Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '07

 
Kategori
Pazarlama
 

Pazarlama ile bizim inekler

Pazarlama ile bizim inekler
 

Geçen akşam, ev kalabalık kapı kapanmıyor desem yeridir, açık tuttuk, gelen giden, her bir ağızdan konuşmalar... Çoktan bir araya gelememenin durumu yani. Terasa taşındı bu gürültü, haliyle bütün sokak şahit.

O ara bir telefon, abim.

-Annem yanında mı, çaktırma sana bir şey anlatacağım. Annem tutmuş pazarlamacıdan bir tabak seti, bir fırın almış. Adamlar sahtekarmış galiba, sen bir baksana ne diyecek..

-Abi bu kaçıncı yaaa..

-Tamam da sen yine anneme kızma, üzülmeden hallediver.

Anında donuyorum ben, millet yavaş yavaş gidiyor, akrabanın düğünü var, oraya gideceğiz. Ben hazırlanamıyorum. Annem baktım karşımda "Ne oldu?" gibilerinden bakıyor.

-Anne sen ne aldın pazarlamacıdan?

-Nerden duydun?

-Duyarım ben. Sen bir iş yapacaksın bana dokunmayacak mümkün mü?:((

Babam.

-Kızım anneni kadınlar iki okşadı, bir sürü bir şey aldı.

Annem

-Ama bana bilgisayar söz verdiler, çekiliş yaptılar bir de fırın çıktı hemen orada. Teyzecim, sen al bunları 15, 15 ödersin. Birde büyük çekiliş var, dediler. Bilgisayar çıkacakmış ne bileyim ben. Biz her ay gelir sizden 15 ytl alırız dediler.

-İyi de anne bunlar sahtekar. Belgeleri var mı peki?

-Ne belgesi "Biz sana ayın 25’nde belgeyi getireceğiz." dediler, çektiler gittiler.

-Telefon, yazılı, kağıt, isim, senet?

-Yok hiç bir şey 4 kağıt imzalattılar gittiler.

-Üff anne yaa, eğer bunlar senedi mafyaya verdilerse bil ki para yerine seni vereceğim. Bütüüüün sorunlarından anında kurtulacağım. Gör sen…

-İyi Melahat iyi, zaten sen benden kurtulmak istiyorsun anlıyom ben, seni ben sevmiyorsun zaten.

-Duygusal sömürü yapmayalım lütfen..

Sen söyle gez. Yani, başa gelmiş, sanki iki yaramaz çocuğum var. İki, kocaman yaramazlar hem de...

Efendim; yukarıdaki alıntılar birebir yaşanmıştır. Sabah gidersin, Tüketiciyi Koruma Derneğine, "Firma adı olmamış işlem yapmıyoruz." Cumhuriyet Başsavcılığına gidersin; "Biz ne yapacağız ki, siz jandarmaya gidin, zaten biz de oraya bildireceğiz." Emniyete gidersin, "Aaaa biz bakmıyoruz bizim bölge değil. İyi de kardeşim İl’in en büyük emniyet Amiri siz değil misiniz? Yok değillermiş Jandarmaya bağlıymış. İlçeye bağlı Köy olduğu için." Herkes masasına kurulmuş akıl satıyor. Hizmet değil.

Gidersin İlçe Jandarma Karakoluna, Jandarma karakolu seni, İlçe Cumhuriyet Savcısına çıkartır. Bu arada tüm akıllar verilir. Uğranılan her yerde bir sürü emniyet bilgileri anlatılır. Bütün bunlar dinlenir.

Cumhuriyet savcısından öğrenirsin ki, bir gece önce bu pazarlamacılar Karakola şikayetten getirilmiş. Numaraları, savcıdan alırsın.Gelirsin eve.


Akşam olmuştur. Sinirler yay gibi esnemektedir. Anne sormaktadır "Naptın" diye?

Hinlik düşünülmüş ve denilmiştir ki, "Hayır bi çaresi yok, seni vereceğim ohh bee kurtulayım yav" denilmiş telefon kapatılmıştır.

Sabah olmuştur. Daha ağzına çayı koymadan telefonu dayamışsındır. Allahtan pazarlamacının uyku saatine denk gelinmiş, açılmak zorunda kalınmıştır.

-Günaydın, Rahatsız ettim galiba..Ama ben X hanımla görüşecektim.

