Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '08

 
Kategori
Eğitim
 

Paşalı, "Köylerden bir köy "(Eğitim anıları)

Paşalı, "Köylerden bir köy "(Eğitim anıları)
 

Köylerden bir köy,

Gökteki yıldızlar misali

Dağılmışlar, Anadolu topraklarına

Saklayıp dururlar anıları koyunlarında, zamana inat !

İşte bu köylerden birinde doğdum. Doğum tarihimi yalnızca köyüm bilir ama söylemez inadına. Bir giz gibi saklar durur koynunda....

Tepeleri, dağdı gönlümde, Erciyes gibi, Ağrı Dağı gibi... Köyün içinden geçen "Kocadere de Kızılırmak'tı yüreğime akan, bozulmadan önce tüm büyüler...

Erciyes'e , bazı zaman da Ağrı Dağına çıkardım akşam üstleri, ta uzaklardan bir ışık topu vururdu yüzüme. Cennet olmalıydı orası... Bir kaç kez duydum büyüklerden, Pazarören'miş orası... bizim köyden bile büyükmüş, geceleri top top ışıklar yanarmış. Oraya gidenler öğretmen olurlarmış.

Daha ilkokula başlamadan, korkmaya başlamıştım öğretmenden. Ablam öğretmeni görünce, saklanacak yer arardı, ben de peşinden, saklanırdık bir yerlere. Ne müthiş bir adamdı şu Halil Çelik öğretmen, melekler gibi... Meleklerden de korkulurmuş !

Köyün orta yerinde bir çeşme, akar durur, gece gündüz. Kollarında helkeler, kadınlar, kızlar, inerler çeşmeye allı, pullu ve nazlı. Onlardan birisi de benim annem. Çeşmeye ağzımı dayayıp su içmektense, annemin dolu helkelerine tüm yüzümü batırarak kana kana içerdim suyu. Köyün tüm çocukları öyle yapardı. Anneler de nedense çok mutlu olurlardı bu işten...

Çeşmenin yanında, sıra sıra kavak ağaçları, bu ağaçların altına da, yazın çerçiler konardı, uzak diyarlardan. Bu çerçilere bakmaya çok meraklıydık. Aynalar, taraklar boncuklar, balonlar, fındıklar, fıstıklar, incirler ve kırık leblebiler, dünyanın en güzel şeylerini satarlardı çerçiler. "Deli Kahya" çok sık gelirdi köyümüze. Arabasının şangırtısını çok uzaklardan duyardık, soluğu kavakların altında alırdık. Çerçiler, yünle, yumurtayla, tereyağıyla, buğdayla satarlardı mallarını. Biz çocuklar da, çerçinin geldiği gün, pinniklere dalardık, yumurta çalmak için.

Yaz bitimi gibiydi, yine çerçinin başındaydım. Yalın ayaktım, kuşlar gibi hafiftim. Bir gariplik vardı bugün. Çerçinin başında arkadaşlarım yoktu. Kel Mahmut, Kel bey, Dottik, Cartan, hiçbiri yoktu . Çerçi Deli Kahya; "Haydi dağılın çocuklar da demiyordu". Gidip pinniğimizden yumurta çalmanın tam zamanıydı. Çerçiye doğru, dört çocuk geliyordu. Okuldan geliyorlardı galiba. Biri de ablamdı. Çok merak ediyordum ne alacaklardı çerçiden. Çerçi defter kalem de satıyordu.

Birden kendimi havada buldum. Okuldan gelen bu öğrenciler, ablam da içlerinde, beni kollarımdan, ayaklarımdan yakalayarak, okula doğru götürmeye başladılar " Öğretmen seni okula istiyor, sen de okula yazıldın" dedi ablam.. Bir yandan kurtulmaya çalışıyorum, bağırıyorum, gitmiyorum, ayakkabım yok diyorum. Dört kişi kuvvetli, beni götürüyorlar, en çok da ablama canım sıkılıyor, bıraksalar saçlarını yolacağım !

Beni sınıfın ortasına bıraktılar. Tüm köyün çocukları, büyükler, küçükler hepsi buradaydı. Kel Mahmut, Dottik ,bana gülümsüyorlardı. Ben başımı yere eğmiş, kimseye bakamıyordum. Halil Çelik öğretmen, masasından kalktı, yanıma doğru geldi. Sınıfta bir sesizlik, benim kalbim de küt küt atıyordu. Zaten soluk soluğaydım. Fırsat kolluyordum, bir yolunu bulsam kaçacaktım. Birden bir el saçımı okşamaya başladı.

"-Seni de okula yazdık, bak senin arkadaşların hep burada." Dedi, Halil öğretmen.

"Ayakkabılarım." Dedim. Niyetim, kaçmak bir daha da okula gelmemek.

"-Sen bugün ayakkabısız ders yap." Dedi, Halil öğretmen.

Celâl'ın, Vehbi'nin oturduğu ön sıraya oturttu ve yanaklarımı okşadı. Bana bir defter bir de kalem verdi.

Ve ilkokula başladım.

Köylerden bir köy, gökteki yıldızlar gibi, anılarımızı saklar dururlar geleceğe...

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..