Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '15

 
Kategori
Sanat Tarihi
 

Paris'te Mona Lisa ve Sultan Süleyman karşı karşıya

Paris'te Mona Lisa ve Sultan Süleyman karşı karşıya
 

Paolo Veronese, La Nozze di Cana


Louvre Müzesi ve Mona Lisa'nın Laneti
 
Louvre Müzesi, Paris'in değil sadece, dünyanın da en sayılı müzelerinden birisidir. Sayısız önemli eserin sergilendiği bu müzeyi bir seferde gezip bitirmenin imkanı yok. Hızlıca şöyle bir bakınıp geçeyim derseniz dünyanın en büyük sanatçılarına yaptığınız haksızlık karşısında vicdanınız sızlıyor. Bu müzeyi hergün binlerce insan ziyaret ediyor. O nedenle upuzun bilet kuyruğuna takılmadan geçmek için mutlaka haftalık biletlerden edinmeniz gerekiyor. Müzeye girmeyi başaranlar öncelikle İtalyan sanatçıların eserlerinin sergilendiği salona yöneliyorlar. Davide bir sanat tarihçi olarak bu durumdan oldukça memnun şekilde, İtalyanların yaratıcılıktaki dehasının madde ile ölçülemeyecek kadar yüksek olduğunu ve aslında bütün dünyanın bu gerçeğin farkında olduğunu söylüyor. Mona Lisa ister istemez herkesi kendisine çekiyor. Bu eser hakkında uzun uzadıya bilgi verme işini sanat tarihçileri yeterince yaptığı için bize sadece büyük sanatçıya hayran olma işi kalıyor.
 
Mona Lisa çalınmıştı!
 
İtalyanlar elbette tablonun Paris'te olmasından dolayı Fransızlara karşı oldukça kızgınlar. Davide bana yıllar önce bir İtalyanın sırf bu nedenle tabloyu Louvre Müzesinden çaldığını anlatıyor. Sanat sever İtalyan hırsızımız yakalandığında Mona Lisa ile tam üç ay evinin mutfağında harika zaman geçirdiğini söylemiş, en güzel şarapları içmiş Lisa'nın şerefine onun karşısında. Tablo doğrudan Leonardo tarafından Fransızlara hediye edildiği için İtalyanların bu nedenle bir hak iddia etme şansları yok elbette.
 
Sanat eseri dedikleri
 
Bugün sanat eserine nasıl bakıyoruz bunu tartışmaya açmak gerek. Çok ünlü bir eser herşeyin önüne geçmeli midir? Mona Lisa diğer bütün tabloların yanında görenleri “aaa bu kadar küçük müymüş?” dedirtecek kadar küçük kalıyor. Louvre Müzesi salonun bir duvarında sadece Mona Lisa'ya yer vermiş. Leonardo'nun birkaç ünlü tablosu daha var bu müzede, hatta ben o tabloları çok daha anlamlı ve güzel bulmuşumdur hep. Ancak Mona Lisa o duvarda muzipçe duruyor ve istisnasız herkesi ayağına getirtmesini başarıyor. Benim hakkımı vermeden bir yere gidemezsiniz diyor adeta.
Sultan Süleyman Mona Lisa'nın karşısında; ama bunu kimse bilmiyor!
 
Bir an için Mona Lisa'ya sırtınızı dönmeyi başarabilirseniz, karşı duvarı boydan boya kaplayan Paolo Veronese'nin büyüleyici güzellikte bir tablosu ile karşılaşıyorsunuz. Veronese tarafından 1563 yılında tamamlanan bu tablonun adı “La nozze di Cana” yani Cana'nın düğünüdür. Esasında Veronese bu tabloyu Venedik'te Andrea Palladio'nun başyapıtlarından biri olan San Giorgio Maggiore Bazilikası'nın yemekhanesinin duvarı için yapmış; Veronese ile Palladio bu anlamda ressam ve mimar uyumunun en güzel örneklerinden biri kabul edilebilir. Veronese, Palladio'nun inşa ettiği birbirinden güzel villaların resimlenmesinde her zaman için akla gelen ilk ressam olmuş ve Palladio mimarisi Veronese ile adeta bambaşka bir kimlik kazanmış. Veronese'nin bu eseri Napoleon'un Venedik'i işgali'nin ardından 1799'da Paris'e götürülmüştür. Bugün orijinali Louvre Müzesi'nde bulunan eserin bir kopyası dah sonra yeniden Palladio'nun kilisesi San Giorgio Maggiore'ye yerleştirilmiş.
 
