Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '09

 
Kategori
Müzik
 

Paris'te Aşk Başkadır...

Paris'te Aşk Başkadır...
 

Paris…Unutulmaz aşkların ve aşıkların şehri…. Paris’tesiniz. Gün batımıında Seine Nehri boyunca yürüyorsunuz. Yavaş yavaş sokak lambaları yanmaya başlamış. Çevrenize dikkatlice baktığınızda dünyaya meydan okurcasına ama sevgiyle birbirine sarılmış, öpüşen çiftler gözünüze çarpmakta. Aşıkları rahatsız etmeksizin yüzünüzde tebessümle mutluluklarını,aşklarını paylaşmak üzere iken İlk önce nereden geldiğini bilemediğiniz sıcacık bir ses adeta tüm ruhunuzu ve çevrenizi sarıyor. Gerek şarkı gerekse şarkıyı söyleyen kişi çok tanıdık. Ruhunuzu saran şarkı elinizde olmadan geçmişe yolculuk yapmanıza neden oluyor

Birkaç metre ileriye baktığınızda Eyfel kulesinin bulunduğu alanda size dönük olarak buğulu ve hüzünlü sesiyle “La Vie En Rose” şarkısını söyleyen birini görüyorsunuz. Bu kişi özellikle de buğulu ve hüzünlü sesiyle çok ama çok tanıdık….

Fransa özellikle de Paris denildiğinde aklıma ilk önce Édith Piaf, Moulin Rouge, Eyfel Kulesi ve aşıklar şehri olması gelir….

Édith Piaf, yaşadığı (19 Aralık 1915, Paris - 10 Ekim 1963, Grasse) zamanın Fransa'sında en sevilen sanatçılardan biriydi.

Annesi Annetta Giovanna Maillard, yarı İtalyan yarı Kabil asıllı bir göçmen ailesinden geliyordu. Babası Louis-Alphonse Gassion (1881–1944) ise sokaklarda gösteri yapan bir cambazdı. Annesi sokakta şarkı söyleyerek yaşamaya çalışmaktaydı, daha sonra babası tarafından bir genelev’e kısa süreliğine bakılması için gönderildi.

Küçük yaşta, gözleri mikrop kapmış ve kör olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Bu hastalığını yaşarken, bir genelevde oranın patronu ve kadınlarıyla birlikte yaşıyordu. Aradan aylar geçtikten sonra, tedavi sonucu gözleri düzelmiştir.

Babası, küçük Édith'i genelevden almıştır ve mesleği olan sokak akrobatlığı insanlara yetmeyince, kızını sokakta insanlara karşı akrobatlık veya numara yapması için zorlamıştır. Bunun üzerine Édith, en iyi bildiği şarkıyı yâni Fransa millî marşı La Marseillaise'i söylemiştir. 14 yaşındayken babasının yanında sokaklarda şarkı söylemeye başladı. Kısa bir süre sonra da babasından ayrı şekilde kenar mahallelerde şarkı söylemeye başladı. 17 yaşındayken ilk ve tek çocuğunu doğurdu. Marcelle adını verdikleri bu talihsiz kız çocuğu 2 yaşında menenjitten öldü.Gençliğinde, en yakın arkadaşı Momone ile birlikte Paris sokaklarında şarkılar söyler ve hayatını kazanmaya çalışır.

Gece klübü sahibi işletmecisi Louis Leplée 1935’te Pigalle civarında şarkı söylerken keşfettiği Édith’e ‘La Mome Piaf’ sahne adını verecek ve 1.47 boyundaki bu minik kadına sahne korkusunu yenmede yardımcı olacaktı.Paris argosunda ‘minik serçe’ anlamına gelen bu isim ilerleyen yıllarda efsaneleşecek ve başka ülkelerdeki ufak tefek kadın şarkıcılar ‘minik serçe’ ünvanını kendilerine mal etmeye çalışacaklardı.

1940’lardan itibaren ünlü insanlarla aynı çevrelere girip çıkmaya başlayan Édith Piaf 1944’te Yves Montand’ı keşfeden kişi oldu. 1950’lerin başındaysa Charles Aznavour’u kendisiyle turnelere çıkaracak ve müzik dünyasına sokacaktı.

İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda Avrupa’da ve Amerika’da tanınan bir yıldız olmuştu.

Édith Piaf'la özdeşleşen ‘La Vie En Rose’ 1945’te yazılmış ve ilk defa 1946’da kaydedilmişti. Son şarkısı ise Nisan 1963’te kaydettiği ‘L'homme de Berlin’dir.

Marcel Cerdan’ın ölümünün ardından yakılan bir ağıt niteliğindeki ‘Hymne à L'amour’ (1949), bir bar kızının ümitsiz aşkını ve sevdiği adamı teselli etmeye çalışan sözlerini dile getiren ‘Milord’ (1959) ve pervasızca yaşanan bir hayatın ardından hiç pişmanlık duymaksızın gururla ayakta dikilen bir insanın cesaretini anlatan ‘Non, je ne regrette rien’ (1960) şarkılarıyla Édith Piaf ölümsüzlüğe kavuştu.

