Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '11

 
Kategori
Doğa Sporları
 

Peck'de bir sahne

Peck'de bir sahne
 

Peck Kulvarı Niğde Aladağlar’daki Demirkazık Dağının(3756m.) güneybatı yüzünde yer almaktadır


Etkinlik Tarihi: 19-21 Mart 2009 

Etkinliğe Katılanlar: Sönmez Erkaya, Ahmet Çiğdem 

Etk.Klln.Mlzmlr.: Teknik kazma, krampon, kolon, ip, takoz, sikke, perlon, buz vidası, expres bant, kask, hms, atc... 

Etk.Hava Durumu: Gökyüzü genelde açık ve güneşli, yer yer parçalı bulutlu 

Peck Kulvarı Niğde Aladağlar’daki Demirkazık Dağının(3756m.) güneybatı yüzünde yer alan derin ve karanlık bir kar kulvarından oluşmaktadır. Narpuz Boğazının tabanında bulunan Kayacık Pınarından(2300m.) yükselerek, sağ tarafta ki geçitten rota ağzına ulaşılır. Kulvarın uzunluğu yaklaşık 1000m. kadar.Rotanın başlangıcı ilkin gayet yatık. İrtifa alındıkça dikleşerek daralıyor. Ayrıca kollara ve koridorlara bölünüyor. Hiç sapmadan kulvarı takip etmek gerekiyor. Ancak kulvar net olarak ikiye ayrıldığında (bunu rota ortasında bulunan devasa kaya bloğondan anlıyorsunuz) sağdaki kısmı takip ediyorsunuz. Sonrasında Amfi Tiyatro denilen genişçe bir düzlüğe varılıyor... Kulvarın en daralan yerine kadar yükselerek "V" çentiği denilen yerde noktalıyorsunuz. Çentiğin devamı kuzey duvarına akıyor. Kuzeybatı sırtının etaplarından biri olan kulenin sağında ki kaya-buzul (mix) dar kulvarı izlenerek zirveye ulaşılıyor. Yazın son derece rahatlıkla çıkılabilen rota yüzeyleri(3+, 4) , kışın çok sert oluyor. Özellikle miks çıkışları için drytooling tekniğinin bilinmesi gerekiyor. 

Tırmanış Detayı : 

Otobüsümün kalkmasına neredeyse bir saat vardı. Oysa ben Bouldurhanede(Taksim’de tırmanış duvarı) keyfi olarak tırmanış antrenmanımı sürdürüyordum. Kış süresi dolmadan Aladağlar'da bir çıkış yapmak istiyordum. 

Bu sene ki hava koşulları hemen hemen hiç uygun olmamıştı. Bu sebeble çoğu dağcı olumlu hava ortamını ve kar koşullarını yakalayamadığından, özellikle Aladağlar ihmal edilmişti. Kış boyunca riski daha az olan Hasan, Ilgaz, Uludağ, Süphan ve Erek dağlarını tercih etmiştim. Şimdi ise daha önceden yaz çıkışını denediğim Peck Kulvarının kış tırmanışını yapmak istiyordum. Bunu son anda tırmanış partnerlerimden sevgili Ahmet arkadaşım önermişti. Tabii koşullar pek namüsait olduğundan çok uyarı aldık. Çığ riski taşıyan rotalardan biriydi. Zamanında üç kişinin hayatına mal olmuştu. Lakin biz yine de gidecek ve kararı yerinde verecektik. Tunç Fındık ve Efecan Aytemiz'in uyarılarını da kulaklarımıza küpe yaparak Niğde'ye doğru yola koyulduk. 

