Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Pazar hüzünleri

Pazar hüzünleri
 

Kahvemden bir yudum aldım yaklaşık on dakikadır ekrandaki beyaz sayfaya bakıyorum...

Pazar geceleri daha farklı hissediyorum...

Eskiden günlük tutardım, “günlük” lafın gelişi benim ki haftalık daha çok.

Geçenlerde eskiden karaladığım notlara değil de tarihlere ve günlere dikkat ettim.

<ı>Genelde Pazar günleri yazmışım!

Ya bir maç sonrası( <ı>Tuttuğum takım yenildiğinde, Milli takım yenildiğinde), ya da kayıp edilen bir akrabanın, arkadaşın, tanıdığın ardından…

Üzüntülerimi ve hayal kırıklıklarımı anlatmışım uzun uzun. Gelecekle ilgili öngörülerim ( <ı>hiç biri olamamış) pişmanlıklar, kızgınlıklar, isimler...

Geçenlerde hatırlayamadığım birinin bana hediye ettiği kitabı anlatmıştım, konunun üzerine de biraz felsefe yapmıştım… Yazıyı bilmem ama başlık güzeldi ( <ı>bence) “ Unutursan unutulursun

Kural bu işte...

Acı belki ama adil de.

“ Bu gün Sedat’la İstanbul’a gezmeye gittik”

Sedat’ın kim olduğunu çıkartamadım.

Nereleri gezdiğimizi de hiç bilmiyorum...

Tarih; 1991

19 yaşında genç bir adam, Pazar günü İstanbul’da nereyi gezer diye kurguladım...

Şimdi olsa Çiçek Pasajına gideceğim kesin de o zamanı anımsayamadım...

Şu an samimi olduğum biri ile karşılık sohbet ediyor olsam, herhalde “ yaşlanıyorsun dostum” derdi.

Yaşlanmak mı, yaşanmışlıkların, isimlerin ve yüzlerin üst üstü birikmesi mi?

Her güne bir dosya kâğıdı desek, her yılı bir klasörün içine koysak… Ohooo!

***

Kuvvetli poyraz vardı bugün…

Marmara Erğelisin’den balık için teke çıkartmaya niyet ettik ama bizden önce birileri tekelerin canına okumuş... Yirmi tane ya süzdük ya süzemedik...

Yazlıkçılar evlerine dönünce, kumsallar eski tas eski hamam… Sahilde tek tük denize girenler, yürüyüşe çıkanlar, köpeklerini gezdirenler var ama hepsini saysan iki elin parmaklarını geçmez...

Eylül ayının ilk haftasından, pastırma yazına kadar olan süre. En sevdiğim dönem…

Balıklar iyice kıyılayacak, deniz kenarında otururken sıcak yerini tatlı rüzgârlara bırakacak.

Hava erken kararacak, uzun geceler başlayacak…

Yem az olmasına rağmen şansımı denedim…

Yaklaşık üç saat kumun üzerine oturup, balık vurmasını bekledim…

Üç saatin tortusu bir küçük mırmır, onu da denize geri bıraktım

Elimi kolumu sallaya sallaya eve döndüm.

***

Diyeceğim o ki sevinçlerini ve mutluluklarını yazmıyor insan.( <ı>Genelleme yapma nerden <ı>biliyorsun?)

“Tamam”, cümleyi düzelteyim o zaman sevinçlerimi ve mutluluklarımı kâğıda dökmemişim...

Neden?

Çok garip ama eskiden yazdıklarımın başkaları tarafından okunmasını istemezdim...( <ı>Korkak!)

Okuldayken arkadaşların, evdeyken birilerinin günlüğü okumasından korkardım... Hüzünleri yazardım, sevinç ve mutluluklar bana kalırdı.

Hata etmişim! (<ı>E güzel)

Neresi güzel?

Şimdi hiçbirini anımsamıyorum! ( <ı>KÖTÜYMÜŞ!)

***

Oturmaktan sırtım yapış yapış oldu yine…

Bu yaştan sonra yeni bir oyuna başladım...

Belki denemek isteyen olur diye yazıyorum.

<ı>Duşun altında gözlerimi kapatıyorum, önce suyun sesini dinliyorum, ardından bir şelalenin altında oturduğumu hayal ediyorum.

<ı>Güneşli bir gün düşünüyorum gökyüzüne baktığımda gözlerim kamaşıyor. Hafif bir meltem esiyor.

<ı>Başımın üzerinde daireler çizerek uçan bir kuş var…

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..