Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '07

 
Kategori
Meslekler
 

Pardon! Lavabo ne taraftaydı? Ben Seda Sayan'ın sayın asistanıyım da!..

Pardon! Lavabo ne taraftaydı? Ben Seda Sayan'ın sayın asistanıyım da!..
 

Ünlülerden bahsedilirken basın danışmanlarını da duymuşluğunuz vardır eminim.. Hani söz konusu ünlüye (sanatçı demeyeceğim ısrarla çünkü bunların tümü bir sanat icra etmiyorlar) ulaşmak isterseniz, aramanız gereken ilk kişidir onlar..

Telefonlarını taşırlar, çantalarını, elbiselerini taşırlar (bazı becerikli olanları taşıtırlar)..’’Hesapta’’ randevularını düzenlerler, çalışma programını falan takip ederler.. Ama demin özellikle belirtmek için tırnak içinde de yazdığım üzere, bunların hepsi hesapta yapılır! Gerçekte kibar hizmetçilikten farkı yoktur yapılan işin..

Bunların adı ya ‘’Basın danışmanı’’ dır veya da ‘’Asistan’’.. Kimin hangi işini asiste ediyorlarsa artık?

Asistanım demek, sanırım biraz daha havalı geldiği için (ünlüler) böyle demeyi ve (yardımcıları-hizmetlileri) böyle denilmesini tercih ediyorlar.

buradaki asistanlık olayını bir doktorun, bir profesörün veya bir sanatçının asistanlığıyla karıştırmayınız lütfen..Yani akademisyenlerdeki bir mesleki tecrübe bağı falan aramayınız ortalıklarda!

Çünkü ünlülerin asistanı(!) olan ve sözümüze konu ettiğimiz arkadaşlar farklı! Bunların o mesleği icra etmekte olan ünlünün yanında yetişmek, ondan işi öğrenmek ve yarın bir gün onun yerine o işi devam ettirmek gibi bir misyonları yok! Onların mesleği bu..Asistanlık!

- Ne iş yapıyorsunuz?

- Seda Sayan’ın asistanıyım.. Lerzan Mutlu’nun asistanıyım.. Falancanın, filancanın asistanıyım (Seren Serengil’in bile asistanı var düşünsenize!).

- Aaa? Ne güzel!

Neresi güzel arkadaşım? Ne yapmaktadır bu asistan arkadaşlar? Söz konusu ünlülerden assolist olmanın, şovmen veya şarkıcı olmanın inceliklerini mi öğrenmektedirler? ‘’Nasıl polemik yaratılır ve sonra bir kenara çekilinip kıs kıs nasıl gülünür’’ konusunda hamlıklarını mı atmaktadırlar? Yani mesleki incelikleri mi yalayıp yutmaktadırlar?

Oysa asistan denilen şahıs bunu yapmalıdır, öyle değil mi?

Yani okullarda ve akademik kadrolarda öyle gördük en azından! Bir insan asistan ise, asistanlığını yaptığı ustasından işin püf noktalarını öğreniyor.. Onun kadar usta olmak için, onun rahle-i tedrisatından geçiyor demektir kiii…Ünlüler camiasında böyle bir durum yoktur!

Onlar, asistanlığını yapmakta oldukları ünlülerle aynı meslekten değillerdir. Onların başlı başına bir mesleği zaten vardır ki, onun adına da‘’Asistanlık’’ derler. Bugün Seda Sayan’ın asistanı, yarın bakmışsınız Gülben Ergen’in veya Deniz Akkaya’nın asistanı oluvermiş, ya da basın danışmanı!

Her ne karın ağrısı ise işte!

Asistanlar, günümüz sov dünyasında, asistanlığını yaptıkları ünlülerin yanında bir tek konuda pişebilirler bana kalırsa. İnsan kandırma konusunda!

Sözde bu ünlülerin programlarını düzenlemekle (güldürmeyin beni), randevularını ayarlamakla (Hadi yaaaa?!. Koptum gülmekten!) veya basına o ünlü şahıs adına açıklama yapmakla (Gözlerimden yaşlar gelecek gülmekten şimci) yükümlüdürler ya? Ya da bu zavallıcıklar öyle olduğunu zannedip işe başlarlar ya?

Onlardan asıl beklenen şey, ünlülere gelen ve görüşmek istemedikleri telefonları cevaplayarak söz konusu muhatabı atlatmak veya kulisteki odasında olmasına rağmen ( o ünlü şahıs orada rahatça dinlenebilsin diye), kapıya gelen zavallı hayranlarını şu anda odada olmadığına veya çooook önemli bir toplantıda olduğuna inandırarak kapıdan savuşturmaktır.

Geçen yazımızda Seda dedik madem, Seda ile devam edelim örneklerimize değil mi?

Seda’nın asistanı Şerife mesela (Ekranda da iki de bir kendisi adını zikredip duruyor, duymuş olanlarınız vardır eminim)..Asistanlıkta esas olan, asiste ettiği insandan mesleği öğrenmek ise, onun da şarkı söylemeye, yarın bir gün star olmaya hevesli bir asistan olması lazım gelmez mi?

Prensipte evet! Ama uygulamada, kendisinin star ışığı taşıyan biri olduğunu ve şarkı söyleme konusunda da çok hevesli ve becerikli olduğunu söyleyemeyiz.

