Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '07

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Paralarımız kimlere emanet?

Paralarımız kimlere emanet?
 

Son dönemlerde yapılan akıl almaz mali operasyonlar neticesinde, Türk bankacılık sektörü, göbekten dışa bağımlı hale geldi dersek, sanırım çok da abartmış olmayız. Bakınız bugün, Yenigün Gazetesi’ndeki köşesinde Dr. Aytun Çıray, derlemiş-toparlamış ve alt alta sıralamış, talihsiz adımları:

“TMSF, elindeki Sitebank’ı, Yunan Novabank’a sattı.

Türkiye Ekonomi Bankası’nın yüzde ellisi Fransız BNP’ye satıldı.

Yapı Kredi, TMSF tarafından Unicredito-Koç ortaklığına satıldı.

Dışbank, Fortis’e satıldı.

Garanti Bankası’nın kontrol hissesinin yarısı GE Finance’a satıldı.

C Bank’ın kontrol hissesinin tamamı İsrail Bank Hapoalim’e satıldı.

Finansbank, Yunan milli bankası NBG’ye satıldı.

Tekfenbank, Yunan EFG’ye satıldı.

Denizbank, Dexia’ya satıldı.

Şekerbank’ın kontrolü, Kazakistan’dan Bank Turan’a geçti.

Adabank, bir Kuveyt finans kuruluşuna satıldı.

MNG Bank, Hariri ailesine satıldı.

Akbank’ın yüzde yirmisi Citibank’a satıldı.

Oyakbank, satış için vitrinde.

Kamu Bankaları, başta Halkbank olmak üzere özelleştirme kuyruğunda.”

İnsanın ürkmemesi, vicdanının sızlamaması mümkün değil. Ve de şu soruyu sormaması: Bizim milli devlet bankalarımız ya da özel sermaye gruplarımız kaç tane yabancı banka aldılar ve hangi ülkelerde bu bankalar? Cevap ne biliyor musunuz baylar ve bayanlar? Koskocaman bir sıfır, koskocaman bir “hiç”.

Hani, Recep Bey ve arkadaşları, her fırsatta ağızlarını doldura doldura övünüyorlar ya “şu kadar yabancı sermaye çektik, ülke ekonomisi işte bu oranda dünyanın yıldızı oldu” makamından gazelleriyle. Bunlar çok büyük yalanlardır. Rakamlarla yalan söyleme sanatının, en usta işçilikleridir. Çekilen yabancı sermayenin çok büyük bölümü, Türk bankalarının, yabancı sermaye gruplarına satışından teşekkül etmektedir. Milyonlarca işsizi olan bu memleketin neresinde, bir tek çivi çakmış, ekmek kapısı açmıştır bu yabancı sermaye diye, adama sorarlar seçim zamanı geldiğinde?

Üretime kanalize olmuş, istihdam ve iş sahası yaratan yerli ve yabancı sermayedarlar, tam aksine ülkeyi terk etmektedirler. Bugün gidiniz Hindistan’a, Türkmenistan’a, Özbekistan’a ve özellikle de Mısır ve Ürdün’e. İzlenilen yanlış ekonomik politikalar nedeniyle, Türk işadamları tüm ekonomik güçlerini ve yatırımlarını bu ülkelere kaydırmaktadırlar, kaydırmışlardır. Benim ülkemin Başbakan’ı da, bu ülkenin artık çip teknolojisi üreteceğinden, mesela tekstil-konfeksiyon gibi az katma değerli mal üreten sektörlerle artık olamayacağımızdan, iktidarının, milyonlarca insanı istihdam eden bu sektörleri ayakta tutmak gibi bir derdi olmadığından falan dem vurmaktadır. Anadolu’da bu gibi durumlarda, böyle desteksiz atışlara “avucunu çukur tut” derler.

Avrupa’nın hiçbir ülkesinde, yabancı sermayenin, yerli sermayeye oranı bizimkisi kadar yüksek değildir. Böyle bir duruma, hiçbir demokratik ve gelişmiş Avrupa devleti müsaade etmez. Bu, en basit anlatımıyla; bir bakkal dükkanı açıp kasayı komşu arkadaşa tutturmaya benzer.

Yine Çıray’ın yazısından öğrendiğim kadarıyla, Türk Müteahhitler Birliği Başkanı, haykırıyor, çığlık atıyor: “Yakında Türk müteahhitlerine teminat mektubu verecek banka bulamayacağız.” Acı ki ne acı. Yazık ki ne yazık.

Hiçbir şekilde bu konuları anlayamıyorsanız, dönüp yakın tarihimize bakınız, muktedir baylar ve bayanlar. Osmanlı İmparatorluğu’nu çökertecek olan en kesin ve netice alıcı darbe, Düyun-u Umumiye’nin kurulup, Osmanlı maliyesinin yabancı devletler kontrolü altına alınmasıyla vurulmuştur. Ekonomik anlamdaki ilk başarısızlık ve mali çöküşün startını veren hadise ise 1699 yılında başlatılan ekonomik imtiyazlar anlamındaki kapitülasyonlardır.

Herakletios’un tabiriyle, bir akarsuda, aynı su ile iki defa yıkanamazsınız belki ama inanın tarih tekerrürden ibarettir.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..