Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '13

 
Kategori
Siyaset
 

Paris suikastinin şifreleri

Paris suikastinin şifreleri
 

Ertesi gün Paris’te PKK ‘nın  Avrupa ayağının 3  önemli isminin faili meçhul kişi veya kişilerce katledilmeleri halihazırda hem Türkiye’nin ve hem de bölgenin en önemli gündem konusu oldu.

Suikastının gerek zamanlaması, gerek suikasta hedef olan kişiler akıllarda yığınla soru işareti bırakıyor.

Failler konusunda şimdiden farklı farklı tahmin ve tespitler ortalığa atılmış durumda.

PKK, KCK ve BDP cephesi cinayetin bir Türk derin devletinin işi olduğunu ilk solukta dillendirirken Hükümet ise olayın bir PKK iç hesaplaşması sonucu gerçekleşmiş olduğunu ivedilikle kamuoyuna duyurma gereği duydu bile.

İmralı ile başlayan barış müzakerelerinin hemen ertesinde böylesi korkunç bir olayın yaşanması açıkçası konusu itibari ile üzerinde çok derin düşünülmesi gereken bir olay olmayı gerektiriyor.

Barışa giden yolu tıkamak kimin işi, barış kimin çıkarlarına ters düşüyor ve başlayan sürece kim neden engel olmak istesin?

Daha yığınla soru sorulabilir bu konuda, cevapsız yığınla soru akılları uzun süre meşgul edecek gibi.

Kuşkusuz bu esrarengiz infazın perde arkasında kimlerin olduğu, bu işi kimlerin tezgâhlamış olduğunu gerek kriminal veriler ve gerek ise varsa somut kanıtlar Fransız polisince incelenip olayın faillerinin bulunabilmesi adına destekleyici olacaktır.

Paris cinayetinin perde arkası ve kuşkulu failleri hakkında yığınla iddia ortaya atılırken ilk akla gelen ihtimalleri şöyle sıralayabiliriz:

-PKK içinde bir iç hesaplaşma veya Türk hükümeti ve İmralı eksenli “barış” müzakerelerini dinamitlemek ve bu anlamda Öcalan’a deyim yerinde ise aba altında sopa göstermek isteyenlerin işi olabilir iddiası!

Bu noktada özellikle Başbakan ve Türk hükümetinin ortaya attıkları iddianın başında bu tez geliyor ve iddialarını güçlendirmek adına süikastın gerçekleştiği binanın ana kapısının şifreli olduğu ve şifreyi bilmeyenlerin içeri girmelerinin söz konusu olamayacağı yönündeki tespitleri dikkat çekiyor.

Olayın bir  örgüt içi hesaplaşmanın sonucu olabileceğini sanmıyorum, birincisi Örgüt 1999’dan beri İmralı’da tutuklu bulunan Öcalan’ın önderliğinden zerrece sapmadı, aksine Öcalan’ın fikir ve söylemleri örgütün gerek lider ve gerekse militan kadrolarının adeta manifestosu oldu, kaldı ki bu eksenden sapanların örgütten bir şekilde “izole” edildiklerini de zaten biliyoruz, ayrıca örgüt içinde Öcalan’a karşı bir alternatifin oluşması imkânsız gibi görünüyor hepimiz biliyoruz ki KCK tutuklamaları başlayana kadar Öcalan avukatları üzerinden Örgütü yönetmeye devam etti, örgütün çizgisinden sapan kardeş Öcalan’ın dahi af edilmediğini ve ihraç edildiğini hatırlarsak bu kanımız kuvvetlenir.

Öte yandan bir konsey tarafından yönetilen PKK’da bireysel bir darbenin yapılması çok kolay görünmüyor, örgüt içindeki hiyerarşi ve çan modeli en tepedeki Öcalan’ı alt etmeyi olası gibi göstermiyor

Hükümet kanadının bu yönde iddiasını güçlendirmek adına ortaya attığı “şifreli kapı” dayanağı ise günümüz teknolojileri için pek mümkün görünmüyor, yani bankaların şifrelerini çözebilecek kadar donanıma sahip bir teknoloji varken karşımızda sırdan bir kapının şifresini çözebilmek çok zor olmazsa gerek.

-Olayın perde arkasında Türk Derin Devleti çıkabilir mi?

Aslında mevcut hükümetin devletin en derinlerine kadar inmiş bu zehirli oluşumu temizleyip atma gayretini bilmezsek ve aslında hükümetin barışa giden yolda ülkedeki statükocu ve milliyetçi çevrelerin hedefi olmayı göze alacak kadar cesurca hamleler attığından haberdar olmazsak bu olayın perde arkasında belki de PKK, KCK ve BDP’nin ortaya attığı “olay Türk derin devletinin işi” yönündeki kanısının güçlü olduğunu kabul ederdik, ama bu olasılık bir ihtimal olsa da olasılığı düşük bir ihtimaldir diyebiliriz.

Ama Ergenekon tarzı yapılanmaların hala var olduğunu ve bunların bir nevi hücrelerine çekilmiş olduklarını da tahmin etmek güç değil.

Daha birkaç gün önce Başbakan’ın çalışma ofisine “böcek” diye tabir edilen dinleme cihazı konduğunu hatırlayınca Paris süikastının olası failleri arasında “derin devlet” ihtimalinin var olabileceğini insan düşünmeden edemiyor.

-Olay acaba dış güçlerle bağlantılı olabilir mi iddiasına gelince:

Bu anlamda en şüphe çeken ülkeler İran, Suriye ve İsrail olarak göze çarpıyor.

İran’ın özellikle son dönemlerde PKK ile derin ilişkiler içinde olduğunu, örgütün İran ayağını oluşturan PEJAK’’ın İran ordusuna karşı yaptığı saldırı ve eylemleri durdurduğunu, İran’ın da bu anlamda örgüte karşı uyguladığı baskıcı politikalarda yumuşama gösterdiğini biliyoruz, ayrıca Türkiye’nin Suriye’de süregelen iç savaşta aldığı pozisyondan  rahatsız olan Tahran’ın Ankara ve Kürtler arasında başlayan barış görüşmelerinden kendi bölgesel çıkarları adına endişe  duyup olayı sabote edebileceğini düşünenlerin sayısı da az değil.

Suriye’nin bu olayın perde arkasında olma ihtimalinin gerekçesi malum, komşusunun kendisini arkadan hançerlediğini düşünen Şam yönetimi Ankara’yı PKK ile cezalandırmak isteyebilir.

İsrail nedense Türkiye’yi ilgilendiren her olay ve eylem de hep şüpheli konumunda oldu.

Doğrusu olayın perde arkasında yabancı güçlerin ihtimalinin zayıf olduğuna dair akıllara şu kanı geliyor:”olayın organize edilmesi bu kadar kısa sürede mümkün mü?”

Bekleyip göreceğiz, ama faili kim olursa olsun Ortadoğu’daki dengeler için çok önemli ve çok belirleyici bir olay olduğu apaçık ortada.

Nejat ERDİM

 
Toplam blog
: 166
: 540
Kayıt tarihi
: 02.09.09
 
 

Batmanın Beşiri ilçesinde doğdum, Mersinde yaşıyorum, edebiyata ilgi duyuyorum, yerel ve ulusal d..