Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Parmağımızı, Kandil'in gözüne gözüne sokamadık!

Parmağımızı, Kandil'in gözüne gözüne sokamadık!
 

Ünata; babasının, "Nokta Noktam" isimli şiiri'nin,halâ daha istekler arasında önde olduğunu söylüyor


Şair, öğretmen, duygu adamı Unata Akkoyunlu’yu, şair babası, “Nokta noktam’ın” şairi Rıza Polat Akkoyunlu’dan dolayı tanımıştık. Babasını da tanımazdık amma, gittik, gördük, dinledik, Milliyet Bloglar’da yazdık. Radyolara bile çıktılar, aile boyu.

Oğul Akkoyunlu Google’den bulmuş adresimizi. Orada, Milliyet Blog’da, babasından bol bol bahsetmiştik. “Gel konuşalım” dedik, atladı geldiydi Bursa’dan. Siyah beyaz resimler getirmiş aile albümünden. Kendisi de sıkı bir şair oğul Unata. Kitapları var.

Aşağıdaki şiiri, müşterek dostumuz Şair-Ressam Yücel Aktaş yollamış. Günün mana ve ehemmiyetine göre, yayınlıyoruz sizler için. (Hani öyle derler ya!) Şimdiki yaşadığımız siyasi kargaşa içinden pırıl pırıl parlayan bir sesleniş olduğu için koyduk sayfamıza bu şiiri. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Tabular üst üste devriliyor, altında kalanlara dönüp bakılmıyor. Kırmızı çizgiler toz topraktan rengini kaybetmiş. Kala kala, bize, aşağıdaki “VASİYET” kalıyor. Halâ daha, “ Kandil’lerin gözlerine parmaklarımızı sokamadığımıza yandığımız” günleri bir düşünün. Unutamayız bunu. Açılımmış. Geçiniz bir kalem! Hangi dağda kurt öldü ki?! Geçen yıl yazılmış, bu günlere ışık tutuyor. İşte İbretlik vesikası:

1

“Salya saçan kanlı ağızlarıyle

Kemik bekler,

Dağılmış her köşesine yurdumun

Kalleş köpekler

Ölüm bile kan kardeşimdir benim ulan!

Alnında Ay Yıldız damgasıyla doğuyor

Şimdi bebekler”

“Ölürsem…

Kahpe kurşunların

Kalleş uğultuları arasında bir gün

Ve düşersem…

Karlı dağların bağrına

Kardelenlere inat

Parlasın karda kan kıpkırmızı

Ve aksın kir ve kin

Kandil’den

Kandahar’a

Babil’den

Taaa Toroslara kadar”

“Ben ölürken

Dağların çatılarında çatılmış

Silâhların gölgesi gibi mert

Beni

Sakarya’nın suyuyla yun’un

Conkbayır’ında

Kilitbahiri’nde yurdumun

Sakarya boyunca akan

Ovalar koynunca kan

Hep kan vardı

Bir gün;

Sorarsa yetim çocuklarım beni

Deyin ki onlara: “he mi”

Ey oğul!,

Ey ülkemin

Göklerine serpilmiş Gökçen Kızları!

Evet!

Her karşısında yurdumun kan

Hep kan vardı

Fakat;

En puslu günlerinde bile yurdumun

Bil ki yavrum!

Ankaradan, Afyon’a doğru ışıyan

Kızıl mavi bir tan

ATA’N vardı.”

2

“Ölürsem…

Kahpe kurşunların

Kalleş uğultuları arasında bir gün

Ve düşersem…

Uğrunda can verdiğim tek sevgilimin

Ey sevgilimin

En sevgilimin

Kucağına…

Ağlamayın ne olur!

Mohaç’ı

Zigetvar’ı düşünün!

Dumlupınarı

İnönü’yü

Afyon Ovasını düşünün!

Çocukları düşünün Çanakkale’de

Henüz on beşinde

Cephede silâhsız,

Ekmeksiz

Çorapsız çocukları.

Nene Hatun’u

Elif Ana’yı

Kara Fatma’yı

Askere su taşırken vurulan

Hatçe Bacı’yı

Tek oğlunu

Tek gözünü

Tek kolunu

Tek vatanı için veren

Yoksul dedemi düşünün.

Bize ağlamayın, ne olur!

Gaflete, delâlete

Ve hatta hıyanete

Hıyanete alkış tutan hainlere ağlayın

Ağlayın ki;

Göz yaşlarınız gibi berrak

Ve aydınlık bir gökyüzüne

Havalansın kırlangıçlar

Ve büyüsün, ölüme inat

Özgür ve “ NE MUTLU TÜRK” doğan

Çocuklar.”

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..