Niğde otogarını artık şehrin dışına taşınmış olarak bulduk. Yeni terminal gayet şık ve moderndi. Oradan Çamardı otobüsleri ve Çukurbağ köyü. Bizi bekleyen traktörcü Mehmet'le Sokullupınar yaylasına vardık. Vakit kaybetmeden Narpuz vadisine girdik. Sokulluyu kar altında beklerken, Narpuz’da bile kar yoktu. Sadece dağ eteklerinden yukarılara doğru yükselen kar bulunmaktaydı. İyi ki gelmişiz dedim. Eğer şiddetli bir rüzgar çıkmazsa bu iş güzel olacaktı. 

Hava kararmadan Kayacık Pınarının dibine kamp atmalıydık, attık da. Gerçi ben rotanın dibine kadar gidelim, zaman kazanırız dediysem de, partnerimin "enerjimizi yarına saklayalım" talebi daha uygundu. Gece 02'30 sularında rotanın bulunduğu yamaca girdik. 

Bundan iki sene önce İsmet, Ahmet ve ben Mayıs ayında rotayı denemiştik.”Amfi Tiyatro”, rotanın bir bölümü, denilen yere geldiğimizde vakit çok geç olmuş ve kulübün bizi bekleyen aracını daha da fazla bekletmemek için aynı rotadan geri dönmüştük. Bir sene sonra Ahmet, rotanın yaz çıkışını tamamlamıştı. Bakalım kış tırmanışında da aynı başarıyı yakalayabilecek miydik? 

Gökyüzü açık olmasına rağmen rotanın başlangıcı olan geçidi kestiremeden fazla sola kaydık. Gece karanlığında rota girişine ulaştığımızda gün ağarıyordu. Kulvar tıka basa kar doluydu. İlk yoklamalardan olumlu netice alınca kulvara yüklendik. Eğer bu hızla gidersek bugün bitirebilirdik. Rotanın ortalarına doğru karda dize kadar batmaya başladık. Toz kar oluşu işi daha da zorlaştırıyordu. 

İyi tarafı güneşin kulvara en son girişi. Ahmet açılan izleri bozmadan temkinle geliyor, her tehlike işaretinde beni uyarıyordu. Akacak olan bir çığdan kesinlikle kurtuluş yoktu. Kulvar hem dar hem de kaya duvarlarına tutunacak elverişli bir ortam bulunmamaktaydı. Kulvarın ikiye ayrıldığı büyük kaya bloğuna gelmeden sağdaki koridora saptık. Girdiğimiz yer dik bir kaya kütlesiyle buluşunca erkenden kulvarı terk ettiğimizin farkına vardık. Geri dönmek de işimize gelmedi. İp emniyetinde parkuru aşarak yeniden kulvara indik. Bu bizim bayağı zaman kaybetmemize yol açtı. Amfi Tiyatro denilen geniş alana geldiğimizde havanın kararmasına iki saat vardı. Bu batan karda fazla yol alamayacağımızı anladık ve hemen bivak olayına geçtik. Olası bir çığ ve taş yuvarlanmasına karşı korunaklı bir kaya dibine bivaklarımızı attık. 

Tabii yanımızda uyku tulumu ve mat yok! Soğuk kendini hissettirince bunların önemini daha iyi kavradık. Bir an önce sabahın olmasını diliyorum. Her aşırı üşümemde saatime bakıyorum, gün ne zaman ağaracak diye. Öyle ya her akşamın bir sabahı var. Nihayet gün ağardı ve ısınmak için hemen hareketlendik. Yarım saat sonra ayak uçlarımın ağrısıyla kıvrandım. Plastik yerine deri ayakkabılarımı getirmiştim. Oysa bu sene ki diğer kış etkinliklerimde bir sorun yaşanmamıştı, gayet iyi performans göstermişti. Demek ki karla fazla temasta plastikler daha iyi bir çözümdü. Güneşte hala karanlık vadiye dolmamıştı. Oturduğum yerde ayaklarımı ovalarken güneşin bir an önce yüzünü bana çevirmesini bekledim. 

