Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '15

 
Kategori
Resim
 

Paris'te bir Türk ressam

Paris'te bir Türk ressam
 

Paris’te renklerle coşan, acılarla boğuşan bir ressam.

Fikret Mualla (1903-1967) Cumhuriyet döneminin en önemli ressamlarından biridir. Bir süre Ayvalık’ta resim öğretmeni olarak görev alan Mualla yaşamının büyük bölümünü (1939-1967) Paris’te sürdürdü ve burada hayata veda etti.

12 yaşında, Galatasaray Lisesi'nde futbol oynarken bir kaza sonucu sağ ayağının kırılması ve topal kalması ile büyük bir sarsıntı geçirdi. Çok düşkün olduğu annesinin kaybı ise onda derin izler bırakan ikinci olaydı. Okuldan kaptığı gribi eve taşıması sonucu İspanyol gribine yakalanan annesinin genç yaşta ölümü üzerine Fikret Mualla'nın hayatına suçluluk duygusu egemen oldu. Annesinin ölümünün hemen ardından babasının çok genç birisiyle yeniden evlenmesi de onu çok etkilemişti. Yaşadığı sarsıntılar Fikret Mualla'yı sinirli ve uyumsuz birisi yapmıştı.

Babasının evliliğini bir türlü benimseyemeyen Fikret Mualla, 17 yaşında iken Galatasaray Lisesi'ndeki öğrenimini yarıda bırakıp İsviçre'ye mühendislik okuması için gönderildi. Bunu, evden atıldığı şeklinde yorumladı.

İstanbul’un işgalini gördü. Cani dediğimiz İngilizler mi istersiniz, burnu havada Fransızlar mı, Senegalli sömürge askerleri mi onlara bir türlü tahammül edemiyordu. Her gün bir yerlerde olay çıkıyordu. Orient eksprese binip İsviçre’ye gitti.

İsviçre'de zamanla, resmin mühendislikten daha çok ilgisini çektiğini fark etti. Savaş yıllarına rastlayan İsviçre'deki öğrencilik döneminde parasız kalmıştı. Dönemin konsolosunun desteği sayesinde resim eğitimi almak için Almanya'ya geçti. Münih Güzel Sanatlar Akademisi'nde afiş ve desinatörlük, ardından Berlin Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim eğitimi aldı.

Almanya'da bulunduğu yıllarda topallığı ve utangaçlığı nedeniyle yalnızlaşan Fikret Mualla, resim yapmadığı zamanlarda içki içiyordu. İlk defa 1928 yılında Almanya'da alkol bağımlılığı nedeniyle tedavi olmak zorunda kaldı. Tedavisinin ardından İtalya ve Fransa'daki sanat merkezlerini gezdi.

Türkiye’ye döndükten sonra 1937’de yaşamının en büyük travmasıyla karşılaştı. Karakolda saatler boyu gördüğü işkence sonucu akli dengesi bozuldu ve bu yüzden akıl hastanesine kaldırıldı. Bakırköy Hastanesinde dokuz ay kalmak sinirlerini alt üst etmişti. Bunun etkisinden hayat boyu kurtulamadı. İki yıl sonra Paris’e kaçtı ve bir daha da Türkiye’ye dönemedi.

Paris’te bohem (yarını düşünmeden yaşamak) bir hayat sürdü. Asansörü olmayan bir apartmanda altıncı katta yaşıyordu. Paris’te yaptığı resimleri kafelerde dolaşarak satmaya çalışırdı. Pek alıcı çıkmıyordu. İşi zordu.

Paris’te Picasso ile tanıştı. Picasso Fikret’e kadın başı resmini hediye etti.

Almanya’da edindiği kültürün etkisiyle coşkulu resimler yaptı. Paris’te dönemin modalarını izlemeye kalkmadı.

Psikolojisi bozuktu. Gittiği yerlerden kendisine kart/mektup atıyordu. Böylece yalnızlığını bastırmaya çalışıyordu. Bağımsız bir sanatçıydı. Özgürdü, aklına geleni söylüyor, herkese sövüp sayıyordu.  

1940’da Almanlar Fransa’yı işgal ettiler ve Paris’e ilerlemeye başladılar. Paris boşaltılıyordu. Türk sanatçılar güneye giderek Fransa’dan ayrıldılar. Fikret Mualla ayrılmadı.

Kafelerde resim satarken zaman zaman olay çıkartıyordu. Sürünmüyor ama yoksulluk içinde yaşıyordu. Duygusal sanatçı tiplerindendi. Yaratma olayı onun için bilimsel değil güncel bir olaydı. Resimleri ölümünden sonra zirvelere ulaştı. Resimlerinin para edeceğine inanıyordu.

Apartmanda kapıcıyla kavga edince gene akıl hastanesine kapatıldı. Akıl hastanesinde şaheser resimler yaptı. Olay çıkardığı için apartmandan atılmıştı. Bereket o günlerde Madam Angles’le tanıştı. Madam resme meraklı yaşlı bir kadındı. Madam Mualla’dan devamlı resim alıyor, iyi de para veriyordu. Artık Madam için resim yapıyordu. Madamın himayesinde bir otele yerleşti. Madam ona harçlıkta veriyordu.

Madam, daha sonra Mualla’yı Alp Dağları'nın eteklerinde bir köye yerleştirdi. Hayatının sonuna kadar orada kaldı. Yaşlılık bunalımına düştü. 1967 yılında vefat etti. Mezarı daha sonra Türkiye’ye getirildi. Mezarı Karacaahmet Mezarlığındadır.

Bacağı çocukluğunda top oynarken sakatlanmıştı. Hayat boyu topal kaldı.

Büyük sanatçı ışıklar içinde yatsın.

 
Toplam blog
: 48
: 4273
Kayıt tarihi
: 28.08.12
 
 

Kamudan emekliyim. Yaşam felsefem "hayatın içinde her olayın sorgulanması gerektiği" yönündedir. ..