Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '08

 
Kategori
Futbol
 

Patron mu lider mi?

Patron mu lider mi?
 

wikipedia.org dan alınmıştır.


Günün birinde Sayın Aziz Yıldırım’ı eleştiren fikirlere sahip olabileceğim aklıma gelmemişti. Ancak Fenerbahçe Futbol Takımının son altı aylık süreci beni bir takım şeyler düşünmeye zorladı. Çünkü gelinen nokta üniversitelerde bitirme tezi olacak cinsten. Patronluk ve Liderlik diye bir kitap yazmaya kalksan sadece Fenerbahçe’nin son altı ayını inceleyerek onlarca veriye ulaşabilirsin.

Aslında bu süreç üç sezon öncesine dayanıyor. Denizli’ de son maçta kaybedilen şampiyonluktan sonra Aziz Yıldırım’ın istifası ile başlayan bir süreç bu. Fenerbahçe için önemli bir sezon öncesi yaşanan bu kriz döneminde başkanı geri döndürmek için önemli girişimler yaptı herkes. Gerek taraftar grupları, gerekse camianın ileri gelenleri Aziz Yıldırım’ın kapısını sürekli çaldılar. Her ne kadar sağlık problemlerini öne sürse de genel düşünce de zaten Başkan’ın döneceği yönündeydi. Hatta bazılarımız Galatasaray’ın şampiyonluk popülaritesini azaltmak adına planlı yapılmış bir hareket diye bile düşündük.

Nitekim bir, bir buçuk aylık dönem sonunda da Başkan güven tazeleyerek geri döndü. İstifa ettiği dönemde transfer çalışmalarına devam etmesi döneceğinin en büyük ispatıydı Sayın Aziz Yıldırım’ın. Nitekim camiada yaptıkları inkar edilemeyecek kadar etkili olan Sayın Başkan’ ın da Yüzüncü Yılda bu klubün başında olmayı hak ettiği ileri gelenlerin ortak fikriydi. Eski ve renkli Fenerbahçe Başkanlarından Sayın Ali Şen, Aziz Yıldırım’ın geri dönüşünün açıklandığı bir toplantıda öyle bir mizansen yapmıştı ki sadece liderlerin bu rahatlıkla yapabileceği türden bir hareketti. Ali Şen’in Aziz Yıldırım’ın yanağını okşadığı 30/05/2006 tarihindeki o mizanseni hatırlamayan yoktur. Bu hareketi ancak liderler yapabilir.Toplum tarafından kabul görmüş, camialarının tabanına inebilmiş karakterdeki insanlar bunu yapabilirler.Çok küçük bir ayrıntı olmasına rağmen bu tür mizansenler çok şey anlatabilirler.

Daha açık bir dille anlatmam gerekirse Patronlar böyle şeyler yapmazlar, ama liderler yaparlar. İşte Aziz Yıldırım’ın en büyük probleminin başladığı noktanın burası olduğunu maalesef on sene sonra görmek kendi adıma beni üzdü. Aziz Başkan’ ın Fenerbahçe Spor Kulübünü mali olarak ayağa kaldırmasının altında da aslında aynı nedenler yatıyor. Mali disiplin Patronlar tarafından sağlanabilir. Eş değer yetkiye sahip birden fazla yöneticinin bulunduğu şirketler mali disiplini sağlamakta zorlanmışlardır. Ancak yöneticilerden birinin diğerleri üzerinde de etkin olabilecek yetkiyle donanması durumunda yani bir kişinin Patron olması durumunda mali disiplin sağlanabilir. Bir de Patron mali disiplin konusunda başarılı kararlar ve uygulamalar yapıyorsa şirketin kar etmemesine imkan yoktur.

Ünlü Baba filminin iş alemine bıraktığı en önemli miras “iş hayatında duygusallığa ve kişiselliğe yer yoktur” ifadesidir.Gerçek Patronlar için geçerli olan en önemli özellik budur. Hani bazen Aziz Başkan der ya “Kulübü zarara uğratacak herhangi bir davranış karşısında Babamın Oğlunu tanımam”, işte bu özelliğin doğurduğu bir tarzdır bu. Baba II filminin son sahnesinde Michael abisi Fredo’yu öldürtürken de aynı tarzın bir ürünü olarak yapmıştır bu hareketi. İş hayatında duygusallık ya da kişisellik olmaz. İş iştir.

Bütün bunlar doğrumudur yoksa yanlış mıdır tartışılsa bile gelinecek nokta her cümlenin başında “bana göre” ifadesinin kalmasından öteye geçemez. Bir sonuç çıkarılması çok zordur. Ancak maalesef bahsettiğimiz bir Spor Kulübü olunca doğal olarak bir kavram kargaşası yaşanır. Spor bir iş midir? Özellikle futbolun dünyada geldiği yeri düşününce gene akıllar karışıyor. Çünkü Spor Kulüplerinin bütçeleri düşünüldüğünde sporu bilmem ama futbol cidden bir iş sektörü olarak çıkıyor karşımıza. Hem de bir çok sektörün üstünde. Durum böyle olunca da işe duygusallık ve kişisellik karıştırmama tarzı doğal olarak Spor Kulüplerinde de Patron gereğini ortaya koyuyor.