Artık güneşin ışığı ve ısısı iyice kulvarı kaplamıştı. Bu ısıyla, potansiyel kar hareketini başlatmadan bir an önce kulvarı bitirmeliydik. Ahmet’in biraz sonra korkuyla irkildiğini fark ettim. Meğerse battığı yerin altı iyice boşalmış. Yani erime alttan odaklı. Bu da durdurulması ve kaçınılması zor bir hareketin başlangıcı olabilir. "V" çentiği denilen yere ulaştığımızda kar kulvarı da bitmişti. Bu kaya çentiği, kuzey duvarına akıyordu. 

Çentiğin solunda bulunan kule beni üç yıl öncesine çağrışım yaptırdı. Sıcak bir yaz günü kuzey sırtını çıkarken, Asım, Ahmet ve ben bu kuleden iniş yapmıştık.S onrasında çentiğin sağındaki geçitten zirveyi buluşturan hatta adeta koşarcasına ulaşmıştık. 

Oysa bu geçit şimdi bir buz parkuruna dönmüştü, hem de cam buz. Bir yandan da foto ve video kaydıyla bu anları yanımızda İstanbul’a taşıyoruz. Bu sizlere bir sunum olarak dönecektir. Bu çekimler bizi çok oyalıyor, gecikmemiz de bununda payı çok yüksek. Fakat duayenlerimizin belirttiği gibi "biz zamanında buna önem vermedik, şimdi sancısını çekiyoruz" söylemleri bizi bilinçlendirdi. 

Aşağıdan tüm vadiyi kaplayan yoğun bir sis bize doğru yükseliyordu. Vakit geçirmeden teknik kazmalarla rotaya daldım. Bol heyecanlı bir çıkışın ardından, bir kaya çatlağı arıyorum... “Evraka” 

Bir kaya çatlağına sabitlenmiş sikke. Emniyet kurarak Ahmet'i yanıma alıyorum. İkinci bir sikeye 30m. sonra rastlıyorum onu da kullanıyorum. Sis her yeri kaplamadan zirve sırtında ilerliyoruz. Tam zirve kılçığına geldim, sis beni yakaladı. Her zamanki gibi klasik zirve! Yahu niye doruktayken, güzelim manzarayı fotoğraflayamadık. Zirve defterini buldum ve karalamaya başladım. Bir de ne göreyim. Yazdan beri Demirkazığa çıkılmamış. Yani bu kış döneminde ilk ve son zirve yapan biziz. Hatta Aladağlar'da. Baştan da dedim ya. Bu sene kış koşulları çok çetindi. Düzensiz hava ve kar koşulları birçok dağcıya geçit vermedi. Bunu skor olsun diye söylemiyorum, sadece bu şartlarda zirve yapmamız bizi çok sevindirdi. Süratle aynı rotadan dönüşe geçtik. 

Mevcut sikkeleri kullanarak ip inişi yapıyorduk. Bivakladığımız yere geldiğimizde hava kararmak üzereydi. Buna memnun oldum. En azından çığ riskini azaltacaktık. Gerçi hava kapanmış ve soğumuştu ama kar hala batıyordu. Gündüz, güneşin enerjisiyle bazı kar tabakaları kaymıştı. Bu bizi bayağı ürküttü. Bazı kar kütleleri de kopup aşağılara doğru akmıştı. Neredeyse nefes bile almadan kulvarı bitirdik, tabii bizde bittik. 

Kamp yerinde kurulu çadırımıza yaklaşırken içimizi bir sıcaklık kaplamıştı. Kaz tüyü tulumlarımızda güzel bir uykuyu hakketmiştik. Hele dün gece ki bivak olayından sonra bu tam bir mükafattı. Uykuya dalarken yüzümüzde tatlı bir tebessüm vardı... 

 

 

 
Toplam blog
: 7
: 872
Kayıt tarihi
: 06.03.10
 
 

Uzun yıllardır dağcılık ve kaya tırmanışını birlikte sürdürmekte. Ülkenin hemen hemen tüm dağları..