Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '14

 
Kategori
Kitap
 

Patasana - Ahmet Ümit

Patasana - Ahmet Ümit
 

Patasana'nın Aşmunikal'e okuduğu Ludingirra'nın annesine yazdığı şiirin orijinal tableti.


Ahmet Ümit, içindeki enerjiyi, birikimi kitap yazmak suretiyle dışa vurmasa çatlardı herhalde ! Yazar sanki roman yazmak için doğmuş. 1989 yılında basılan Sokağın Zulası isimli şiir kitabını kendisi şöyle tarif etmiş; “Bu kitap bir çığlık. Konuştuğum zaman kimse duymuyor. Duymuyorlar. Cinayet romanlarımı da bunun için yazıyorum. Ancak o zaman fark ediyorlar. Benim derdim insan.”
 
İçinde Türk arkeologların yanı sıra bir Alman ve bir de Amerikalının bulunduğu arkeolojik kazı ekibi, Gaziantep yakınlarındaki Antik Hitit kentinde günümüzden 2700 yıl önce Patasana’nın yazdığı tabletleri bulurlar. Romana ismini veren Patasana, dedesi ve babasının mesleğini devam ettiren bir Hitit saray başyazmanı ve Kral Pisiris’in danışmanıdır. Toplam 28 adet olan tabletlere, başından geçen felaketleri sonraki nesillere aktarmak için yazmıştır. "Ben zalimler çağında yaşayan bir alçaktım", diye başlar ilk tablet. 
 
Olaylar, Hacı Settar isimli bir cami hocasının, sabah ezanı okumak için çıktığı minareden atılması ile başlar. Görgü tanığı, siyahlar giymiş bir keşişi kaçarken gördüğünü söyler. Kazının sorumlusu olan Esra, köylülerin kutsal saydığı Kara Kabir bölgesini kazdıklarından dolayı bu cinayeti işlediklerini düşünürken, yüzbaşı Eşref bölücü teröristlerin yaptığında ısrarcı olurlar. Ardından başka cinayetler de işlenince, sorun daha da karmaşık hale gelir.
 
Hititler, Asurlar, Urartular, Lidya’lılar ile Birinci Dünya Savaşı sonrası Ermeni kıyımı, bölücü terörisler, kebap tarifleri, Kürtler, Vietnam ... birbirinden kopuk bütün bu olaylar, ülkeler , müthiş bir ustalıkla, sade, anlaşılır, sürükleyici ve edebi bir dil ile bir bütünü oluşturan parçalar haline getirilmişler. 
 
“Yüzü, aldığı acı haberle gölgelenen Esra kapının önünde dikilmiş, sarsılarak ilerleyen Yüzbaşı’nın cipini izliyordu. Güneş yeterince yükselmemişti ama sıcak bütün ovayı kaplamıştı. Buralarda sabah serinliği bir kahvaltı süresi kadar çabuk geçiyordu. Gecenin insanın içini titreten ayazından sonra siyahtan kül rengine, kül renginden turuncuya dönüşen tanyerinin ucundan güneş burnunu gösterince yaşanan kısacık serinlik son bulur, aniden cehennemi bir sıcak başlardı. Ceviz, erik, kayısı, dut ağaçlarının gölgelendirdiği bahçeler, sınırları iri taşlarla çizilmiş pamuk, mısır ekili tarlalar, kerpiçten evleriyle köyler, hala zamana direnmeyi sürdüren sağlam kale burçları, yıkılmış sarayı, tapınakları, kabartmaları ve nice sırlarıyla Güneydoğu’da, Hititlere yüzlerce yıl metropollük yapmış bu antik kent cayır cayır yanmaya başlardı.”
 
Ahmet Ümit her zamanki gibi katili kitabın sonra sayfalarına kadar bekletmiş ve her zamanki gibi hiç beklenmedik biri çıkıyor katil. Ayrıca diğer kitaplarında da olduğu gibi; okuyucunun sorma ihtimali olan tüm soruları kendi sormuş ve hepsine de çok mantıklı cevaplar vermiş. Öyle ki, okuyucunun aklında hiçbir soru kalmıyor kitabın sonunda. Bu anlamda, alışılagelmiş bir Ahmet Ümit klasiği denebilir.
 
Canı sıkılan, güzel bir roman okumak isteyen herkese tavsiye ederim.
 
Patasana, Ahmet Ümit, Doğan Kitap, 32.baskı Mayıs 2010
 
Toplam blog
: 70
: 2722
Kayıt tarihi
: 28.12.08
 
 

1992 yılından beri yurtdışında yaşıyorum. Moskova Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü mezunuyum. Mosk..