Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Parçala Behçet ve sekreteri

Parçala Behçet ve sekreteri
 

İş dünyasının en gözde ve başarılı kişilerinden biriydi Behçet. Ülke içi ve dışında ihale üzerine ihale alarak şirketini en başarılılar arasına sokmayı başarmıştı. Oysa genç adam su altında ve su üstünde iki bölümü olan bir aysberg gibiydi. İnşaat şirketinin başarıları sadece görünür bölümüydü hayatının. Görünmeyen bölümünde ise ahlaksızlık ve kirletilmişlik, çapkınlık olarak aklanmaya çalışılıyor; namus kavramı tümüyle çamura bulanıyordu. Evli veya bekâr kadınlarla olan kapkaranlık seks ilişkilerin yaşandığı karanlık alemin krallığını üzerine almıştı genç adam.

Kirletilmiş karanlık dünyanın ferdi olan arkadaşları ona “Parçala Behçet” lakabını uygun bularak krallığını kabullenmişlerdi. Evde verdiği seks partileri, zengin dünyanın büyüsüne kapılan mankencikler, tuzağa düşürdüğü genç kızlar, ahlak dışı dünyanın birer parçasıydı.

Ahu yurtdışında master yapmış; İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça dillerini ana diliymiş gibi bilen başarılı bir sekreterdi. Behçet’in yaptığı rezillikleri görmesine karşın ekmek parası için susuyor ve bu karanlık dünyanın yakınında bulunmaya katlanıyordu. Uzun boyu, dar kalçaları, ince beliyle seksi bir kız olan Ahu çok ince bir ip üzerinde yürüdüğünün farkında değildi. Karanlıklar dünyasının zebanisinin kendi peşinde olduğunu ve elde etmeden çekilmeyeceğini bilmiyordu.

Dubai’de olacak bir ihale için Behçet, Ahu, Müdür Kazım ve Müdür yardımcısı Hüseyin birlikte seyahate çıkmışlardı. İhale, Behçet’in iş bitirici özelliği ve rüşvet silahını iyi kullanması sayesinde kazanılmıştı. Bunun üzerine Behçet, iş arkadaşlarını otelin lokantasında yemeğe, kutlamaya davet etmişti.

Ahu yemeğe geldiğinde masada sadece Behçet oturuyordu. Örümcek en ufak detayı bile düşünerek tuzağını hazırlamıştı.

Ahu: “İyi akşamlar Behçet Bey”

Behçet: “İyi akşamlar Ahu nasılsın?”

Ahu: “İyiyim sağolun, Kazım ve Hüseyin Beyler nerede?

Behçet: “İkisi hanımları için hediye almaya çıkmışlar, biraz geç katılacaklar”

Oysa Behçet, onlara yemeğe gelmemelerini ve bunu Ahu’ya bildirmemeleri talimatını vermişti. Garson hemen sandalyeyi çekerek Ahu’nun oturmasına yardımcı oldu. Ahu masaya oturur oturmaz Behçet sordu.

Behçet: “Ne içersin?”

Ahu: “Vişne suyu”

Behçet: “Böyle büyük bir günde vişne suyu içilmez. En pahalı Şampanyadan içeceğiz.”

Dedi ve garsondan Don Perignon istedi. Behçet’in bu akşam bakışlarında bir değişiklik vardı, ama ne olduğunu Ahu tam olarak sezemiyordu. Behçet’in yüzü daha önce hiç görmediği biçimde sırıtıyordu. Aklı bir an Behçet’in ahlaksızlığına gitti, ama bu kadar kişinin olduğu lokantada kendisine bir şey yapamayacağını düşünerek rahatladı. Biraz sonra şampanya geldi. Garson masaya getirdiği şampanyayı önce Behçet’e sundu. Behçet kadehi aldı, önce hafifçene koklayıp bir yudum içti ve sonra kafasıyla garsona tamam işareti yaptı. Garson Ahu’nun bardağına doldururken

Behçet: “alnının sağ tarafında bir beyazlık var. Nedir o?”

Dedi. Ahu çantasını açıp aynayı çıkartırken garson el çabukluğu ile şampanyasına bir hap atıvermişti bile.

Ahu aynada baktığında beyazlığı göremeyince sordu.

Ahu: “ben beyazlık göremedim.”

Behçet: “Hayret! Ben gördüm sanki. Herhalde yorgunluktan yanlış gördüm”

Dedikten sonra kadehini kaldırıp

Behçet: “Başarımıza” dedi.

Ahu da aynayı çantasına aceleyle koyup kadehini kaldırdı ve Behçet’in kadehiyle tokuşturdu.

Behçet bir yandan kadehini yudumlarken diğer yandan Ahu’nun kadehinden uyku ilaçlı şampanyayı içmesini avını sabırla bekleyen örümcek gibi izliyordu. İşe aldığı günden beri göz koyduğu kız sonunda Behçet’in kollarına kalacaktı. Ördüğü ağa kimler takılmamıştı ki Ahu kurtulsundu.

Alkol alışkanlığı olmayan Ahu için şampanya biraz acımtrak gelmişti. Bunu daha önce şampanya içmemesine yordu. Bilmiyordu örümceğin kadehine koyduğu ilacı.

Behçet, genç kızın ilacı içtiğini gördükten hemen sonra atağa geçti. Ayaklarını, ayakkabısından çıkarıp genç kızın bacaklarına sürtmeye başladı. Her dokunuş genç kızın vücudunun ateşini daha da artırıyordu. Diğer yandan ilaç da etkisini göstermeye başlamış ve Ahu’nun başını döndürmeye başlatmıştı.

Ahu: “Hayır Behçet bey” dedi, namusunu kirletmek istemiyordu, ama gaddar ilacın etkisine daha fazla dayanamadı narin vücudu. Yere yığıldı.

***

Ahu sabah gözlerini beyaz yatakta karanlık ahlaksızlık dünyasının ortasında buluverdi kendini. Çırılçıplak ve korumasızdı bu dünyanın karanlık zebanisine karşı. Yanında yine çırılçıplak Behçet’i gördü ve yıkıldı. Beyaz yatağı kirleten onun kanı değil, Behçet’in ruhunda bulunan ahlaksızlık virüsünün kendisiydi. Bayıldığında Örümceğin kendisini odasına taşıdığını ve çırılçıplak soyarak kirli emellerine alet ettiğini anladı.

Gözyaşlarından başka bir şey demedi Behçet’e. Behçet ise “üzülme, bekaret gibi modası geçmiş bir kavrama da inanma. Günümüzde bakire kadın kalmadı ki… rahatla” diyerek zehrini akıtmaya çalışıyordu. İstanbul’a döndükten sonra Ahu hemen istifasını verdi. Behçet, birkaç sefer daha Ahu ile şehvet şarabından içemediğine hayıflandı, ama sonra kendini teselli etti. Dünyada tadına bakacak daha çok çiçek vardı.

resim: milliyet galeri (lise aşkı şöhret getirdi foto:1)

 
Toplam blog
: 28
: 3592
Kayıt tarihi
: 12.08.07
 
 

Yaşadım özgür olduğumu düşünerek... Zincirlerimi görmeyerek... Düşlerim kaldı yadigar... Bir de sevd..