Patlat üç çocuğa bir gazoz

Yemek sonrası giyindik kuşandık...

Giyindik dediğim de şort ve tişort, duyanda bir şey sanacak, ayaklarda şipidik terlikler kabak ve ay çekirdekleri, çitlediğimiz ay çekirdekleri için uygun çöp poşetleri, düştük yola...

Okulun bahçesine, şirin bol ağaçlı bir bahçe, tabureler konmuş.

En önde karabiber, kimyon (biri esmer biri açık kumral, iki şeker yiğenim adlarını unuttuk vallahi)

Tek tük bizim gibi sakinler, en öndeyiz protokolde... arkalığı yok, taburelerdeyiz. Amanın dedim bu film bitmez, malum artık iskelet sistemi s o s veriyor...

Perdede Belgin Doruk, Sadri Alışık hoş bir müzik eşliğinde takılı kalmışlar..

Bekledik, bekledik ortalık biraz kalabalıklaştı ve film başladı..

İzlemiştik ama beyazperdenin sihri bir başka çok güldük...

Eski zaman şartlarında, harikalar yaratmışlar...

Cibali Karakolu bu akşamın filmi Cüneyt Arkın, Sevda Ferdağ, Mualla Sürer ve daha adlarını anımsayamadığım eski değerler..

Okul bahçesinde duvar dipleri pek revaçta, ağaç dipleri sanki herkesin iskelet sistemi rahatsız, ağacı duvarı bulan yaslanmış.

Bende buldum bir ağaç dibi...hoş bir akşam, sonrasında baktık olmuyor gidelim dedik çocuklar mızıklanmaya başladı, ama yine gidemedik arabadan izlemeğe devam ettik..

Sanki yıllar öncesine döndüm, annem çok severdi film izlemeyi, sıkça bizleri de toplar doğru yazlık sinemaya götürürdü, ayrı bir keyif di ya...aklıma gelen bir hoşluk da, çişi gelen çocuğu aileler sinemanın kuytuluklarında çişe tutardı.

Aralarda, beş dakika on dakika arada....

”buzzzz gibi gazozzzzzz... varmı içen” diyen satıcı, ne büyük özlemle bakardık.. pek alınmazdı bize, alınsa da patlat 3 çocuğa bir gazoz hesabı sıra ile içerdik birer yudum birer yudum, o gazozların tadı... o sinemaların tadı.....

Yok artık, yok..

Şöyle geçen yılın okulların tatil olduğu zamana doğru bir zaman yolculuğu yaptım.

Sevgi ile kalın efendim….