Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '12

 
Kategori
Mizah
 

Patron ne yapalım?

Patron ne yapalım?
 

İnternet


Vallahi onu bunu bilmem insanın niyeti doğuştan bozuk ise ne kadar çok yaşarsa o kadar kötü yani! Düşünseniz ya; sırf egocuğu yüzünden milyonlarca insanın vebalini sırtlandığını... Benim için sakıncası yok, zaten topu tüfeği üç beş küçük günahım vardı (!) yarısını bir önceki mecnuna yükledim, kalan yarısını da hoplayıp zıplayan şu nemrut dedeye kitledim ooohhh... şimdi kuşlar gibi hafifim azizim! Ben, öbür tarafta altımdan ırmaklar akan tahta köprüde babalar gibi alaları, somonları tutarken, diğer tarafta benim, bizim vebalimizi alan muhteremler çatır çatır yanacaklar! (Özellikle siyasi ve insani düşünce anlamında felsefe yapan ipotek-çiler!) Eski çınar, ateşi iyi tutar derler, bu kart horozlardan amma kıvılcım çıkar ama ha ha ha...  

 

Birkaç gündür (25gün) çok yoğun çalışıyorum... aaa para için değil sakın yanlış anlamayın... dilimi “EŞEK ARISI” soksun!  Ağzımdan kaçtı “SÖZ” vermiş bulundum! 30 yıldan beri görmediğim bir arkadaşımı tesadüfen buldum. Hakkında bir şeyler duyuyordum ama doğrusu pek inanmıyordum. “Yok, daha önce adam vurup hapiste yatmış” dedikoduları hep yalanmış (!) meğer benim arkadaşımın günahına girmiş cehennemlikler...! Oysa benim arkadaşım kafayı birine takmış arabasıyla o kişinin yazıhanesine girip toplantı masasının üstüne çıkmış ne var bunda?

 

Tabi adam ve adamları pert olmuş... Güney Parisli bu zerzevatlar “biraz toz bir oto-bos” ticareti yanında bir de tefecilik ve tehdit ile tahsilât yapıyorlarmış. Tabi bizim Arnavut’u tanımıyorlar ne inat adam olduğunu! Tam da toplantı sırasında öğrenmişler ama ateşe çıra olmaktan kurtulamamışlar ha ha ha!

 

Benim arkadaşım bir anlık sinir ile tahsilâtı kökten çözmüş! Tabi ki tefecilere borcu olan insanlar bu borçlarından kurtuldukları için hapisteyken benim arkadaşımın bir dediğini iki etmemişler. Birden Keşanlı Ali gibi namı dört bir tarafta duyulmuş arkadaşımın.

 

Tabi onun hapiste yattığı dönemde birçok ünlü simalar ile hapiste tanışmış. Hapisten çıktıktan sonra Allah, “yürü ya kulum” demiş ve benim arkadaşım nereye yürüyorsa orada bir mekânı olmuş. Bazı mekânları tutmuş, bazıları tutmamış. Bazı yerlerde yeni mekânlar açmış, bazı yerlerde ki mekânları kapamış. Malı çok, parası çok, etrafı çok karanlık gibi duruyor ama örümcek adamda ki maske kadar aydınlık ve samimi yani!

 

Arkadaşımın adresini tesadüfen elime geçirdiğimde çok sevinmiştim. Tabi benim bu konulardan hiç haberim yoktu. Tüm bildiklerim sadece söylentilerden, dedikodulardan ibaretti. Arkadaşıma bir şaka yapayım dedim. Kasketi gözlerimin önüne çekerek mekânına girdim. Aradan tam koskocaman bir otuz yıl geçmişti. Sevgili arkadaşımın birisine bağırdığını gördüm ama ne bağırmak (!) o şen şakrak bülbül sesli arkadaşım gitmiş yerine karga sesli, çatık kaşlı biri gelmiş! “Vay be” dedim...

 

Arkadaşımın suratında kocaman bir yara izi, gözlerinde bıkkınlık ve nefret vardı!. Sonradan öğrendiğime göre şu paspas yaptığı zerzevatlar onu korkutmak için tabancanın kabzasıyla yüzüne vurmuşlar ve bu yara izi oradan kalmış. Zaman, insanı ne hale getiriyor be! Sessizce arkasına dolandım tam ensesine tokat’ı basacaktım ki, birisi elimi havada yakaladı! İki kişi de makineleri çıkarıp suratıma dayadı!

