Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '14

 
Kategori
Kitap
 

Paulo Coelho' dan farklı bir tarz: Aldatmak

Paulo Coelho' dan farklı bir tarz: Aldatmak
 

Paulo Coelho


‘’Suların daha derin olduğu yere git! ‘’Romanı okumaya başlamadan önce  İncil kaynaklı bu cümleyle okuyucuyu selamlayan yazar, sizi cesaret, aşk, tutku üçlemesiyle kurulu bir olay örgüsünün içine davet ediyor.    

Usta yazarın bu ay yayınlanan son romanının, alışkın olduğumuz derin anlamlı, okuyucuyu düşünmeye iterek ruhunda belli bir doygunluk oluşturan eserlerinden farklı bir çizgide olduğunu görüyoruz.

 Paulo Coelho; Simyacı, Zâhir gibi eserlerinde şahit olduğumuz derin felsefi yargılar içeren tarzından  uzaklaşmış ve insan yaşamında sıradan sayılabilecek bir konuyu hafif bir içerikle masaya yatırmış. Aldatmak, okuyucuyu sıkmadan bir iki günde bitirilebilecek bir kitap.

Eserin konusu ne olursa olsun yazarı Paulo Coelho olunca okuyucu beklentisinde de çıta yükseliyor. Fakat bu kez sanki yazarın kaleminin alışıldık büyüsünü yeteri kadar hissetmemek ve yeni keşiflerle karşılaşmamak sizi hayal kırıklığına uğratabiliyor.

Felsefi yönü zayıf kalsa da güncel yaşama ait olay örgüsünün yanı sıra kişisel gelişim ve psikolojinin ağırlıkta olduğu roman, benzer sorunları yaşayan insanlara yalnız olmadıklarını hissettirebilecek özellikte… Konu uygun olunca özellikle cinsellikle ilgili cüretkâr anlatımların yoğunluğu, ünlü yazarın ‘’11 Dakika’’ isimli eserini anımsamanıza neden oluyor.

Dünyanın birçok ülkesindeki metropollerde yaşayan modern kadınların başından geçen veya geçebilecek bir aldatma öyküsünü, Cenevre’ de yaşayan gazeteci Linda örneği üzerinden okuyoruz. Linda, belli bir aşamadan sonra kendisini yeniden keşfeden, tutkularının ve arzularının farkına varan bir kadın ve bunları sonuna dek yaşamak için kararlı.

Dış dünyadan bakıldığında kusursuz görünen yaşamındaki monotonluktan ve tatminsizlikten kurtulmak isteyen kadın, özel yaşamı üzerinden içsel bir yolculuğa çıkıyor. Romanda maddi-manevi her yönüyle tatminkâr görünen bir koca,  mutlu çocuklar, iyi bir gazetecilik kariyeri gibi tüm ideal yaşam şartlarına sahip ve her şeyi olan bir kadın kocasını neden aldatır, sorusu işleniyor ve çözüme ulaştırılmaya çalışılıyor.

Bu noktada kimi zaman kusursuz birlikteliklerin önüne geçebilen iki olgunun varlığı ön plana çıkarılmış: Aşk ve tutku… Roman kahramanı Linda, monotonlukla, alışkanlıklarla gelen rahatlık mı yoksa aşk ve tutku mu, ikilemini yaşıyor.

 ‘’Belli bir yaştan sonra kendimizi güvende ve yaptıklarımızın doğruluğundan emin gösteren bir maske takıyoruz. Zamanla bu maske yüzümüze yapışıyor ve bir daha çıkmıyor.’’gibi cümlelerden, yaşamını inceden inceye sorgulayan bir kadınla karşı karşıya kaldığınızı anlıyorsunuz.

  Kendisini arkadaşları arasında bile yalnız hisseden kadına, kocasının onun bu durumunu anlamaması rahatsızlık veriyor. Ve terk etmenin zorluğu karşısında da çaresiz hissederek onun kendisinden ayrılmak istemesi gibi uzak bir ihtimali bekliyor. Benzer konumdaki birçok kadın yaşamından hoşnut görünürken Linda’ nın mutsuz olup bir arayışa girmesi onun hassas ve sorgulayıcı kişilik yapısına dayandırılmış. O herkesi memnun etmeye çalışırken kimsenin kendisine ‘’Mutlu musun? ‘’ sorusunu sormayı bile akıl edememesi kadını iplerin kopacağı noktaya doğru hızla sürüklüyor.

 Linda bir gün, depresyon ilaçları, kişisel gelişim kitapları, meditasyon, yoga gibi çözümlerin tamamının bir yere gelip tıkandığını, çaresiz kaldığını fark ediyor. Tam da bu dönemde bir rastlantı sonucu ergenlik çağında ilgi duyduğu erkekle karşılaşıyor ve tutkuyla âşık olup kocasını aldatarak mutluluğu buluyor. Bu noktada yazar okuyuculara günümüzde insanların çözüm olarak görüp dört elle sarıldıkları depresyon ilaçları, meditasyon ve benzeri unsurların geçici rahatlıktan öte bir yarar sağlamadıkları düşüncesini sezdiriyor.

 Karşı taraf düşünüldüğünde, Linda’ nın sevgilisi de mükemmel sayılabilecek bir kadınla evli. Fakat onun da evliliğinde bir şekilde şefkat, sevgi ve destek eksikliği gibi çeşitli tatminsizliklerinin olduğu görülüyor. Görünürde önemli ve elle tutulacak bir unsur olmadan eşlerin birbirlerini aldatmalarının da nedenleri ortaya konuyor. Dolayısıyla bu noktada kitap, sadece kadınların değil erkeklerin de ilgisini çekecek niteliğe bürünmüş.

‘’Hevesle peşine düştüğümüz her şey –sevgi, iş, iman- yetişkinliğe ulaştığımızda sırtımızda ağır bir yüke dönüşür. Bundan kurtulmanın tek yolu sevgiden geçer. Sevmek köleliği özgürlüğe dönüştürmektir… ‘’ ‘’Bilgelik ve tecrübe insanı olduğundan farklı birine dönüştürmez. Zaman insanı olduğundan farklı birine dönüştürmez. İnsanı olduğundan farklı birine dönüştüren tek şey sevgidir. ‘’cümleleriyle insanların beklentilerinin zaman içinde farklılık gösterdiği ifade ediliyor. Bu durum, Linda’ nın evlenmekten ve çocuk sahibi olmaktan duyduğu pişmanlığı vicdan azabı duyarak da olsa kendi kendisine itiraf etmesiyle somutlaşıyor.

Romanın sonuç bölümü ise  okuyucu açısından ne yazık ki tam bir hayal kırıklığı… Eser, cesur ve maceraperest bir kadın olarak tanıtılan başkahramanın karakter özelliklerine hiç  uymayan donuk ve çözümsüz bir sona mahkûm edilmiş.

Aldatmak, arka arkaya dizilmiş sorgulamaların, gel- git’lerin ve ikilemlerin kitabı… Yazar buna dayanarak iki seçenekli bir soruyu öne sürüyor: ’’Böylesi bir durumda her şeyin değişmesi mi yoksa her şeyin aynı kalması mı daha çekinceli ? ‘’

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 28
: 1805
Kayıt tarihi
: 31.07.13
 
 

İ.Ü Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ..