Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

05 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Pazar pazarı (2)

Pazar pazarı (2)
 

Akılları karman çorman olmuş. Anlamsızlıkları anlamaya çabalayan düşünürler, yine aynı bildik hatalarla çözümlemelere yönelerek beyinlerini rahatlatmaya çalışıyorlar. Acaba bu %47 (%54.4) nasıl oldu? Nereye gittiler mitinglere gelenler?

Analizleri 23'nden bu yana izleyip okurken o denli çok yanlış değerlendirmeler gördüm ki, içimden "bu adamlar, bu ülkenin adamı değil" demek geçer olunca peşlerini bıraktım.

Önce yakından başlayayım.

-CHP parti meclisinde 12 gerçekleri gören insana karşı 80 küsür gezinti ruhlar "evet herşey yolunda, size tapıyoruz" demişler. O seksenküsürü iyi analiz etmek gerekli: Nasıl oluyor da oluyor, böyle düşünmeyi başarabiliyorlar! el insan!

-Şırnak'ta, Hakkari'de, Diyarbakır'da miting yapmayan anamuhalefet yenilgi nedenlerini "bilenlere" yazdırmış olmalı. Çünkü bu denli güzel cümleler ve oturaklı lafları üretecek bir parti yönetiminin böyle bir yenilgi alması imkansızdı. 13 Kişi ayrıldı. Yüzde on gitti. 2 Milyon hesaptan düşmeli. Bu durumda bir milyon altıyüz gururla artan sayıyı eksi şeklinde değiştirirsek şimdi cümle şöyle olmalı: "Seçimlerde sadece 400 bin oy kaybettik. Partimiz oyunu korumuştur".

-Parti liderinin, iki gün dışarı çıkmayınca, ilk görüntülerinin tam bir "çökmüş yüz" ifadesi taşımasını beklerdik. Çok dinç, harika bir cilt, kaygısız gözleri vardı. Özenle listelediği 99 savaşçısı! Savaşı hiç bitmeyecek. Ve onun da en sevdiği şey bu savaş: Kendi içindeki muhaliflerle sonsuza kadar savaş.

-Bazı değerlendirmelerde "genel başkanın yerinde başka biri de olsa sonuç pek değişmezdi" pelesenki var. Farklı olacaklar ya. İnönü'nün torunu böyle düşünmüyor ama.

-Düşmanıma dilemem, siyaset aşığı bir genel başkanının olmasını. O dinçlik başka türlü açıklanamaz.

Geçenlerde yaşlı bir teyzeyi muayene ederken yaşını sordum; "67" dedi. Teyzeye erken yaşlanmış olduğunu sölyediğimde, "gün yüzümü gördük guzum" dedi bana. Bu dinçliğin, güzelliğin hesabı umarsızlık, endişesizlik olmalı. Balık tutulduktan sonra hemen öldürülmeliymiş. Yoksa havasız çırpınarak ölen balığın vücudundan salgılanan adrenalinin etin tatını bozduğu anlaşılmış. Stres insanda ten kırışmaları, kamburluk, göz altlarında çökmelere de yol açıyor. Pırıl pırıl bir cilt, deniz kumunda yanmış bronz bir ten, güvenli gelecek, güzel bir hoby: Parti liderliği.

-Zor günlerin kapısından girdik. Artık biraz gevşeme zamanı. Çünkü bol adrenalin gerekecek hepimize. Sular bitiyor. Denizler kuruyacak -kuruma, buharlaşma anlamında değil. Zararlı birçok organizma Akdeniz'e doğru akıyor. Ekosistem bozuluyor. Balıklar için gerekli deniz ph'sı tatlı su yetersizliğinden asitlenecek. Balıklar yok olurken zehirli sarmaşıklar gibi yosunların istilası gelecektir. Herkesin aklında banyo suyu var. Meyve sebzeleri nasıl sulayacağız? Susuz kalmış topraklarda tuz oranı artacak, killenecek toprak ve çoraklaşacak. Ama insan çoğalması artarak sürecek. Koca İstanbul tıklım tıklım terliyken hala en küçük boşluğa insanlar akıyor. Nedir bunun sonu?

-Amerikan ordusu 190 bin silahını kaybetmiş. Koca bir ordu kurmuş olmalılar.