Finansal olarak yönetilmesi gereken bir kurum varsa, bu kurum Spor Kulübü dahi olsa bir başarılı bir Patron gereği var. Bunu günümüz endüstriyel futbolunda inkar etme şansımız yok. Ancak bu Patronun yetkileri ne olmalı işte Fenerbahçe Spor Kulübünün Yönetim Kurulunun ya da Tüzüğünün bir türlü çözemediği şey bu.

Bu çözümsüzlük Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulunu tabanından uzaklaştırma olumsuzluğuna kadar dayandı. İşin kötüsü “duygusallık ve kişisellik” prensibinden ödün vermeme adına yönetim tamamen içine kapanmış ve umursamaz durumda.

Bu arada yanlış anlaşılmamak adına, bahsettiğim şeyin Genç Fenerbahçeliler ile Fenerbahçe Yönetimi arasında yaşananlarla hiçbir alakası olmadığını bilmenizi isterim. Çünkü o konuda Fenerbahçe Yönetimini başından sonuna kadar haklı buluyorum.

Fakat Fenerbahçe yönetiminin kendi içinde yaşadığı Patronun yetki sınırları sorunu çok haklı oldukları bir konuda dahi, tabanından bir çok kişi tarafından haksız görünmelerini sağlayabiliyor. Ve bu duruma duyarsız kalmaları işi daha da yokuşa sürüyor.

Aziz Yıldırım en güçsüz kaldığı zamanlarda tabanından tavanına camiadan her kesiminden destek gördü. En güçlendiği dönemde ise Aziz Yıldırım kimseyi tanımadı. İşte bu yüzden disiplinli bir Patron durumuna düştü. Oysa eminim O ‘da disiplinli bir Patron olmak yerine sevilen ve sayılan bir Lider olmak istemiştir.

Maalesef bugün gelinen noktada Aziz Yıldırım’ın artık liderlik şansı kalmamıştır. En kötüsü gün gelip Başkanlığı kendi işaret edeceği başka birine bıraktıktan sonra da hiçbir zaman lider olarak hatırlanmayacak. Sadece başkanlığı döneminde kulübe yapmış olduğu hizmetlerden övgü ile bahsedilecek. Ama liderliğinden maalesef kimse söz etmeyecek.

Bu noktaya nasıl mı geldi? En önemli yanlışı bu yolda beraber yürüdüğü onca insanın gözünün yaşına bakmadan en ufak hatalarında silmesi. Kimi zaman doğru olarak görünse bile özellikle son altı ayda harcadığı insanlar maalesef gelinen noktada etkili oldu.

Örneğin Zico. Aslında Zico beklide Fenerbahçe’de yaşanan evrimin son aşaması idi. Zico ile yaşanacak bir istikrar bu kulübe çağ atlatacaktı. Çünkü model kendiliğinden oturmaya başlamıştı. Zico oyuncular için bir liderdi. Çünkü futbolcular geçmişinden ötürü Zico’ya tapıyorlardı. Düşünsenize Roberto Carlos’un idolüydü Zico. Dünya futbolunda saygın bir adamdı. Kısacası Fenerbahçenin ihtiyacı olan kan buydu. Dünya futbolunda çok ciddi bir vizyondu ve bu konuda Fenerbahçe’ye bugüne kadar kimsenin veremediği kadar çok şey verdi.

Ayrıca Aziz Yıldırım’ın üzerindeki yükü de kaldırmıştı. Çünkü Aziz Başkan başaramadığı tek şey olan liderlikle uğraşmak zorunda değildi. Sadece Patron olacaktı. Yani en iyi yaptığı işi yapacaktı. Zico da onun lideri olacaktı. Bu olmaya da başlamıştı.

Şahsen ben, iyi bir Patron olarak gördüğüm Aziz Yıldırım’ın bunların farkında olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden de Zico’ya istediği her parayı vereceğini düşünüyordum.

Zaten ilk yanılgımı burada yaşadım. Zico’ nun gönderilmesi benim için inanılmaz bir hayal kırıklığı oldu. O zaman başladım yapılan yanlışları düşünmeye. Hatta Aziz Yıldırım’ın kendisinden başka saygı gösterilen birine tahammül edemediğini bile düşündüm. Yani futbol takımında kendisinden başka bir lider olmaması gerektiğini düşündüğüne inanmaya başladım.

İşte Önder. Zico’ nun olduğu yerde ben olmam deyip gitmedi mi! Bugün Önder’in performansını göz önüne alırsanız kim haklı sizce. Önder’ in transfer döneminde yaşananları geçtim. Onların sadece dedikodudan ibaret şeyler olduğunu varsayıyorum.

Evet Liderlik başka bir şey, Patronluk başka bir şey. Şu bir gerçek ki, paranın olduğu her yerde bir Patron ve müşteriler olur. Ancak Liderin olduğu yerde ise taraftarlar olur.

 
Toplam blog
: 85
: 1006
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1971 yılında Ankara'da doğdum. İzmir'de yaşıyorum. En büyük tutkum FutBol. Ve tabi ki Fut-Bol da bil..