- Kategori
- Magazin
Peki ne yapsaydı Bihter?
Bihter, kötülüğü ele almıştı. Öyle ya, sen merhametli, sevecen kocayı bırak, tutkunun peşinde hain kadın ol!
Hepimiz nefret ettik hepimiz! Dedik ki, ah şu kadın ne edepsiz, ne terbiyesiz… Ah! Bir yakalansa kocasına, ah bir boyunun ölçüsünü alsa, ah! bir rezil, rüsva olsa…
Bu düşünceler hepimiz gibi benim de düşüncelerimdi. Ta ki dün akşama kadar… Nasıl üzüldüm. Nasıl içim eridi kadına… Sevmiş belli! Kalpten bağlanmış, bitmiş kadın…
Bihter eğer o gece; Nihal’le, Behlül’ün eve geç gelip te piyano çaldıkları zaman da mışıl mışıl uyusaydı kocasının koynunda… İşte o zaman hiç mi hiç değeri olmayacaktı gözümde. Aşk demeyecektim yaşadıklarına. Seven kadın kıskanır, seven kadın çıldırır. Seven kadın saksı düşürür. Seven kadın gecenin ayazında buz keser… Yok, Kocasının koynunda uyusaydı, yok, o gözü dönmüşlüğü olmasaydı…
Peki ne yapsaydı Bihter?
Herşeyi aklıyla sineye çekip gidip yatsa mıydı?
Aşk anında vazgeçişlerde mi değerli kılınırdı?
Yoksa düz ıvada iyi, yokuşta pes mi edeydi?
Gidip kocasının koynunda mışıl mışıl uyku mu çekseydi?
Bana göre Bihter olamayacaktı.
Üzüldüm gerçekten… İmkansız aşkına üzüldüm, çaresizliğine üzüldüm. Taşkın hareketlerine üzüldüm. İşte dedim; seven kadının hareketleri…
Burada bir dizi karakterine üzülmek değil, hadi geçelim Bihter’in durumunu…
Hangi kadın beklemez sevdiğini, hangi seven devirmez saksıyı, hangi seven paylaşır sevdiğini?
Bihter’e çok üzüldüm çooooook! Kim Bihter'in yerinde olmak ister? Yazık!