Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '07

 
Kategori
Blog
 

Peki ya eskiler?

Peki ya eskiler?
 

Nihayet, bütün tembelliğime rağmen ben de 50. bloğumu yazıyorum. Hani bir çok arkadaşımızın çoktan devirdiği “50” rakamına ben ancak ulaşabildim. Gülmeyin; ne yapayım, geç olsun da güç olmasın! Olsun varsın, kendimi aşmam adına çok da memnunum halimden. Çünkü ilk başladığım sıralarda yazmış olduğum bir kaç blogdan sonra “Ne yazsam acaba?” diye kara kara düşünmeye başlamıştım. Sonradan gördüm ki, insan yazdıkça açılıyor, daha bir hevesleniyor. Haa genelde 50 ve katları kutlanıyor ya; kutlamak adet oldu diye de kutlamadan geçmeyeyim dedim. Benim neyim eksik:)

Büyük İtalyan ailelerine benzettiğim burada bir çok konuda tartışmalar olabiliyor. Hatta bu ortamın dinamiği biraz da bu olaylar üzerinden devam ediyor. Genel anlamda bakıldığında , bir çok fikrin ortaya konulduğu bir platformda da, fikir ayrılıklarına düşülebileceği gün gibi ortada. Her geçen gün aramıza yeni arkadaşlar katılıyor. Bazıları da Milliyet Blog’dan ayrılıyor. Bunların bir kısmından haberimiz oluyor. Çünkü sıkça yazdıkları için tanıdığımız arkadaşlarımız bunlar. Bir kısmı da bazen, varlığından haberdar olamadığımız gibi, yokluğunu da bilemediğimiz kişiler; sessiz sedasız son veriyorlar yazmaya.

İşte asıl değinmek istediğim nokta da bu! Blog yazanların çokluğu ve yazma sıklıkları göz önüne alındığında “Bir çok güzel yazının arada yitip, eski sayfalarda yerini alması “ konusu değişik zamanlarda ben ve bazı arkadaşlarımca dile getirildi. Yeni yazılan yazıları okumaya bile zaman ayırmakta zorluk çekiyoruz her birimiz. Blog habercimde olup da izlemeye çalıştığım arkadaşlarımın bile eski yazılarını okumaya fırsat bulamıyorum. Tam da “yeni geleni tüketelim!” mantığında bir koşuşturma içinde buluyorum kendimi. Bazen bir vesile ile eski sayfaları karıştırdığımda da, daha önce oku-ya-madığım bloglar için çok hayıflanıyorum doğrusu...

“Editör’ün Seçtikleri” bölümü aslına bakarsanız bu anlamda eski yazılara da yer vermesi nedeniyle biraz ihtiyacı gideriyor olsa bile, gene de blogların çokluğu göz önüne alındığında ne kadar yetersiz kalabileceği hepimizce malum. Bununla ilgili ne yapabileceğimi düşündüğümde, aklıma şöyle bir fikir geldi. Bundan sonra, yazdığım her blogun sonuna, buraya emek veren arkadaşlarımın eski yazılarından birisini, bazen de bir kaçını önereceğim naçizane. Editör önerir de, ben öneremem mi:) Kendimce hoşuma giden bir blogla ilgili link verdiğimde de, en azından belki ilgisini çeken birisi olursa bir de o sayfayı tıklar. O güzelim yazıların, tozlanmasını istemiyorum kendi adıma. Böylelikle eski sayfalarda yitip giden bir yazı, bir kereliğine bile olsa tekrar güncellenmiş olur. Nasıl duygularımı ve düşüncelerimi paylaşıyorsam, hoşuma giden bir yazıyı da paylaşmak isterim. Bir çok yazı, büyük emekler verilerek ortaya çıkıyor çünkü...

Yaklaşık 9 aya yaklaşan blog maceramda ( macera diyorum, çünkü bir gün gelip de böyle bir işe kalkışacağım aklımın ucundan bile geçmezdi), yazmam için bana güç ve cesaret veren , güzel yorumlarıyla beni onurlandıran, buraya varlığıyla renk katan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Yaşamımda çok farklı bir pencere açıldı ve içeriye sayenizde yumuşacık bir meltem giriyor…. Bundan sonra da bu pencere hep açık kalsın istiyorum…

NOT. İlk önerim, beni Milliyet Blog ile tanıştırıp, kendimle ilgili bir şeyi keşfetmeme sebep olan sevgili dostum Başak Altın’ın bir yazısı. 13/02/2007 tarihinde yazmış.Belki çok eski bir blog değil ama gözünden kaçanlara hatırlatmak istedim sadece. Adı “Kelebeğin Aşkı”

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=25904

 
Toplam blog
: 78
: 1658
Kayıt tarihi
: 04.10.06
 
 

30 yıldır Antalya'da yaşıyorum. Akdeniz Üniv. Tıp Fakültesi mezunuyum. "Tıbbiyeden her şey çıkar, ar..