Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '09

 
Kategori
Güncel
 

Partiler, demokrasi, seçim ve reklam

Partiler, demokrasi, seçim ve reklam
 

Mart sonunda yapılacak olan yerel seçimlerde, tanıtım için 3 milyar dolar harcama yapılacağı tahmin ediliyor.(*)

Söz edilen bu “3 milyar dolar” nasıl hesaplandı acaba?

Çünkü seçimlerde yapılacak tanıtım harcamalarının miktarı, partilerin demokrasiye bakışı ile doğrudan ilişkili!

Partiler, “sözde değil özde” demokratsa… Genel başkanın iki dudağı arasından çıkan sözlerle değil, demokratik kurallarla yönetiliyorsa, seçimlerde yapılacak tanıtım harcamalarının miktarı farkı olur.

Yok eğer, genel başkansa her konuda ilk sözü de son sözü de söyleyen… O zaman, seçimlerde yapılacak tanıtım harcamalarının miktarı daha farklı olur.

Parti yönetimlerinin demokrasiye olan inancı ile seçimlerde yapılacak tanıtım harcamalarının miktarı doğru orantılıdır.

Demokrasi bilinci arttıkça, tanıtım için harcanan para da artar. Demokrasi bilinci düştükçe de, tanıtım harcamaları inişe geçer.

Reklam, demokrasi olan yerde vardır. Birilerinin tek bir işaretiyle hareket edilen, yaşanan yerlerde reklama ihtiyaç yoktur. O birileri karar verir ne yapılması gerektiğine. Ve yapılır! Çünkü neyin, kimin doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin olduğunu o birileri belirler.

O yüzden merak ettim, yerel seçimlerde harcanacağı tahmin edilen 3 milyar doların nasıl hesaplandığını.

Bu konu nereden çıktı?..

Çok uzağa gitmeye gerek yok. Birkaç seçim geriye gittiğimizde bile rahatlıkla görebildiğimiz bir manzara vardı. Seçimler yaklaşırken, siyaseti düşünen, kendine güvenen insanlar çıkar, adaylıklarını açıklar ve “aday adayı” olarak çalışmaya başlarlardı.

Seçmenle yüzyüze görüşmeler, outdoor-indoor mecralar, basın ilanları, broşürler, ses sistemi kurulmuş araçlar, kentin muhtelif yerlerinde oluşturulan seçim büroları… Radyo-televizyon programları… Gazetelerde, dergilerde boy göstermeler… Vs… Vs…

Niye?

Bu kadar çalışma, emek, harcama ne içindi?..

Partilerin yapacağı ön seçimde, temayül yoklamasında ya da araştırma şirketlerine yaptırılan anketlerde öne çıkmak için tabi ki. “Görüyorsunuz, seçmen beni daha iyi tanıyor, biliyor, güveniyor. Ben aday olursam partimizin kazanma olasılığı yüksek” demek için.

Her partiden sayıları bazen 10’u geçen aday adayı, her beldede, her ilçede, her anakentte başkan olmak için (genel seçimlerde de milletvekilliği) siyaset yoluna çıkardı. Gerek kendi partisinde, gerekse diğer partilerdeki rakipleriyle kıyasıya bir yarışa girer, seçmene ve genel merkeze kendisini kabul ettirmek için çalışır, çalışır, çalışırdı.

Kendini ne kadar iyi ve etkili tanıtabilirse, adaylık olasılığının o kadar yüksek olacağını bilen aday adayları, aday adaylığı sürecindeki tanıtım faaliyetleri için ciddi bütçeler ayırırlardı. Ve bu bütçeler, parti ve aday adayı sayısı ile doğru orantılı şekilde katlanarak artardı.

Örneğin, 4 ilçe ve 1 anakent belediyesinin olduğu bir büyükşehir düşünelim. Bu şehirde kendini iddialı gören 5 partinin de seçime katılacağını varsayalım. Her partiden, her belediye için 10’ar aday adayı çıksa… Toplamda 250 aday adayı yarışa girecek demektir. Bu 250 aday adayı, kendilerini seçmene tanıtmak, parti genel merkezine kanıtlamak için ciddi denebilecek bütçeler ayırır ve harcar. Bu harcamalar, adaylık sürecinde ise yoğunlaşır ve doruğu çıkar.

Oysa bugün… Partilerin adaylarına, sadece ve sadece genel başkan ve yakın çevresindeki birkaç kişi karar verdiği için… Hiçbir şehirde, ilçede ya da beldede, hiç kimse cesaret edip siyasete giremiyor. Çünkü biliyor ki, ne kadar iyi olursa olsun, halk onu ne kadar iyi tanıyor olursa olsun parti genel başkanı “evet” demediği sürece siyasete adım atamaz, seçime giremez.

O zaman ne oluyor?..

Aday olmayı düşünen, kafasında siyaset olan insanlar cesaret edip aday olamıyor. Biliyor ki, parti adayının açıklanacağı güne kadar yapacağı tanıtım ve harcanan para hiçbir işe yaramayabilir. Kendi ne kadar iyi olursa olsun, ne kadar iyi bir tanıtım yaparsa yapsın… Parti genel başkanı son sözü söyleyecektir!

Yaklaşan 2009 yerel seçimleri öncesinde, aday adayı azlığı, hatta yokluğu, aday adaylarının genel başkanlarına güvenmediğin gösteriyor.

Bu yerel seçimlerde 3 milyar dolar harcanacağını tahmin edenler, Türkiye’nin bu siyesi gerçeklerini bilmiyor olamazlar. 3 milyar dolarlık bu tahmin, partilerdeki tek adam egemenliği göz önüne alınarak hesaplanmıştır mutlaka.

Demek ki… Partilerde gerçek anlamda demokrasi olsa, böyle bir seçimde kim bilir kaç milyar dolarlık bir tanıtım bütçesi oluşacaktı?..

Memleketteki demokrasi fukaralığı, her şeyi vurduğu gibi piyasaları da vuruyor.

(*) Referans Gazetesi 13.12.2008

www.markaist.com

 
Toplam blog
: 118
: 1658
Kayıt tarihi
: 20.06.06
 
 

70'li yılların sonlarına doğru (1977 veya 1978... Belki de 1979...) tüm zamanların efsane dergisi..