- Kategori
- Blog
Paylaşım ve telif hakkı
Can Yücel
Can Yücel, o geniş yüreğinde çoğunu yaşamadığı duyguları paylaştığı şiirlerini yazdı durdu bir köşede Datça’nın girintili çıkıntılı sahillerinde. Şair Can Yücel’in babalığı vefatından sonra daha da belli oldu. Karamsar sevdalar, tutunacak dal arayanlar boşverdimci edalarla yürekleri rahatlatan, kaleme alınmış onca şiiri bağrına bastı fakat kimileri biraz abarttı ve zedeledi aksine. Kendisinin olmayan dizelerin altına Can Yücel İmzası atıldı.
Bugün hayatta olmayan Datçalı blog arkadaşımız ağabeyimiz Rahmetli Kemal Öncü ( Namı diğer Diyojen) Can Yücel’in eşi Güler hanım ile Datçadaki evlerine yapmış olduğu ziyareti ve eşiyle söyleşiyi kaleme almıştı http://kemaloncu.blogcu.com/guler-yucel-ile-can-yucel-e-dair-sohbet/2147422 linkte bu çok ilginç röportaj niteliğindeki yazıyı okumanızı öneririm. Eşinin de bu konu da şikayetleri ve serzenişleri dile getirilmiş.
Ayrıca bu linkte de Can yücele uzun soluklu bir söyleşi arzu eden için http://kemaloncu.blogcu.com/can-yucel-le-soylesi/2147440
Kötü bir gelenek akışımız vardır ... Kişi vefat ettikten sonra yaşadığından daha çok itibar görür bu sözüm sadece Can Yücel için değil genel anlamda bu böyledir. Yaşamını sefalet içinde geçirmiş nice edebiyatçılar ressamların eserleri ölümlerinden sonra daha çok prim yapmıştır. Can Yücel’in mütevazi yaşamı yüreğinden fışkıran duyguları kaleme alışı başlı başına bir literatür vücuda getirdi. Sonra sağlığın da bile tanımayanların babası oluverdi. ‘’Can Baba’’
Paylaşım sitelerinde şiirleri ve sözleri paylaşıldı, programlarda onca şiiri okundu insanlara işte budur dedirtti. Can Babanın eşinin de ifade ettiği gibi telif hakları da yerle bir oldu tabi bu arada. Sağlığın da bazı kesimler tarafından önyargı ile eleştirildi. Alkolik dendi, küfürbaz dendi, ateist dendi oysa argo söylemleri bile şiir gibiydi. İçimizden kaç kişi ücretini ödeyerek Can Yücel’in kitabını aldı? Şiirlerini sözlerini kullanırken hançer saplamadık mı emeklerine. Öldükten sonra evine kaç para girdi? Empati yaptık mı? Sadece duygularımıza tercüman olan mısralarını kullanıp karşımızdakine işte budur dedirtmek adına egolarımızı mı tatmin ettik yoksa!.
Asla yanlış anlaşılmasın bu benim kızgınlığım kendime biraz yüksek sesle konuşayım dedim günahı vebali benim olsun ama hepimiz de kendimize soralım bu vicdan sorusunu zira şiirden daha çok rahatlatır insanı. Yaşamını ve Söz hakkını yitirse de telif hakkı var çünkü onun bir ailesi var. Öyle ya bizler bir düşüncemizin paylaşılmasından ne kadar keyif duyarız değil mi? Paylaştıkça büyür paylaştıkça genişleriz düşüncelerimizi sere serpe yayarız sanal ortama.. oysa yan tesirleri de vardır bazılarına! Anmak adına da olsa... Ok yaydan çıktı bir kere bakın bende tekraren yayınlıyorum bir şiiri işte.
Gitmek
Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.
Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.
"Otur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler...
Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler...
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben...
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
"Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa.
Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.
Sabah 9, akşam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma...
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.
Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç,
Ama olsun... İstemek de güzel.
Can Yücel
Dip not: Derleme niteliğinde olan bloğum, telif ve paylaşım hakları üzerine ifadeler yetersiz kalsa da röportaj ve şiirle bezendi.. Merhum Şair Can Yücel ve alıntı yapmış olduğum merhum Kemal Öncü’ nün mekanları nur dolsun.