Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '20

 
Kategori
Öykü
 

Pazar Çalmaları

Günlerden pazar, hafta sonu ve tatildi.  Çocuklarını evlendirmiş olan Kadri Bey, Nezahet Hanım evlerindeydiler.  Kahvaltıdan biraz önce kalkmışlardı. Nezahet Hanım televizyonun karşısına kurulmuş olan eşine kahve yapmış getirmişti. Şimdi Pazar gününün zevkini birlikte çıkarma ve kahve içerek keyif yapma zamanıydı.

Pazar günün eğlencesi olan televizyonda Pazar Sineması, hafta sonunu evde geçirenlerin o zamanlar kısıtlı bütçeleri ile yaptıkları bir eğlence idi. Birçok insan şehirde hafta sonunu eşine ailesine ayırmayı yeğler. O zamanlar kısıtlı bütçesi olanlar evde oturmayı yeğlerken, maddi durumu kısmen iyi olanlar da farklı meşgaleler bulabilirlerdi.  Çiftimiz de öyle ahım şahım bir gelire sahip değildi ancak geçinip gidiyorlardı.

Çocuklar şehir dışında olduklarından sadece bayramlarda ve tatillerinde yanlarında olabilir, diğer zamanlarda karı koca geçinip giderlerdi.

Kıt kanaat bütçeleriyle ellerinden geldiğince çocuklarını okutup evlendirmişler, babadan kalma müstakil evlerini tamir ettirebilmişler, huzur içinde yaşayıp gidiyorlardı. Henüz tekaüt olmak istemeyen ancak yaşı tekaüt olmaya oldukça yaklaşmış olan Kadri Bey çalışmasa ne yapacağına dair planı olmadığından, evde sıkılmamak adına çalışmayı tercih etmiş, emeklilik hakkı kazanmış olmasına rağmen çalışmaya devam eden şehirdeki binlerce insandan biriydi.

Evlerini dayamış döşemiş yıllarca sabırla yeni eşyalar almayı umut eden Nezaket Hanım çocuklarını evlendirene kadar bu isteklerini ertelemiş ve başta televizyon olmak üzere makinelerini değiştirmek istemiş, önceliği televizyona veren Kadri Bey’e pek itiraz etmemişti. Altı ay önce alınmış televizyonun henüz üç taksiti kalmış,  televizyonun ödemesi bittikten sonra sırasıyla önce çamaşır makinesini daha sonra da buzdolabını yenilemeyi, gelecekteki planlarına dâhil etmişlerdi. Aslında Kadri Bey, cimri sayılmazdı ama ayağını yorganına göre uzatmasını bilir, her zaman temkinli davranmayı severdi. Bu yüzden eşiyle hemfikir oldukları üzere ev eşyalarını yenilemek üzere anlaşmışlar, çoğu zaman ekranda karıncalar dolaşan televizyondan iyice bıktıklarından önceliği eşinin de onayıyla ona vermişti. Birçok aile böyle yapar. Özellikle de gelirleri sınırlı olan insanların sınırsız harcama yapmaları düşünülemezdi. Bir insana borçlu diyeceklerine, televizyonu eski desinler, borcunu ödeyemedi, ya da borç taktı demesinler, çamaşır makinesi yok desinler diye düşünürdü. Başkasına zarar verecek eylemler, kişisel onuru zedeleyen tabirler edinmek yerine fakir olmak daha onurlu bir yaşam şekliydi o zamanlar…

Herkesin şanssız olduğu zamanlar vardır.  Ya da hedef tahtasındadır da bundan pek haberdar değildir. İşte öyle zamanlardan biriydi.  Karı koca da oturmuşlar birazdan olacaklardan habersiz keyifle televizyon izliyor ve tatlı tatlı hasbihal ediyorlardı. Eşlerin sohbetini, sohbetinin yönünü televizyonun bir anda kesilen görüntüsü değiştirdi. Artık yeni televizyonda da eskisi gibi karıncalar cirit atıyordu. Karı koca biraz beklediler, görüntü düzelmeyince kapatıp açtılar, tekrar kapatıp açtılar. Düzelmedi. Kadri bey tıp tıp diye üç beş kez televizyona vurdu. Yine ses ve görüntüden eser yoktu. İnat etmişti, eskisi gibi onun da bozulmasından korksalar da sonra akılları başlarına geldi. Tabi ya anten neden akıllarına gelmemişti. Anteni vardı bu aletin, o da çatıdaydı.  Kadri Bey ilk uyanan kişi oldu. “Antene bakıp geleyim ben.”