-Buyrun benim. (Ses daha açılmadı, gözlerde açık değildir büyük ihtimalle)

-Ben Çakır Yüksel’in kızıyım.Sizden annem set almış iade edeceğiz de.

-Annen senet imzalamadı mı?

-İmzaladı hanımefendi.

-Eee siz niye arıyorsunuz annen beğenmiş almış. Ödeyecek o.

-Haklısınız beğenmiş almış, ama siz herhangi bir belge bırakmadınız. Kandırdınız.

-Biz kimseyi kandırmıyoruz.

-Hanımefendi hem annemin okuma yazması yok, nasıl cüret edersiniz ki? Senet imzalatmaya?

-Biz belge bırakmamış mıyız? Allah Allah bir yanlışlık olacak sizde?

Allahım bitsin bu geyik, bu çene diyerekten son hamle yaparsın.

-Hanımefendi, bakın ben sizinle hanım hanım konuşuyorum. Malınızı alın, senedimizi getirin. Bakın sizin eşkalleriniz, arabanızın eşkali, şikayetimizin hepsi Tüketicileri Koruma Derneği, Emniyet, Başsavcılık, Ulubey Jandarma, Uzunisa Jandarmada mevcut işte telefonları arayın, sorun. Blöf yapmıyorum. Ondan sonra da siz bana senedimizi getirin. Malınızı alın.

-Aman hanımefendi ne gerek vardı ki? Bu kadar şikayete?

-İyi de, siz bir belge, bir senedin nüshası, telefon numarası hiçbir şey bırakmadınız.Tuttunuz ayın 25.de getireceğiniz dediniz. Ayın 25.de siz de biliyorsunuz ki 7 günlük süre bitiyor.

-Tamam, yıldız hanım. Hatırladım annenizi ben mallarımı alırım. Siz de şikayetinizi geri çekersiniz.

-Ben sizi bekliyor olacağım Köyde…

Oooohh çekmişim, gazeteleri almışım çayımı demlemişim.Keyfim gıcır.Terasa kurulmuşum hafif sabah rüzgarı o biçim.

Zırrrr, telefon;

-Efendim anne..

Annem ağlıyor, aha dedim içimden biri daha öldü.Acaba Kim? Efendim annem pekmez yapmış, dut’un posasının tamamını inek yemiş.

Haydi inek hamile, hem de yedi aylık. Cinsiyeti sormayın bilmiyorum. Koşa koşa gidersin Veterinere, sorarsın, danışırsın, ilaç alırsın. Haydi son hız köye varırsın. İneğe ilaç içireceğiz. İnek ağzını açmaz. Uğraş didin, neyse üzerimize püskürte püskürte içirdik. Şimdi iyi düzeldi. Sağlığı da bebeği de yerinde…

Geri döneceğim. Bekle Allah bekle, pazarlamacılar yok. Ben şehre geliyorum. Telefon açtı komşu, geldiler diye. Zamanlamaları bu kadar olur. Almışlar senedi, iade etmişler malları, kurtulduk. Nasıl kurtulduk. Anamız dinimiz ağladı. Bürokrasi’nin birebir işlemeyişi, hiç kimsenin bu sorunu üzerine alıp, ilgilenmeyişi, haliyle pazarlamacıların ekmeğine yağ sürüyor. Haliyle, bu zamanda kendi sorunun için Robin Hood olacaksın. Kendi işinin peşine kendin düşeceksin. Ancak böyle kurtulabiliyorsun. Niye okuyup memur olacaksın ki, al bir tencere, tava, iki tabak çin işi. Git köylere. Kurmuşsun tezgahı zaten. İmzalatıp, alıp geliyorsun senedi, süresi geçince getirip veriyorsun. Haliyle vatandaş, hakkını bilmiyor ki. Peşine düştüğünde de iş işten geçmiş oluyor.

Bu konuyu kimle paylaştıysam; ya kendinin, yada birebir akrabasının, tanıdığının başından geçmiş bir olayı anlatıyorlar.

Bunlar var ya, bunlar; Köyde, okuma yazması olmayanı hedef seçmişler.Nerden bilsin benim annem Tüketici Haklarını. 7 günlük iade süresini. Bu arada senet’te, 15 yerine 50 Ytl’e yazıyormuş…

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..