 

Arkadaşım bana döndü tanıyıp tanımamak arasında şaşkın şaşkın bakıyor. Adamlardan biri seslendi “patron ne yapalım?” Kulaklarından asın anasını saatim ha ha ha.... Arkadaşım “indirin makineleri bu yabancı değil” dediğinde yusufçuklar açık pencereden çıktı gitti!. "Ben, Raşit arkadaşım beni tanıdın değil mi?" Diye sordum. “Tanıdım tabi Talip, o kadar kocamadık daha?” diye cevabımızı aldık.

 

Otuz yıllık arkadaşım bana bir yabancıymış gibi soğuk davrandı. Doğrusu bozulmadım dersem yalan olur. Sinirlerim yerinden zıpladı ama adam mafya kardeşim bir şey de diyemiyorum. Adam Kurtlar vadisinde ki Polat Alemdar gibi! Sonradan öğrendiğime göre meğer arkadaşım onun yedi seneden beri burada olduğunu bildiğimi ve benim bunu bilerek yanına gelmediğimi sanıyormuş! Yani benim “mafya kılıklı adamlarla işim olmaz” düşüncesinde olduğumu düşünmüş. Yavv tabi ki olmaz ama gurbette çamurdan olsun toprağım olsun be yaa.

Bizim gençlik yıllarımızda yaşadığımız bir dostluğumuz, arkadaşlığımız, yüz yüze (!) baktığımız var değil mi? Ama adam kızmakta da haklı yani, mekânı, mekânıma üç yüz metre ve ben onun burada olduğunu tam yedi sene sonra tesadüfen öğreniyorum!

 

Neyse efendim arkadaşıma; yedi yıldır burada olduğundan haberimin olmadığını ısrarla söyleyerek onu ikna ettim ve eskiden olduğu gibi yine aynı havayı dostluğu arkadaşlığı yakaladık. Tabi biz insanoğlu her bir moku öğrenmeye meraklıyız ya. Bende soruyorum şimdi; bu bina kime ait? Arkadaşım; “20 seneliğine kiraladım.” Üst katta ne var? Onun üstünde ne var? Onun üstünde ne var? Onun üstünde ne var? “Çatı var!”

 

Arkadaşım bana; “Kanka iki kat üstümüzde benim biraz toplanacak eşyam var, henüz elim varmadı ki onları toplayayım, zaar oraya bir dükkan daha açacağım” dedi. ( Şu, kapanan dükkân malzemelerinden bahsediyor) Bende “lafımı olur arkadaşım ben sana yardım ederim dedim. Arkadaşım vallahi yardım edersen çok sevinirim ama bizden yardım bekleme istersen sen yanına bir kaç adam al kaç paraysa yevmiyesi verelim, biz kendi işimize yetişemiyoruz” dedi. ” Gerek yok, ben birkaç gün sonra gelir hallederim” dedim.

 

Neyse bir hafta sonra yanına gittim “Arkadaşım ben geldim. Nerede bu eşyalar? Ben şunların bir tozunu attırayım” dedim. Birlikte iki kat yukarı çıktık 300 metrekare yere dört tır malzemeyi üst üste yüklemişler bunu bir gördüm tansiyonum tavan yaptı! Kıvıracak yer kalmadı. Bana “yanına adam al kaç paraysa yevmiye’si verelim” dediğinde ben “yok yahu ben hallederim adama gerek yok” demiştim!

 

Tam 25 gün ayıklaması dizmesi resimlemesi sürdü. Yeni mekân açmak için arkadaşıma boş dükkân lazım! Aslında benimde kafayı taktığım Güney Parisli birisi var ne yapsam (!) bende arabamla kurtlar sofrasına dalsam mı acep? Süpermen gibi dünyayı art niyetli kötü düşünceli pisliklerden kurtardığım için beni de hapiste, baklava börek ile beslerler mi? Allah bana da “yürü ya Talip” der mi?  Hocam, bedava apandisit ameliyatı yaparken, başka bir iyilik meleği on üç bin liralık bağkur borcumu öder mi?

 

Dışarıda güneş var cemreler yüz yüze gelmiş sosyalleşiyor... inşallah balkanlardan soğuk bir hava dalgası daha gelmez de  havamızı bozmaz değil mi? Yetti gari ama be ya... :))

 

Saygılar....

 

M.Talip Girgin

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..