Sokak ayakkabılarını giyip dışarı fırladı…

*

Sabahtan beri evi gözleyen iki adam nihayet hareket geçmeye karar vermişti. Birisi evin çatısında bulunan anteni devirecek, diğeri gözcülük edecekti, sürekli yer değiştirecekler, tanınmalarını zorlaştıracaklardı. Kaş göz işaretiyle hareket zamanın karar veren iki adamdan bedenen zayıf olanı doğrudan çatıya tırmandı, antenin bağlantı vidalarını söküp yatırması birkaç dakikasını almamıştı. Elbette bu durum kimsenin dikkatini çekecek kadar uzun zaman değildi. Şimdi ilk hamlelerini yapmışlar ev sahibinden karşı hamle için çatıya çıkmasını, anteni kontrol etmesini beklemeye başladılar.

*

Kadri Bey çatıya çıktığında gördüğü manzara doğrusu şaşırtıcıydı, anten devrilmiş vidaları çıkmıştı. Vidalarının yerinden sökülmesine bir anlam veremedi ancak, cıvatalara somunlarını geçirip el yordamıyla eski haline getirebilir, eve dönüp anahtar takımını alır, somunları iyice sıkıştırabilirdi. Elbette hemen eve dönmesi gerekirdi ama dönmedi. Tekrar eve dönmeden el yordamıyla vidaları sıkıştırmak daha çok işine geldiğinden anteni ayağa kaldırmayı denedi. Anahtar olmadan somunları sıkıştırmak sandığından da zordu, açık havada hem paslanmışlar hem de dişleri aşınmıştı. Ama inat etti.

*

Evde eşinden haber bekleyen Nezaket Hanım eşinden ses seda çıkmaması üzerine sabırla beklemiş ve meraklanmaya başlamıştı. Ev müstakildi ama çatıdan düşmesi ya da başına bir hal gelmesi Allah korusun, aklından geçmeye başladığı anda kapı zili çalınıverdi. Eşinin geldiğini düşünerek hemen kapıya yönelen evin hanımı kapıyı açınca karşısında tanımadığı bir adam görünce şaşırsa da adam gayet kendinden emindi. Sakince konuşuyordu üstelik.

“Beni Kadri Bey çağırdı. Ben televizyon tamircisiyim, antende bir sorun yokmuş televizyonu almam için beni aradı ben de geldim.”

“Kendisi nerede?”

“Valla bilmem ben nerede olduğunu beni aradı ve televizyonu almamı söyledi ben de geldim. Zaten hemen karşı sokaktayım ben de.”

Nezaket hamım karşı sokakta bir televizyon tamircisi olduğun biliyordu da neden telefonla aradığını anlayamamıştı ancak, kargaşada bu durumda bir terslik olduğunu da fark etmedi. Çünkü adam direk eşinin adını telaffuz ediyordu ki bu güven vermek için yeterdi de artardı.

Buyurun o zaman dedi. Televizyon salonda. Adam ayakkabısını çıkarmadan önce cebinden çıkardığı temiz galoşları ayakkabısının üzerine giydi. İçeri salona doğru yöneldi.

Adamın tedbirli ve özenli hali Nezaket Hanımın takdirini kazanmaya yetmişti. İçinden “aferin çocuğa. Bak nasıl da işin önemsiyor” diye düşündü.

İçeri giren adam gerçekten de çok seri hareketlerle televizyonun fişini, antenini özenle çıkardı. Besleme kablosunu özenle toplayarak onda da bir lastik geçirdi. Belli ki kablonun ayağına dolaşmasını, yürürken bir kaza çımasını istemiyordu. Tekrar evin hanımının takdirini kazanan bu hareket, karşısında tam bir usta ve işinin ehli bir insan imajı için yetmiş de artmıştı bile.

