Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

http://blog.milliyet.com.tr/ibrahimortas

04 Eylül '16

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Pazar günleri beynimi besleme günümdür

Beynine ve vücuduna değer vermek kendine değer vermektir.

İnsan Kendisine Zaman Ayırmasını Bilmeli

İnsanlığın kısa tarihinde öğrendiği önemli olgulardan biri sanırım kendisine değer vermesi ve kendisine zaman ayırmasıdır. Her insanın sağlıklı ve mutlu yaşaması için kendisine zaman ayırıması birkaç yönden önemli. Her şeyden önce insanın düşünmesi ve kendisini yenilemesi için kendisine zaman ayırması gerekir. İnsanın kendine zaman ayırması aynı zamanda kendine değer vermesi demektir. İnsan vücuduna ve beynine değer vererek farklılaşır. Günlük sağlıklı beslenmesi, temizlik, egzersiz yapması kendine yakışır giyinmesi sağlıklı mesaj vermesi gibi. Beynine değer vermesi ise farklı kaynaklardan okumalar yapması, sinema, tiyatro, geziler yapması beynin işlevi ve zindeliği için ayrıca gereklidir.

Kitap Okumak Beyni Beslemenin Önemli Aracıdır

Ortaokul yıllardan beri olanaklar ölçüsünde hep okurum. Dilin güzelliğini ve inceliklerini anlamak ve yaşamın anlatılış şekillinin verdiği haz ancak okuyunca anlaşılıyor. Hele yazar dil anlatım zenginliğine sahipse ve yeni kelimler önünüze koyduysa ve siz de düşürtüyorsa okumak daha da keyifli ve eğitici olmaktadır.

Babam kendisi okul yüzü görmediği için çocuklarını okula gönderme konusunda çok istekli ve ısrarcıydı. Sağ olsunlar o dönemde öğretmenlerimiz okuma alışkanlığı kazandırma konusunda hevesliydiler. Kimin ne tür kitap okuduğu değil kitap okumak önemliydi. Klasikleri okumak, gazete okumak, tartışmalara katılmak bu bakımdan bir ayrıcalıktı. O dönemde genelde okuyan arkadaşlarımızın sonrada farklılaştıklarını ve şimdilerde devlete değiller, ancak kendiişlerinde ve yaşam başarılarının yüksek olduğunu görüyorum. Genelde okumaktan itina eden veya önemini fark etmeyen arkadaşların çoğunu sıradanlaştığını görüyorum. Farkına varıla bilirliği erken gelişmiş, dünyayı okuyan insanlar bulundukları ortamı değiştirmiş, yeni atmosferler yaratıklarını gördüm. Orta ve ortanın altı düzeyindeki liyakatsiz ve okumayan insanların ise eline aldığı yüzüne gözüne bulaştırdığını ve vermişiz kaldıklarına şahit oldum. Bu bağlamda okumanın önemini ilk gençlik yıllarımda fark etmiştim.

Devletimiz Okuyandan Hep Uzak Durdu

Zaman zaman ülkemizin neden yetenekli, okuyan, araştıran gençlerini devlet katına almadı. Araştıran ve sorgulayandan devletimiz nedense hep batılıların telkinleri ile uzak durdu. Gerçekten okuyan ve sıra dışı liyakat sahibi insanları devletimiz kurumlarında çalıştırsaydı acaba ülkemiz bugün bu zorlukları yaşar mıydı diye de beyniniz sormadan edemiyor.

Kendime Zaman Ayıramadım

Bilim hayatım boyunca da tarım-toprak ve bitki besleme bilimcisi olarak yazları sürekli sera ve tarla denmeleri nedeniyle neredeyse (bir iki birkaç günlük izinler hariç) hiç izin kullanmadım. Şimdi geriye doğru baktığımda maalesef başta ailem olmak üzere kendimize hep haksızlık etiğimizi görüyorum. İlk gençlik yıllarımdan bu yana ülkemiz hep zor dönemlerde geçiyor hem de her geç gün daha da zor dönemlerde geçmektedir. Hep fedakârlık yaptık, ülkemiz Mustafa Kemal’in hedeflediği muasır medeniyetler seviyesine çıksın, ülkemiz daha demokratik olsun, hukuk sitemimiz daha evrensel olsun, kimse ötekileştirmesin devletin kapıları liyakate dayalı olarak herkese açık olsun, yurttaşlar haklardan eşit yaralansın diye hep çalıştık ve istekte bulunduk.

Bu süre zarfında gençliğimizi nerdeyse hiç yaşamadık. Üniversite öncesi köyümde ve üniversite yaşamımda da tarlada ot yoldum, çapa yaptım, sulama yaptım. Almanya'da, İngiltere'de öğrencilik yılları ve ABD'de doktora sonrası çalışmalarda Cumartesi, Pazar günleri de laboratuvarlara gittim. Şimdilerde halen her Cumartesi çalışmak için bölüme giderim. “Çalışan demir ışıldar” örneği önemli. Gerçekten çok çalıştım ve okudum ve binlerce sayfa da yazım. Verdiğim her dersin ders notlarını hazırladım, yüzlerce konferansta konuştum, 40 küsur ülkede bilimsel toplantıya katıldım. Bunların tümünü yukarıda belirtiğim okumaya bir diğer ifade ile "BEYNİMİ BESLEMEYE" borçlu olduğumu düşünüyorum. Bundan sonrada akıl ve ruh sağlığım elverdiğince beynimi beslemeye devam edeceğim.

Her insanın günün belirli saatleri en üretken oldukları dönemlerdir. Ben de genelde özellikle Pazar sabahları erkenden okumaya ve yazmaya ayırım. Sabahın sakinliği ve yalnızlığında çalışmak ayrı bir keyiftir.

Dört mevsimin ayları arasından bir tercih yapsam herhâlde en çok sevdiğim Eylül Ayı’dır. Eylülün ilk pazar gününü beynimi beslemeye ayıracağım. Bilimsel çalışmalardan dolayı okuyamadığım birikmiş, gazete dergi, kitaplarımı okuyacağım. Ayrıca almam gereken notlar var.  Bugün ayrıca kendime ve aileme de zaman ayıracağım.

Sonuç ve özet:

Doğadan ve insandan yana duruşumuzla kendimize ve çevremize de değer vermemiz ve onlarla birlikte mutluluk içinde yaşamamız kendimize değer vermenin en önemli göstergesidir. Yaşamı ve yaşamın bize sunduğu ortamı ve imkânları tanımak anlamak ve ona uygun yaşamak için beynimize değer verme ile anlaşılır. Yoksa gelir geçer sıradanlaşırız.

Yaşamak için çalışanlardan mısınız, yoksa çalışmak için yaşayanlardan mısınız?

4 Eylül 2016 Adana 

İbrahim Ortaş,  iortas@cu.edu.tr

 
 
Toplam blog
: 190
: 1163
Kayıt tarihi
: 21.06.07
 
 

1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldum. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hiz..