Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '16

 
Kategori
Tiyatro
 

Pencere

Pencere
 

Oyundan bir sahne


“Sen ki, şu anda haklı olarak içinde yaşadığın ortamda olup bitenleri çözümlemek ve yargılamak peşindesin, hiç kendine o pencerelerden bakabildin mi? Kendinle hesaplaşmalarında dürüst olabildin mi?”

(Oyundan bir replik)

Uzun bir aradan sonra yeniden “Oyun Atölyesi”ndeyim.   Ne çok özlemişim tiyatroyu, ne çok özlemişim  nitelikli  bir oyun izlemeyi. 

Perde açılıyor. Karşımda eski eşyalarla döşenmiş, bir salon- mutfak  dekoru var. Kaşılıklı raflar kitaplarla dolu.  Bir valsi andıran kısacık giriş müziği ile birlikte sahneden gelen koku, ışıklama, renk ve hareket dokuları   beni hemen etkisi altına alıyor. Karşı duvarda  kocaman bir  pencere…  İlerleyen zamanda  oyunun adıyla ilişkisini düşünüyorum.  Ve anlıyorum ki bugünden geçmişe, geçmişten bu güne,  dışarıya olduğu kadar iç dünyalara, duygulara ve düşüncelere de açılan bir “Pencere” bu. 

  Kyra’nın penceresi. O buradan karşılıyor her şeyi ve herkesi.  Gökyüzünün renklerini, yağan yağmurun sesini,  uçuşan kar tanelerinin sakinliğini  ya da  apansız çıkagelen sürpriz bir konuğu,  hepsini, her şeyi  ilk karşılandığı yer burası…

Şehrin (Londra) dışında yoksul bir semtteyiz.   Kyra’nın evinde.  Eksiklerine ve  biraz da soğuk olmasına rağmen, o hayatından memnun.  Çünkü, yaşadığı hayat, istediği hayat.  Çünkü ancak bu şekilde kendisini mutlu  hissedebiliyor. Okuluysa  evine hayli uzak başka  bir kenar mahallede.

Hemen her gün sabahın erken bir saatinde kalkıp, toplu taşımayla  okuluna gidiyor.

Öğrencilerine bir şeyler öğretmekten mutlu oluyor.

Bu,  hayatın içinde olmanın, boşluğu doldurmanın  bir yolu onun  için. Belki bir şeylerden kaçmanın da aynı zamanda. Ne olursa olsun. O varoluşunu böyle anlamlandırıyor.  İdealist ve naif ruhu ancak, böyle  huzur buluyor.

Bazı  kadınlar vardır hani. Hayattan daha büyük olurlar  ya…

Kyra’da  benim gözümde öyle büyüyor oyun boyunca.

Böyle düşünmemde,  yarattığı imgelemden sesini kullanma yetisine,  sahne üzerindeki enerjisinden, hareketlerindeki estetiğe  Esra Bezen Bilgin’in payının da büyük olduğunu söylemeliyim.

 Restoranlar zinciri sahibi Tom’a gelince o   paraya,  gösterişe  ve konfora  son derece düşkün, biraz maço, biraz  alaycı ve  oldukça da  kibirli  birisi.  Hayatta  çok sık rastlayabileceğimiz  ve   tahammül edilmesi  pek kolay olmayanlardan yani.  Fakat Haluk Bilginer’in  olağanüstü güzellikteki oyunculuğuyla   nasılda  eğlenceli ve sevimli bir karaktere  dönüşüyor.

Kyra   gencecik bir kızken, hem okumak hem de zengin avukat babasından kaçmak için  gittiği Londra’da   tanışıp aşık olmuş Tom’a.   Önce restoranında çalışıyor.  Sonrasındaysa  evinde, oğluyla ilgilenmek  için onlarla birlikte yaşamaya başlıyor.  O   sırada Alis adında  bir mankenle  evli Tom.  Karı koca  araları  soğuk,  zamanla yabancılaşmışlar birbirlerine.  İkisinin de bir şeyler anlatabilecekleri üçüncü bir kişiye ihtiyaçları olmalı ki, Kyra’nın gelişi bir renk oluyor hayatlarında.   Kyra çok cana yakın. Kısa zamanda aileden biri gibi oluyor.  Evdeki  herkes  onu çok seviyor. Alis’te öyle. O da Alis’i seviyor.  Fakat bir süre sonra Alis,  Tom’la ilişkisini öğrenince  Kyra onları terkediyor.

 Aradan  üç yıl geçiyor. Bu sürede hiç görüşmüyorlar.  Soğuk  ve karlı bir günde   Tom’un oğlu Edward, geliyor Kyra’nın evine.   

Edward annesinin bir yıl önce öldüğünü ve babasının çok yalnız ve perişan olduğunu , kendisiyle hiç konuşmadığını  söyleyip Kyra’dan yardım istiyor. Kürşat Demir’i ilk kez izliyorum sahnede.  Mimik, ses, duygu ve hareket paylaşımı çok başarılı.

Belli ki baba oğul bir  kurgu yapmışlar.  Aynı gün  o gittikten bir süre sonra  Tom geliyor.

 Ve iki eski sevgili Kyra’la Tom sevgiyi, öfkeyi, cinselliği, kırgınlığı, nefreti, şefkati…  pek çok duyguyu  yeniden ve  iç içe yaşayarak,aralarında olup biten her şeyi   konuşmaya başlıyorlar.  

Bu iki zıt karakterin yeniden bir araya gelmeleri mümkün olmuyor tabi. Çünkü aşkın diyalektiğiyle, hayatın diyalektiği farklı işliyor. 

Konu tanıdık gelebilir size. Fakat her şeyiyle çok doyurucu, çok özenli işlenmiş bir  oyun.  Kulağımda Çağrı Beken'in harika müzikleriyle, güzel duygularla çıktım oyun atölyesinden.  İzleyin lütfen.  Belki siz de  çok sevebilirsiniz.

Oyuncular : 

Kyra : Esra Bezen Bilgin

Tom : Haluk Bilginer

Edward : Kürşat Demir

Sahne Arkası :

Yazar : David Hare

Çevirmen : Haluk Bilginer

Yönetmen : Birkan Uz

Sahne Tasarımı : Gamze Kuş

Müzik : Çağrı Beklen

Işık Tasarımı : Kemal Yiğitcan

Asistan : Melih Pamukçu

Asisitan : Aynur Güçlü

 

 
Toplam blog
: 30
: 572
Kayıt tarihi
: 02.11.09
 
 

Edebiyat, sinema, tiyatro ve müzik başlıca ilgi alanlarım. Gezmeyi, okumayı, yazmayı, düşünmeyi v..