Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '06

 
Kategori
Kitap
 

Paulo coelho ile yüzleşmek-2

Paulo coelho ile  yüzleşmek-2
 

Paulo Coelho, Simyacı’da der ki: “Aşk, sevilen nesnenin yanında bulunmayı zorunlu kılıyor” yine bir başka yerde de “Aşkı, ona bir sahip olma düşüncesi katmaksızın düşünemiyordu.” Aşkın odunu biteviye harlı tutmanın yolu maşukun enerjisinden sürekli beslenmekten geçer. Aşık maşukunun yanında ise nefes alır. Burada önemli olan ve altını çizmek istediğim nüans ise “yanında olmak” kavramı. Kimi insanlar vardır ki sürekli yan yana, dip dibe, el ele, göz göze, iç içedirler ama gönüller fersah fersah uzaktır birbirinden; kimi insanlar da vardır ki aralarında yollar, denizler, dağlar, şehirler ve hatta alemler vardır ancak şahdamarlarından da yakındırlar birbirlerine. Aşık, aşkını yaşamak, aşkıyla demlenmek, aşkıyla dertlenmek ve aşkıyla efsunlanmak için maşukuna sahip olmak ister her lahza. Buradaki sahiplik de üzerinde tasarruf etmek manasında değil, ruhunu külliyen ruhuyla yekpare etmektir gönül tasında.

Paulo Coelho, Simyacı’da der ki: “...unutma ki yüreğin hazinenin bulunduğu yerdedir” İşte bu cümlesiyle adeta kitabı üç beş kelimede özetlemektedir Coelho. İnsan denen varlığın hep başka yerlerde, mecralarda, kişilerde, memleketlerde, alışkanlıklarda aradığı hazine, mutluluk, zenginlik oysa ki tek bir yerdedir. Her insan kendi hazinesini kendi yüreğinde taşır. Ne zaman ki yüreğinin sesini dinlemeye ve duymaya, ne zamanki yüreğiyle birlikte pır pır atmaya başlar, işte o zaman gerçek zenginliğe erişmiş demektir. İşte dünyanın hiçbir dilinde etimolojik karşılığını bulamadığımız “gönül” kelimesi bu toprakların, derya gibi geniş yüreklerinin bir eseri olarak girmiştir korunası dilimize ve kültürümüze.

Paulo Coelho, Simyacı’da der ki: “İnsan sevdiği için sever. Aşkın hiçbir gerekçesi yoktur” Al kardeşim bu sözü oradan ve yerine başka bir söz koy ki daha iyi anlatabilesin bu durumu. Aşk, reklam amaçlı, maddi birtakım menfaatlere dayandırılarak, ona buna, dostlar alış-verişte görsün hesabıyla, laf olsun diye, hayatımız hareketlensin diye falan yaşanan bir şey değildir. Aşkın bir sebebi, gerekçesi, öncesi, zemini bilmem nesi yoktur, hiç boşuna aramayınız. Aşk akrepsiz ve yelkovansız saatlerin kadranında yaşanır. Kurala, nizama, intizama gelmez. İnsan sevdiği için sever, aşkın gerekçesi yoktur, nokta.

Paulo Coelho, Simyacı’da der ki: “En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır” Bu aslında bir Arap atasözüdür. Bir yazımda daha bu sözü kullanmıştım (bknz. “O Yatağa Küs Girmeyin”). Çok ayrıntıya girmeyeceğim. Ancak demem odur ki; çok buhranlı anlarınızda lütfen bu sözü hiç ama hiç aklınızdan çıkarmayınız, aydınlık bilin ki yakındır, bir Yüce El sizi sınamaktadır. İnandığınız her ne ise inancınızı lütfen ama lütfen kaybetmeyiniz.

Paulo Coelho, Simyacı’da der ki: “Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları. Peki neden bilir misin?çünkü insanlar hazineye inanmazlar” İşte Coelho son darbeyi burada vuruyor bana göre. İnançsızlık, amaçsızlık ve gönül sesine kayıtsız kalma alışkanlığımız, biz insanları, yüreklerimiz kadar yakınımızda olan hazinelerimizden bihaber yaşamaya mahkum etmekte çoğu zaman değil mi? Hemen yanı başımızda, burnumuzun dibinde yaşanan onca güzelliğin, onca mutluluğun ortasında şaman totemleri gibi oturup durmaktan ne zaman kurtulabileceğiz Allahaşkına?

Bu satırların yazarı diyor ki: Lütfen kulak veriniz içinizden kopup geliveren gönül tellerinizin muhteşem tınılarına. Öylesine muhteşem yapılmış ilahi akordlarınızı bozmaya çalışmadan, terennüm ediniz insan olmanın asaletini en güzel anlatan yürek şarkılarınızı. Mazide, bizlerden kalacak olanın, terk-i diyar ettiğimizde, sadece şu gökkubbedeki hoş bir seda olacağını hiç mi hiç unutmadan.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..