSS ile OSB dahil gerekli alt yapılar kurulduktan sonra kalkıp bir de işin içine bazı bağışlarda bulunusanız olacağı budur. Atalarımızın ‘merhametten maraz hasıl olur’ sözünün analm kaandığı bir alanı da bu teşvikler konusudur. Teşvikler içinde ‘al gülüm ver gülüm’ ya da içinde bazı siyasilerin de yer aldığı kimi ‘gizli ortaklıklar’ bulunduğu hep konuşulur bu da biline.

Şirket sahipleri nasıl vergi kaçırıyor?

Aranızda ‘Neşeli Mangır’ romanını okuyan ve ‘Esaretin Bedeli’ filmini seyredenleriniz de vardır umarım. Gelin şimdi içinde o tür kişisel durumlar olmayan başka durumlara bir bakalım.

Bana göre namuslu bir adam vergi kaçırmaz. Çünkü her vergi bu milletin kalkınması ve gelişmesi için gerekli bir servettir. Her işveren içinde güvenle yaşadığı bu toplum ve Devlete vergi vererek kazancını mşrulaştırır, ötesi yok.

Basından öğrendiğime göre yurt dışına vergi kaçırma işleri aşağıdaki aşamalar izlenerek gerçekleştiriliyormuş. Birlikte okuyalım:

Patronların 'zula' olarak yurtdışında çıkardığı paralar Maliye'ye zarar olarak yazılıyor. Vergi cennetlerinde sistem şöyle işliyor:

1) İş adamı, cebindeki 1 milyon doları şirketine sermaye olarak koymak yerine, yurt dışına yolluyor.

2)  Yurt dışına çıkan para Seyşeller, Hollanda Antilleri ve Virgin Adaları gibi vergi cennetlerine transfer ediliyor.

3)  Burada hukuk büroları aracılığıyla bir şirket kuruluyor. Kurulan şirket kağıt üzerinde ve işadamına ait değil. Daha sonra yurtdışına çıkan para, bankacılık sistemi aracılığıyla işadamının Türkiye'deki şirketine kredi olarak gönderiliyor.

4)  İşadamının Türkiye'deki şirketi aldığı dış borç karşılığında, yüksek faiz ödüyor. Faizi kazanan; işadamının vergi cennetindeki kendi şirketi oluyor.

5)  Türkiye'deki şirketi ise faiz gideri ile kur farkını, gider olarak gösterip vergiden düşüyor. Türkiye'deki firma patronunun dışarıdaki şirketine ödediği faiz gideri ölçüsünde düşük kâr gösterdiği için devlete ödeyeceği vergi de azalıyor. Şirket yüzde 20'lik Kurumlar Vergisi, patronu da yüzde 15 oranındaki Gelir Vergisi Stopajı'ndan kurtuluyor.

(158) milyar doları ülkemize kazandıralım ki kalkınma nedir anlayalım

Bu işlemler için ‘içeride birileri görülmeden’ gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ise ya ilgili yöneticiler ya da polis bilir! Yaşanılan bu ilişkiler ağı, diyelim ki yenice ortaya çıktı. Bu durumda söz konusu ‘çalıntı’ ya da ‘kaçırılan’ servetin ekonomimize kazandırılması gerekmektedir. Anlaılan o ki zamanında Hazineye yatırılmayan bu servet, bizlerden çalınmıştır. İçinde çalışanların da işsizlerin de emeklilerinde hakkı vardır. Söz aramızda bu servette, eski ve yeni millet vekilleri ile kimi danışmanların hakkı yoktur; çünkü onlar geçen yıl oldukça yüksek bir zam aldılar.

Adında ‘adalet’ ve ‘kalkınma’ gibi çok anlamlı iki kelime de bulunan AK Partı Hükümetine düşen görevler vardır. İngiliz Tax Justice Network (Vergi Adaleti Ağı) ile gerekli bağlantılar kurularak bu şirketlerin adları tek tek açıklanmalıdır. Peşinden de en zecri tebdirleri ve yaptırımları da ön göreceğinden kuşkumuz olmayacak olan bir KHK yayınlanmalıdır. Böylece yurt dışına kaçırılan, göçürülen servetimiz bir an önce Hazinemize getirilir inşallah!

Şu an yurt dışında bulunan (158) milyar doları Hazinemize kazandıracak yeni bir KHK bekliyorum. Yoksa bu tür konularda daha nice raporlar yayınlanır. Bekliyoruz efendim. Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı için bekliyoruz. Bu vatan için yirmili yaşlarında şehit düşen yeğenlerimizin hakkı için bekliyoruz. Maddi anlamda geleceğimizin daha aydınlık olabilmesi için bekliyoruz.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..