Paolo Veronese, “La Nozze di Cana”
 
Veronese'nin, “Cana'nın düğünü” adlı eseri Hz. İsa'nın suyu şaraba dönüştürdüğü anı anlatır ve sanatçı bu eserinde döneminin en büyük kişiliklerini tablosunun içine ustaca yerleştirir. Sanat tarihçileri bu eseri uzun uzadıya hayranlıkla incelediklerinde eserin özellikle mekanının en büyük ilham kaynağının ünlü mimar Andrea Palladio olduğu konusunda hemfikir olmuşlardır. Ancak Palladio'nun haricinde bizi en çok ilgilendiren konulardan biri, tabloda Kanuni Sultan Süleyman ile Sokullu Mehmed Paşa'nın da yer aldığı hükümranlar sofrasıdır. Eserde; tablonun tam ortasına denk gelecek şekilde yer alan Hz. İsa ve hemen yanı başında bulunan Meryem Ana'nın yanısıra Sultan Süleyman'ın kendi dönemindeki en büyük rakibi olan İspanya Kralı V. Carlo, Habsburg Kraliçesi Elenora, Fransa Krali I. Francois, İngiltere Kraliçesi Maria, Vittoria Colonna, İstanbul'da da baylosluk yapan ve Mimar Sinan ile Andrea Palladio arasında bir bağ kurduğuna inanılan Marc'Antonio Barbaro ve ağabeyi Daniele Barbaro, İtalyan soylusu Giuglia Gonzaga, Kardinal Reginald Pole ve Triboulet gibi isimler bulunmaktadır.
 
 
Venedikli Ressamlardan Müzik Ziyafeti
 
Veronese bununla yetinmez ve tablonun ön kısmında bulunan müzisyenler locasına döneminin en önemli Venedikli sanatçılarını da yerleştirir. Bizzat Veronese viyolonsel çalmaktadır ve en yakın ressam arkadaşları olan Giacopo Bassano kornetin, Tintoretto kemanın ve Tiziano da kontrabasın başına geçmişlerdir.
 
Veronese San Giorgio Maggiore'nin yemekhanesi için mekana uygun olarak oldukça büyüleyici büyük bir eser meydana getirmiştir. Venedik Cumhuriyeti'ne son veren ve tarihte Venedik'i işgal etme başarısı gösterebilen tek lider olan Napoleon, Venedik'i Avusturyalılar'a sattıktan sonra sevdiği başka bir çok eser gibi Paolo Veronese'nin bu tablosunu da Paris'e götürülmek üzere seçmiştir. Bu nedenle tablo yola çıkmak üzere parçalara ayrılmış ve Louvre'da tekrar bir araya getirilmiştir. Çoğu kimse bu esere bakarken Veronese'nin o birbirinden güzel renkleri ve eserin ihtişamı karşısında gerçekten çok etkilenir; ancak gerçekte çok az insan bu resmin hakkını verebilecek kadar sanat tarihi bilgisine sahiptir. Biz Mona Lisa'ya birazcık yaklaşmayı başarıp Leonardo ile selamlaştıktan sonra, Veronese'nin güzel tablosunun karşısına geçtik ve uzun uzun bu tabloyu incelemeye başladık. Veronese'nin tablosu için seçtiği tarihsel kişiliklerin hepsini bir arada bir yemek masasında görmek gerçekten inanılmaz bir duyguydu.
 
Esasında Veronese bu eserin iki ayrı versiyonunu daha yapmıştı. Her seferinde başka ünlü karakterler seçen ressamın diğer eserlerinden biri Venedik'te Accademia Müzesinde bulunuyor. “Cena a Casa di Levi” yani Levi'nin evinde akşam yemeği tablosu, diğeri ise Milano'da Pinacoteca di Brera'da bulunan “Cena in Casa di Simone” yani Simon'un evinde akşam yemeğidir. Veronese, üç tablonun da ortak noktası olan akşam yemeklerini, Palladio tasarımı bir mekanda bize sunmaktadır. Veronese bu eserleri yaptığı dönemde bir yandan da bir dönemin Venedik Baylosu (elçisi) Marc'antonio Barbaro'nun Andrea Palladio tarafından yapılan ünlü villası Villa Barbaro'yu da resimliyordu ve ilginçtir bu üç eserine birden ilham kaynağı olan o lüks, şatafatlı salonlar bu villanın salonlarını çok andırıyordu.
Sokullu Mehmed Paşa ile Marc'antonio Barbaro arasında geçenler
Marc'antonio Barbaro, İstanbul'da bulunduğu sıra içerisinde Sokullu Mehmet Paşa ile Kıbrıs ve İnebahtı deniz savaşlarının ardından o herkesin bildiği diyalogu yaşayan kişiydi. Sokullu ona “bizi İnebahtı'da yenerek sakalımızı kestiniz; oysa biz Kıbrıs'ı sizden alarak kolunuzu kesmiş olduk. Kesilen sakal daha gür çıkar; ama kesilen kol bir daha yerine gelmez” diyordu.
 
Toplam blog
: 79
: 5412
Kayıt tarihi
: 25.10.11
 
 

Dr. Serap Mumcu Geronazzo, Padova Üniversitesi Tarih bölümünde doktoramı tamamladım. Tarih, Sanat..