16 yaşından itibaren Édith Piaf’ın hayatına pek çok erkek girdi. Bunların arasında çocuğunu babası Louis Dupont, Albert adlı bir kadın satıcısı, Yves Montand gibi dev bir sanatçı da vardı.

Hayatında en çok sevdiği erkek ise orta siklet dünya şampiyonu boksör Marcel Cerdan’dı. Cerdan başkasıyla evliydi, Fransa’da zaten tanınan bir insandı. Ve Édith Piaf’la buluşmak üzere Ekim 1949’da Paris’ten New York’a uçarken uçağı düştü. Bu kazadan kurtulan olmamıştı. Ertesi günün sabahında, Piaf bir halüsinasyon görür. Cerdan'ın onun yanına geldiğini sanır ve ona aldığı hediye saati bulmak için evde dolanır. Evdeki tüm kişiler, sessizdir. Piaf'a Cerdan'ın öldüğünü haber verirler ve Piaf yıkılır. Bu olayın üzerine, morfin bağımlısı olur. Kendisini avutmak zorunda kalır.

Piaf iki kere evlendi. İlk eşi Jacques Pills ile 1952’de başlayan evlilikleri 1956’da sona erdi. 1962’de kendisinden 20 yaş küçük Yunan asıllı Théo Sarapo ile ikinci evliliğini yaptı. ‘A Quoi Ça Sert l’amour’ (Aşk neye yarar ki?) şarkısında Sarapo ve Piaf’ın muhteşem bir düeti vardır.

Fransız Riviera’sındaki Plascassier’de 10 Ekim 1963’te karaciğer kanserinden öldü. Eşi Theo Sarapo’nun aynı gece cenazesini gizlice Paris’e getirdiği, böylece hayranlarının “Édith Piaf’ın kendi evinde öldüğünü” düşüneceğini umduğu söylenir. 11 Ekim günü Édith Piaf’ın öldüğü açıklandıktan kısa bir süre (aynı gün içinde) çok sevgili dostu Jean Cocteau da hayata veda etti. Cocteau’nun Piaf’ın acısına dayanamadığı için kalp krizi geçirdiği söylenir.

Katolik Kilisesi Paris Başpiskoposu –sürdüğü hayat nedeniyle- Édith Piaf’ın cenaze törenini yapmayı reddetti. Tabutu Père-Lachaise mezarlığına götürülürken on binlerce hayranı korteje katıldı. Mezarlıktaki törende hazır bulunanların sayısı ise 100.000’i geçti.

Ünlü şarkıcı Charles Aznavour, Édith Piaf’ın cenaze törenini anlatırken “İkinci Dünya Savaşı sona erdiğindeni beri bütün Paris’in trafiğini tamamen kilitleyen başka bir olay yoktur.” dedi.

1982 yılında Sovyet astronom Ludmila Georgievna Karaçkina uzayda keşfettiği 3772 no.lu küçük gezegene Édith Piaf adını verdi.

Paris’te 5 Rue Crespin du Gast adresinde bir Édith Piaf müzesi bulunmaktadır.

Père-Lachaise mezarlığında son eşi Theo Sarapo ile birlikte yatan Édith Piaf’ın mezarı, her yıl en çok sayıda kişi tarafından ziyaret edilen mezar olma özelliğini korumaktadır.

Çileli, acılarla dolu bir yaşamın sonunda hayata gözlerini kapadığında. Sevenlerini ve hayranlarını gözyaşlarına boğmasına rağmen. Hayata veda eden sadece vücudu oldu. Halen daha pek çok kişi Édith Piaf’ın şarkılarını aynı zevkle dinlenmekte ve pek çok şarkıcı onun şarklılarını yeniden seslendirmektedir.

Paris Piaf’la, onun sesi ve yaşam hikayesiyle bir bütün olmuştur. Ne zaman Edith Piaf’ın söylediği bir şarkıyı dinlesem aklıma Paris gelir.

Édith Piaf’ın buğulu ve hüzünlü sesiyle söylediği şarkıları zamana yenik düşmeden günümüze kadar ulaştı. Herhalde ölümsüzlük denilen şey de bu olsa gerek.


Edith Piaf - La Vie En Rose
by bigproblem11


Edith Piaf- MiloRD
by sixtiesfreak


EDITH PIAF Non je ne regrette rien
by paradixman

var gaJsHost = (("https:" == document.location.protocol) ? "https://ssl." : "http://www."); document.write(unescape("%3Cscript src='" + gaJsHost + "google-analytics.com/ga.js' type='text/javascript'%3E%3C/script%3E")); try { var pageTracker = _gat._getTracker("UA-7006964-1"); pageTracker._trackPageview(); } catch(err) {}

 
Toplam blog
: 226
: 1337
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

1960 İstanbul doğumluyum. Kitap okumayı, yazı yazmayı, resim yapmayı ve yabancı dil'den Türkçe'ye..