Adamın eve girip çıkması toplamda otuz saniye sürdü, sürmedi adam çoktan gitmişti ki kapı tekrar çalındı.

Nezaket hanım tekrar kapıya yöneldi ve karşısında kocasını görmeyi beklemiyordu. Herhalde acele eden usta bir şey unuttu diye düşündü. Kapıyı açınca şaşırdı, eşinin şaşırması gözünden kaçmayan Kadri Bey

“Anten devrilmiş, anahtarsız dikmeye çalıştım ama olmadı anahtar takımını alıp güzelce sıkıştırmam gerek.”

Nasıl ya az önce televizyon tamircisi göndermedin mi sen?

Ne tamircisi hanım? Çatıdaydım ben anten devrilmiş onu düzeltmekle meşguldüm.

Eyvah dedi Nezaket Hanım. Az önce senin adını veren bir adam senin gönderdiğini ve televizyonu alacağını söyledi. Daha sokaktadır az önce gitti, senden bir dakika önce çıktı.

Kadri Bey hışımla eve girdi. Televizyonun yerinde yeller esiyordu. Hemen pencereye koştu. Adam sahiden de eşinin söylediği gibi aheste aheste gidiyordu. Adamı elinde taksiti bitmemiş televizyonunu götürü halde görmesiyle sokağa fırlaması bir oldu.

*

Gözcü olan diğer adam arkadaşını gördüğünden emin olunca arkadaşına işaret çakması bir oldu. Kadri Bey’in evden fırladığını gören adam sakin bir şekilde kaldırımda bekliyor, diğer arkadaşı ise artık tabana kuvvet kaçıyordu. Köşe başında bekleyen arabanın bagajına televizyonu özenle yerleştirdikten sonra hemen sokaktan ayrıldı.

Kadri Bey hırsızı görmüştü sağdaki sokağa sapacakmış gibi yürüyordu. Koşa koşa sağdaki sokağın başına gitti, adam yoktu. Yanılmıştı o zaman diğer sokağa koştu adam yine ortalıkta yoktu. Diğer sokağa gitti yine yoktu.  Adam ortadan kaybolmuştu.

Kadri Bey sokakları arşınlayadursun Kadri Bey evden çıktıktan on dakika sonra kapı tekrar çalındı. İyi haberler bekleyen yerinde duramayan Nezaket Hanım öyle bir hızla kapıya fırladı ki yine aynı şekilde “kim o” diye sormak aklına bile gelmedi.

Kapı açılınca karşısında tanımadığı bir adam duruyordu.

“Nezaket abla ben karşıdaki emlakçıda çalışıyorum. Kadri abi seslenince hırsızı yakaladık, gözünüz aydın. Ama tam o sırada oradan bir polis otosu geçiyordu bizi gördü.”

“Eee”

“Hırsız bizi suçladı. Biz de bizim hırsız olmadığımızı söyledik. Hırsız da hırsız olmadığını söyledi.”

“Eee.”

“Polis bizden kimliklerimizi istedi. Bende vardı, ibraz ettim ama Kadri abi malum, don gömlek evden çıkmış.”

“Evladım ne istiyorsun çabuk söyle.”

“Abla polis şimdi onları karakola götürdü. Kadri abi de git Gürsel bizim evden, benim kimliğimi, cüdanım ve elbiselerimi al bana getir” dedi.

“Desene be evladım.”

Nezaket Hanım hızla eşinin cüzdanını, elbiselerini bir ceket, bir pantolon, bir de gömlek ve bir de ayakkabıyı bir çantaya koyup gelen kişiye verdi. Adam hızla yola koyuldu.  

Aradan birkaç dakika geçmemişti ki Kadri Beylerin kapısı tekrar çaldığında, polisten haber bekleyen Nezaket hanım tekrar kapıya koştu.

Karşısında don gömlek, ayağında terlikle Kadri Beyi görmesin mi?

“Eyvahhh….”

Nezaket Hanım başını iki elinin arasına almış gördüklerine inanamıyordu

“Eyvahhh”

 

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..