Ya da bırakalım Seda’yı, geçelim herhangi başka birine..

Asistan dedikleri insan, hep ünlülerle birlikte hareket etmek ve genelde ‘’Çanta gibi’’ yanlarında taşıdıkları biri olmak zorunda ya?

Dolayısıyla bu asistan veya basın mensuplarının o ünlü şahıs adına kendilerine danıştıkları(!) basın danışmanı(!) arkadaşlar..O ünlü şahsın yakın çevresini veya iş yaptığı insanları tanırlar hesapta değil mi? Tanımalılar ya da en azından! En azıcığından!

Evet dediyseniz yanıldınız dostlarım!

Bırakın öğrenmeyi, asiste ettikleri insanların kimlerle ne işler yaptıklarından bile bihaber olanları var.

Örnek mi? Hemen! Bizzat tecrübe ettiğim bir örnek hem de!

Bir gün Beyaz’ın ekibinden bir arkadaşın telefonunu teyit etmek üzere Beyazıt Öztürk’ün asistanı(!)nı aramış idim! Ve söz konusu arkadaşın hâla kendileriyle çalışıp çalışmadığını sormuş idim..Ve bunu da tamamen sözlerime kibar bir girizgah olsun, yani aslında ‘’laf olsun torba dolsun’’ diye sormuş idim. Çünkü biliyordum aslında arkadaşın hâla aynı ekipte olduğunu.. Hatta söz konusu şahsı zaten hem jenerikte görüyor, hem de her programda sesini duyuyor idim (Son programda tamirci sıfatıyla ekrandaydı kendisi koskocamaaan).. Ama bu laf olsun diye sorduğum soruya aldığım yanıt beni şoka soktu.

Çünkü Beyaz’ın asistanı olmayan ben, ekipteki en faal isimlerden birini bildiğim halde, Beyaz’ın asistanı olduğunu bizzat kendi ağzıyla ifade eden genç kızımız bu arkadaştan haberdar değildi! Yanındakilere seslenerek sordu ‘’Filanca kişi bizim ekipte miiiiii?’’ diye ve ordan birinin onaylaması üzerine ‘’Haa! Evet! Kendisi ekiptenmiş ama ben tanımıyorum! Numarasını da bilmiyorum! İsterseniz program olduğu gün arayın’’ diyerek çoook yardımcı olmuştu bana..

Sakın sırf bu genç kızımızın sıfatı asistan diye, Beyazıt Öztürk’ten showgirl olmak üzere feyz almakta olduğu yanılgısına kapılmayın!

Bizim ünlüler camiasındaki asistanlar, her hangi bir meslek dalında gelişmek için, o mesleğin ustalarını asiste falan etmiyorlar! Bilakis, adı ‘’Asistanlık’’ olan bir mesleği icra ediyorlar!

Ve böylelikle kavramların da biraz ırzına geçmiş oluyorlar!

Sırf kibarlıktan! Sırf havalı payeler dağıtma sevdamızdan! Sırf ‘’Yardımcı’’ demesinler ve denmesin diye!

Hoş? Yaptığımız tek kibarlık kaynaklı yanlış bu mu?

Bizler sırf kibarlıktan ‘’Tuvalete gidiyorum’’ yerine ‘’Lavobaya gidiyorum’’ demiyor muyuz milletçe? Aynı hesap işte.. Lavaboya gidiyorum derken veya bir lokantada, kafede ‘’Lavabo ne tarafta acaba?’’ diye sorarken, aslında bizim tuvaleti aradığımızı ve hacetimizi gidermek üzere lavaboyu kullanmayacağımızı herkesin bilmesi gibi.. Ama bize tuvaleti tarif ederken ‘’Lavabo şu tarafta efendim’’ demeleri sırf kibarlıktan!

Kibarlıktan, kimseyi kırmayalım, utandırmayalım, aman aşağılar gibi olmayalım diye, kavramların, sıfatların ve isimlerin içine ediyoruz! Ve galiba bunu dünyada bir tek yapıyoruz! Ben bir Alman veya bir İngiliz’in, tuvalet yerine lavabo diyeceğini hayal dahi edemiyorum..

Yaa?.. İşte böyle!

Benim naçizane önerim; Ünlüler camiasındaki bu asistanlık yanlışına da bir son versin birileri.. Ya da düzeltsinler en azından..Kibarlık yapmayı bıraksınlar ve gerçekçi olsunlar yani!

Nasıl mı?

Aynen şöyle:

Ya yanlarına gerçekten ilerde onlar gibi aynı mesleği icra edecek yardımcılar alsınlar, ‘asistanım’’ dedikleri insan için kullandıkları sıfat yerini bulsun..Veya da, yanlarında çalıştırdıkları ve yukarda özetlediğim işleri halletmesini bekledikleri bu arkadaşlara ‘’Hizmetli (Okullardaki hademeler gibi)’’ veya ‘’Emir eri, Posta (Askeriyedeki gibi’’ sıfatlarını taksınlar..

Neticede ortada bir emir- komuta zinciri işliyor zaten..

Ve ünlüler emrediyor, asistanlar(!) ise ‘’Sadece emirleri yerine getiriyor!’’..

Getiremeyenler de zaten ben gibi şutlanıyor.. J

Fotoğraf: univerciyes.com

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..