Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '14

 
Kategori
Ekolojik Yaşam
 

Pastoral vadi

Pastoral vadi
 

Kapitalist zihnin esas zaferi bu olsa gerek; kafa karışıklığı yaratıp şeylerin öncelik sırasını karıştırmak! Temeldeki en büyük sorun da budur! Paranın her zaman ve daima kazanılması gerekliliği sabittir ve bu öncelik, sahip olma güdüsü ile hareket eden yönlendirilmiş ve yönetilmekte olan şartlandırılmış ‘zihin’ için nasıl yaşamak gerektiğine dair formüle edilmiş inanç dizgelerindeki yerini almıştır. Zihnimiz programlanabilir. Kendimiz için nasıl bir hayat istediğimizi bilmiyorsak eğer! Diğerleri gibi, çoğunluğun yaptığı gibi düşünür ve yaşarız. Hal böyle olunca insan ruhunun istekleri, yanılgı içindeki zihnin bitmek tükenmek bilmeyen istek ve ihtiyaç zincirinin her daim gerisinde kalma tehlikesi ile karşı karşıyadır!

Barınma, korunma, beslenme gibi temel ihtiyaçların halledilmiş olması fiziksel ve ruhsal sağlığın, iyiliğin temelidir. Bu açık. Maneviyatın ise olmazsa olmaz gıdasıdır; güven duyma, mutlu olma, sevgi ve saygı hissedebilme meselesi. Madde ve manada, görünen ve görünmeyende yerini başka hiçbir şeyin tutamayacağı değerler vardır. Maneviyatın yükselişe geçmesi için her iki düzlemde de bu en temel gereklerin zorlama ile değil kendiliğinden gerçekleşmesi gerekir. Diğer türlü; insan ‘hayatını kazanmak’ için çabalarken aslında hayatını harcıyor olabilir! Korku, güvensizlik, endişenin insanı götüreceği mecra, kafa karışıklığından başka bir yer olmamış ki hiç!

Kafa karışıklığı hayatı da karıştırıyor malum! İç dünyamız bize ait olmayan düşünce, inanç ve şartlanmalarla yeterince dolu ise benliğimiz işgal edilmiş demektir. İnsan, sandığı gibi dış dünyada yaşamaz! İç dünyasında yaşar. Yaşamı biçimlendiren de içimizde olup bitenlerdir. Bu yüzden yapılması gereken en öncelikli şey, yaşamda yer işgal eden her şeyi hem iç hem de dış dünyada sıraya koymaktır. Zira, dışarıdaki devasa hız ve yetişme kaygısına karşı kafayı sadeleştirmek, yavaşlatmak, yavaşlatmak gerekir!

Bu anlamda gidişatın ana damarlarında bir tıkanıklık fark eden her insan, aslında ne istediğini daha iyi anlayabilmek için kimi dış uyaranlara ihtiyaç duyar. Ve bu çağrı, her daim tabiatın insan doğası ile birbirini tamamlayan çağrısından başka bir şey değildir! Toprak çağırır insanı, yeterince hava, doyasıya su. Ateş çağırır. Orman çağırır. Emeğin boşa gitmediği ve anlamlı bir döngü yaratabildiği bir alan çağırır. Eninde sonunda anlaşılan odur ki doğa ile kurulan ilişkide insan davranışının olması gerektiği üzere doğal faydaya hizmet etmesi aslında kendi faydasına hizmetidir. Uyumdur bu; hep unuttuğumuz, anımsamaya en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey!

Yaşamak için temel gereksinimlerin karşılanması dedik. Evet, bunun yapılması gerekiyor. En temeldeki gerilimin halledilmesi için. Bunu gerçekleştirmiş kimi mekânlar, kimi yaşamlar işte insana bu anlamda feyz veriyor, yaşama değer katıyor. Yanıklar köyünde konumlanmış Pastoral Vadi ekolojik yaşam çiftliğinin üzerimdeki etkisi de bu türden bir etki oldu. Kerpiçten yapılmış bir evde, soba yakarak ısınırken doğal malzemelerden yapılmış, hem ekonomik hem de doğaya dost evlerde yaşamanın değerini hatırladım. Kimyasal ilaç kullanmadan, düzenli çapalanarak yetiştirilen sebze ve meyvelerle uğraşan insanların toprağın bereketi ve emeğin güzelliğini gün sonundaki tatlı yorgunlukla nasıl birleştirdiklerine tanık oldum. Bahçede üretilen az sonra sofralardaydı. Etrafta hayvanların varlığını hissetmek çok güzel ve değerliydi. At, köpek, kaz, tavuk, keçi, kedi, kuş, kirpi... Hayvanlarla, bitkilerle, insanlarla bir kocaman aile. Sobadaki ateş, hem yemek pişirip hem çayı kaynatıp hem de bizi ısıtırken her şeyin parayla ve yeniden parayla dönmediğine dair inancımı yeniden inşa etti. İnsanların kendiliğinden karşılaştığı, buluştuğu böylesi yerlerde paylaşılacak ne çok şey olduğunu hissettirdi bana gördüklerim. En önemlisi de dışarıya sızan, boşa giden bir enerji kaybı yoktu. Emek kaybı yoktu. Her şey çoğalarak geri dönüyor gibiydi.

Pastoral Vadi, bir yaşam alanı olmasının yanı sıra bir konuk evi. Yolu buradan geçen her insanın içinde kendine göre bir şey bulabileceği bir mekân. Kendine göre bir ritmi var ve bu ritm doğa ile uyumdan; sakinlikten, yavaşlıktan, paylaşımdan, huzurdan, emekten, sevgiden besleniyor. Orada çalışan ya da bir işveren görmedim. Bir aile var ve bu ailede herkesin üzerine aldığı sorumluluklar var. İnsanlar neşe ve muhabbetle birbirleriyle ve yaptıkları işlerle olan ilişkilerini kotarıyorlar. Gönüllü olarak uzun ya da kısa süreliğine kalmayı seçmiş pek çok insanın yolu da düşmüş buraya.  Bu bile kendi başına çok güzel bir paylaşım, bir yer açma. Kendi yaşam alanı içinde bir başkasına yer açma!

Pastoral Vadi, her gün gözümüzü açtığımız doymak bilmeyen kapitalist bir dünyanın algısal bombardımanında nefes alacak bir yer olmasının yanı sıra nasıl yaşamalı sorusuna da feyz olabilecek şartları oluşturmuş bir mekân aynı zamanda.  Ahmet bey ne güzel yapmış. Babacan, yardımcı, saygılı hallerine zekâsını da katarak yeryüzüne hürmetli evler inşa etmiş. Sohbete, muhabbete, güvene, iş birliğine ve emeğe saygı üzerine bir alan oluşturmayı başarmış. Ve insanların hizmetine açmış. Gelen de giden de bu hizmeti hissediyor. Başkalarına hizmet kendine hizmettir ne de olsa. Bir şey senden çıkıp çoğalarak sana geri dönmüyorsa o işte bir hata, bir eksik, bir yanlış var demektir. Çoğalan her şey kaynaktan gelir. Hesabı olmaz. Para da kazanılır böyle olunca, dostluklar da büyür. Hiçbir şey karışmaz, birbirinin ayağına dolaşmaz. Mekânlarda da iç dünyalarımızda da olması gereken bu değil mi! Her şeyin bir yeri ve kendi arasında sağlıklı bir ilişkisi olması meselesi…

 

 

 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..