Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '08

 
Kategori
Öykü
 

Pembe kız

Pembe kız
 

Her yaşam bir roman


1965 de eşim teftiş için Güney Anadolu'ya gidecekti. O zamanlar eşlerini pek götürmezdi müfettişler. Ama her şeye meraklı ben dururmuyum. Onun da işine geldi. Altı aylık hasrete de dayanamazdık zaten. O günler hala dün gibi. Anadolu'mun hüzünlü, bakımsız, yalnız kaderi bu gün ne kadar değişti bilemiyorum..... Anlatacağım hikaye gerçek.. Ve ne yazık ki hala aynı yerdeyiz...


Pembe Kız.

On altı yaşındaydı Pembe kız.Güney Anadolu'nun ot bitmeyen, kıraç küçücük bir köyünde doğmuştu.Anası çalıştığı tarlada doğurmuş, göbeğini oracıkta taşla kesmiş, beze sarıvermişti bebesini.Eve dönerken erkeklerin akşama kadar pinekledikleri, kahvenin önünden geçerken anlamasınlar diye.
Yeni doğmuş kanlar içinde ki bebeğini heybesine koymuş, vurmuş sırtına ağrıyla, sancıyla uyuşmuş karnını tutarak ama dimdik evine getirmişti.
Pembe kız çocuk olmanın bütün ağırlığını duyarak büyüdü, o penceresiz toprak evde.Otuz beş yaşında ihtiyar olmuş anasına ve yaşadığı zor şartlara rağmen, ümit doluydu içi.Ah babası bir de okula yollasaydı.Ama okul iki kilometre uzakta.Hem kız kısmı okuyup da ne olacak.

Bir gün köye genç bir memur tayin oldu.Yakışıklı, bekar bir adam.Şehir hayatından sonra burada yaşamak çok zordu.Hele bekarsan.Pembeyi tesadüfen gördü. Kara üzüm gözlü, bembeyaz tenli bir ahu.

Köyün ağası aracı oldu, istetti babasından.Baba beş milyon başlık istedi.O zamanın parasıyla çoktu ama, borç harç buldu parayı, Pembe'yi imam nikahıyla aldı.
Köy yerinde hayır deme imkanı yoktu ama, Pembe kız çok sevdi okumuş, yakışıklı kocasını.Köydeki erkeklere hiç benzemiyordu.Dayak yok, yumuşak sevecen..Ona tapıyor, kusursuz hizmetini görüyor ve hep bir şeyler öğreniyordu.Bir de kızları oldu..

İki sene mutlulukla geçti.Pembe sanki bir rüyada yaşıyordu.Kızı minicik yavrusu köyün kadınları gibi olmayacaktı.Tam o ara tayini çıktı kocasının.Havalara uçtu sevincinden.Yeni yerler görecek, bebeği okuyacak, sevdiği erkeğiyle mutlulukları sonsuza kadar sürecekti

Bir sabah uyandı ki kocası yanında yok.Eşyalarını gizlice toplamış, küçük kızını bile düşünmeden, çıkıp gitmişti sessizce..

Penbe günlerce bekledi sevdiğini.'Olmaz 'diyordu, yapmaz..Ama dönmedi..
Kucağında bebeği, gözleri kupkuru ama içi acı yağmurlarla döndü baba ocağına.Yüreğindeki hasret, kırgınlık, mutsuzlukla daha çok çalıştı, horlandı.Ama onu seven güvendiği erkeğinin neden bıraktığı sorusundan başka bir şey hissetmiyordu ki.

Bir gün eve erken döndü babası.'Çocuğu hazırla, eşyalarını topla gidiyoruz' dedi.Yüreği hop etti heyecandan.'Allah dualarımı kabul etti, yiğidimize babamıza kavuşuyoruz herhalde.Tanrım sana şükürler olsun.Ben biliyordum bizi bırakmayacağını' Kaçakçı topal Hüsnü'nün evinin önüne gelince anladı.Eve baygın taşıdılar Pembe'yi.Bu sefer daha az para almıştı babası.Çünki kızı hem dul hem çocukluydu.
Yediği dayaklara, piçinle sana dünyanın parasını verdim diye her an horlayan erkeğin hakaretlerine dayandı sessizce.İçinde ki yangının yanında neydi ki çektikleri.

Sonra bir gece gelmedi Hüsnü. Haberi ertesi gün verdiler.Kaçak koyun geçirirken mayına basmış ve ölmüştü.Ne üzüldü ne de ağladı.Elinde kızı babasının evine döndü yeniden.

Artık nefes almak bile haramdı ona.İki kocadan arta kalmış çocuklu bir kadının ne değeri vardıki oralarda.İçi isyan dolu, günbegün eriyerek, zaman dolduruyordu artık.Biricik yavrusunun sevgisiydi ayakta tutan.Bir de çileli etkisiz annesinin varlığı.

Bir akşam kahvede tavla oynarken, köyün çobanıyla el sıkıştı babası.Bu sefer beş yüz liraya anlaşmıştı kızı için.Gece uykudan uyandırıp haber verdi.'Sabaha hazırlan gidiyoruz.'

Sabah ezanında kızını götürmeye geldiğinde tavana asılı buldu Pembe'yi. Morarmış, küçücük ayaklarının dibine ağlayan torununun yanına çöktü.Üzülmüştü ama daha çok kızgınlık vardı içinde.''Kendi gitti ama şu küçük kızı düşünseydi bari.Nasıl bakacağız şimdi. Ama bu da anası gibi güzel olacak.İlerde iyi başlık getirir''Çocuğu kucağına aldı.''Yavrum gitti' diye bağırarak dışarı attı kendini.

Cansın Erol

 
Toplam blog
: 181
: 613
Kayıt tarihi
: 15.01.08
 
 

Öğretmen olan anne ve babam. Ankara'da geçen cocukluk ve gençlik yıllarım. Evimize sık,sık gelen bab..