-Yazı yazmak veya düşünmek sizce yorucu mudur? Hayır dediyseniz, neden köşe yazarları notebooklarını yanlarına alıp tatillerine gitmezler? Klişedir, "iki hafta yokum, üç hafta yokum" gibi kaçışlarında nedendir bilinmez, hep ayakları suda olmalıki düşünmeye zaman bulamıyor olmalılar. Basının yüzakı sayın Ece Temelkuran bile düşünmeye-arınmaya giderken "üç hafta yazmayacağım" dediğine göre yazmayı bir iş olarak algılıyor. Ne garip, pianistin çaldığı eserleri dinelememesi gibi. Düşünce tatile çıkabilir mi? Demekki oluyormuş. Avcı da ölünce boşluk daha bir artmış olmalı.

-Yüzleşmek için yüz gerek. Yanılıyor muyum yoksa? Sabah gazetesinin köşe yazarı Büyük İskender konusunda diretmelerine devam ediyor. Dün Pirmete ağabeyle de bu konuyu konuştuk. Kendisine gönderdiğimiz -aralıklarla- mailleri okuduğuna inandığını söyledi. Şaşırdım. Nasıl olur bu kayıtsız tutum? dediğimde bana şaşırmamam gerektiğini söyledi. Vidalar yalama olmuş, temel sallanıyor. Batan geminin direğini turkuaz renginde mi boyasak?

-Yaşam yürüyüşümde birçok olaya girdim çıktım. İnsanlar tanıdım. Ama, entelektüel insanlar kadar tutucu, kendi içine gömülmüş, tedirgin, önyargılı, yeniliğe kapalı insanlar görmedim. Şaşırmayınız.
Bir balıkçı düşünün. Denizdesiniz, fakir teknesinde piknik tüpünde pişen balığı aynı ekmekle yiyorsunuz. Ve ona sorarsınız, "sence düşünmek insanı yorar mı?"
"Yormaz mı?" der," tabiki yorar". "Dert ede ede çökersin". "Düşünmek dert midir?" dersin, "evet" der. Bir emekçi için düşünmek derttir. Bir filozof içinse keyif olmalı. Peki bir yazar için ne anlama geliyor düşünmek? Kendini yenilemek olabilir mi?
Okudukça, yazdıkça insan kendi arkasına saklanır aslında. Serin bir gölge değil midir aranan, ateşin ortasında? Ateş demişken, ateşin en serin yeri merkezi olmalı; kaçmak niye? Anlayamadıklarım bölümüne alıyorum bu konuyu da.

-Blog analiz: Şimdilik iyi gidiyoruz. Yazılarımız belli bir kalitenin üzerinde. Sadece şunu yapabilsek bile büyük başarı olacaktır: Burayı sıçrama tahtası olarak görenlerden daha cesur olabilmeliyiz. Editörleri çok fazla hakemliğe veya sorgulamaya çağırmamalıyız. Kendimizle çelişiriz. Bırakın kim ne kadar okunursa okunsun. Az okunun, öz okunun. Benim de az-öz okuduğum insanlar var ve habercimdeler. Blogta gezinirken hoşuma giden bir yazı gördüğümde o an işim varsa, sık kullanılanların içine atıyorum. Belki bir hafta sonra okuyorum ama güzel yazıları kaçırmamaya çabalıyorum.
Editör seçkileri geneldi iyi ama eski Sovyet tarzı dikkat çekici. Yenilklerden korkmamalı; dedim ya tutuculuk:)

- Güçlü için ideal dünya: Kategorize olmuş sınıflı toplum. Hem denetimi kolay hem de vereceklerini daha hesaplı ve dikkatli verebilirler; daha büyük şeyleri alabilmek için.

-Şu sıralar okuduğum kitap: Okuyamıyorum. Daha doğrusu canım istemiyor.

-Şu sıralar beni etkileyen filmler: Bana mı öyle geliyor ama şu sıralar filmler bayıyor beni. Saçma sapan konular, özensiz sahneler, aptalca roller...İyisimi hiç girmeyelim o konulara.

-Pazarınıza biraz da neşe katmak adına size bir video adresi veriyorum. Ben çok güldüm:

http://www.youtube.com/watch?v=X2LIK8lBBL0

sağlıcakla kalın...

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..