Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Parçala, böl, yönet!

Parçala, böl, yönet!
 

Kaynak:Milliyet.com.tr


Üniversitelerin bölünmesi gündemde, gerekçe fazla kalabalık oluşları ve idari anlamda sıkıntı yaşanmasıymış, öyleymiş yani…

Pek inanılası gelmedi desem umarım yetkililer gücenmez!

Nasıl bir idare problemi yaşadıklarını bir açsalar hele, ellerinde fazlalık kalan rektörler var herhalde!

Yerleştiremedikleri, bir şekilde…

Kaygılarının da olması gerek, üniversite öğrencileri demek, potansiyel iş, düşünce gücüdür; gençtirler, kişilikleri koyun gibi güdülmeye elverişli de değildir, eğer ki vakti zamanında beyinleri yıkanmamışsa, genç beyinler sorgulamaya meraklıdırlar, hem de özgürlükten yanadırlar!...

Demokrasiyi de sorgularlar, laikliği de…

Gençtirler, fazlaca da korkmazlar, adı üzerinde delikanlıdırlar, kızının, erkeğinin kanı gürül gürül akar, öyle harç parasını protesto etmek istediler diye yaka paça, copla toplanıp gözaltına alınmaları, haklarında onanan cezalar pek de gözlerini korkutmazlar…

Kolay sindirilemezler, güdülemezler… İlkokul yaşlarından itibaren beyinleri yıkanmış olanları ayrı tutuyorum, izninizle… Çok yakınımdan bildiğim bir durumdur, hatta çocuğun babasının dert yanmasından dolayı konuya vakıf olmuşumdur, beş yıl önceydi sanırım, endişeliydi adam, oğlu ilkokul beşe gidiyordu, dayısı bir televizyon kanalında çalışıyordu, isim vermeden yalnızca o yıllardan yanlı yayın yaptığını söyleyeyim, ilkokul beşe giden çocuğun adına o kanal tarafından dergiler gönderiliyordu!

Düşünün, o yaştaki bir çocuk, bir televizyon kanalı tarafından önemseniyordu!

Çocuğun bakış açısıyla durum böyle, tam da kimlik arayışına girmeye hazırlandığı o en kritik dönemlerde!

Oysa önemsenme amacı bir nefer daha katmaktı, o çocuk bu ayrıma nasıl varacaktı?

Baba aklı başında adamdı, kaygılarıyla birlikte, çaktırmadan postadan oğlunun adına gelen dergileri alıp, çöp kutusuna atmaktaydı, iş ve gücünden ayırabildiği kadarıyla, bir de bundan gurur duyan baba, oğul, anne ve kızları düşünürsek…

Adına bir mektup bile gelmemiş olanların yaşadığı bir toplumdayız, özellikle bu konuya dikkat çekerim!

İğne oyası gibi işlenmiş…

İnce ince, alttan, küçük ilmeklerle…

……

Onca akademik isim yapmış üniversiteleri bölmeye kalkmak, Türk üniversitelerini de akademik anlamda bir sekteye uğratmaz mı, bizden nasıl ki eğitim amaçlı öğrenciler yurt dışına gidiyorsa, bazı ülkelerden bizim üniversitelerimize gelen gençler de var!

Öncelikle emekle, adım adım elde edilmiş üniversitelerin isim ve başarılarına gölge düşürür bu tutum! Önemseniyorsa eğer, ülke adına önce düşünülmelidir bu durum!

En güçlü dünya şirketleri dahi el ve isim değiştirdiklerinde ya da parçalandıklarında değer kaybederler, kaybedilen değeri geri almak seneler sürer, Türkiye’nin böyle bir lüksü var mıdır?

……

Yeterince bizler ve onlar diyerek ötekileştirildik, şimdi de öğrencileri, öğretmenleri, öğretim üyelerini, rektörleri mi böleceğiz?

Türkiye’nin kazancı ne olacak, üniversiteli gençlerin?

Anladık, YÖK’ün kazancı idare etme konusunda kolaylık, öyle deniyor yani, idare etme zorluğu nelerdir, evirip çevirmeden ah bir açıklasalar!

Hani, bilmeden konuşmak durumunda kalmasak!

Nedense son zamanlarda bir ton konuşma yapılıyor, soruya yanıt yok!

Açıklama da keza, çocukları avutmak için sarf ettiğimiz, sorularından sıkılıp da geçiştirmek istediğimiz, ya da öğretmek istediklerimize masal formatına sokup, uydurduğumuz şekilde…

……

Oğlumu büyütürken, masal anlatmamı isterdi, masallarım hep uyduruktu!

Uyduruk masallarımla balkondan sarkmamasını, arkadaşlarıyla dövüşmemesini, hayvanları sevmesini, oyun bahçesinde dikkatli olmasını, annelerden bir şeyler saklanmaması gerektiğini anlatırdım, tabii ki kendi uydurduğum masal kahramanlarını kullanarak! Minnoş, Oğulcuk, Pati gibi…

……

Masallarımda koruma güdüsü vardı oğlumu, siyasetteki masallar yalnızca güdüm üzerine kurulu!

……

Parçalanıp bölünen üniversiteler, söyleyin lütfen, neye hizmet edecekler?

……

Bir bilgimi daha paylaşmak istiyorum: Ne şehir ne de isim vereceğim, söz konusu kişi vefat etmiş bile olabilir, bilemiyorum, ancak yakın bir tanıdığımızın bir akrabası söz konusu kişi, Orta Anadolu’da bir kentti yaşadığı il… Bir profesördü kendisi, tanıdığımızın eniştesi idi! Yani, kız kardeşinin eşi!

Ziyarete gittiğini anlatmıştı, yıllar önce, yaklaşık yirmi belki fazlası, harem selamlık oturulduğunu anlatmıştı, hayretler içinde, eniştesinin tokalaşmadığını!

Yer sofrasında oturduklarını!

Enişte öyle istiyormuş meğerse…

Yeğenleriyle görüşemediğini anlatmıştı, namahrem diye…

Eniştesi bir profesördü, din değildi mesleği!...

Yanlışım olmasın, geçmiş zaman, neyin profesörüydü, anımsayamıyorum şimdi, din değildi, bir tek onu hatırlıyorum, şaşkınlığımdan dolayı!

……

Parçalanırsa üniversiteler, bölünürse ve öyle yönetilirse…

Bazı şeyler daha mı kolay kotarılacak?

Merak işte!

……

Bazı şeylere masallara inanan çocuklar kadar kolay mı kanılacak?

……

Bazı şeylere bu kadar kolay pabuç mu bırakılacak?

……

Gülgün Karaoğlu

Nisan,09/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..