Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '08

 
Kategori
Öykü
 

Perdedeki Delik – 3

Perdedeki Delik – 3
 

Tam karşıda, bir kat aşağıdaki katın mutfağının penceresinde de ışık var.


Boğazıma bir düğüm takılmıştı birden. Bu nasıl bir tesadüftü? Ayni şehre gittiğimiz yetmiyormuş gibi, bir de ayni caddede oturacağımız çıkıyordu ortaya şimdi. Yoksa bu adam beni takip mi ediyordu? Tanıyor muydu beni? Ama nereden? Ve neden?

“Neden sarardınız? İyi misiniz?” dedi davudi ses kulağımın dibinde.

Sarardım mı? Daha neler. “İyiyim tabii.” Kışkırtıcı olmaya karar verdim o anda:”Biliyor musunuz? Ben de bu caddede oturacağım.” Ve gözlerimi yüzüne diktim. Tepkisini bekliyorum. Belki bir açık verecek.

“A, öyle mi? Tesadüfe bakın.”

Adam pişkin. Hiç renk vermiyor. Dünyanın en şaşırmış insanı sanki. Acaba gerçekten çok garip bir tesadüf mü bu sadece?

“13 numaralı ev benimki. Ya sizinki?”

Bu kadarı fazla! Benim oturacağım apartman bu! Olabilir mi böyle şey? Sakin olmaya zorluyorum kendimi. Sempatik bulduğum biri olsaydı bu adam diye düşünüyorum, memnun olurdum bu durumdan. Bambaşka görürdüm olayı. Hatta bir mutlu tesadüften söz ederdim. Sırf adamdan hoşlanmadığım için, gariplik bulmamalıyım bu durumda. Mantıklı olmalıyım. Mantıklı düşünmeliyim. Çok eğlenmiş gibi, sahte olmamasına çalıştığım bir gülüşle yanıtlıyorum:

'' Gerçekten ilginç! İnanmayacaksınız ama, ben de o evde oturacağım.”

İnce ağzında, yine o sevmediğim, yayvan tebessüm.

“Bazen inanılmayacak şeylere inanmak gerek. Kader denen şey var galiba.”

Neden kaderi karıştırıyor şimdi? Ne demek istiyor?

“İnsanlar boşuna karşılaşmazlar durup dururken. Her zaman bilmediğimiz belli sebepler vardır arkasında, bize basit gelen olayların.”

Şimdi de felsefe yapıyor. Yoksa bana üstü kapalı olarak birşey mi ima ediyor? Ama neyi?

Artık konuşmak istemiyorum. Çözmeye uğraşmak zorunda kalacağım yeni sorular istemiyorum. Köşeme büzülüyorum. Çok uykum gelmiş gibi yapıyorum. Aslında uyuyacak değilim tabii. Güvenmiyorum bu adama. Kapattığım gözlerimin, onun göremiyeceği kadar kısık bıraktığım aralığından, ne yaptığını gözlüyorum.

Paltosunu çıkarıp, daha da yerleşiyor koltuğuna. O da uyuma pozuna geçiyor. Belki de, o da kısık gözlerinin aralığından, beni izlemekte.

İneceğimiz istasyona kadar olan saatleri, konuşmadan, karşılıklı uyuma taklidi yaparak geçiriyoruz. Oturacağım evde, bu adamla karşılaşmamak için taktikler geliştiriyorum kafamda. Buna rağmen, tren ineceğimiz şehre girdiğinde, oturacağımız eve ayni taksiyle birlikte gitme teklifini reddetmek için, akla yakın bir mazeret bulamıyorum. Yorgunum da ölesiye. Ne olacaksa olsun. Gidiyoruz birlikte.

Hiç tanımadığım şehrin ışıklı caddelerinden akıp, verdiğimiz adrese getiriyor bizi taksi.

Yine birlikte bindiğimiz asansörden, ikinci katta indiğinde, nihayet ondan kurtulmuş olmanın verdiği rahatlıkla, derin bir nefes alıyorum. Hiç değilse ayni katta değiliz. Benim dairem üçüncü katta. Evden sabah çıkıp, ancak akşam tekrar döneceğimden, karşılaşma tehlikemiz de bir hayli az olacak herhalde. Özellikle dikkat edeceğim karşılaşmamaya.

Daire kapımı açıp, içeri giriyorum. İçeriden kilitliyorum kapımı birkaç kere. Emniyetteyim!

Yeni evim küçük. Az ama sıcaklık veren eşyalarla döşenmiş. Çantalarımı bir köşeye yığıyorum. Evdeki bütün ışıkları, radyoyu ve televizyonu da açıyorum. Tek istediğim şey bir an önce uyumak bu anda. Yarın üzülecek, yarın ağlayacağım bütün kederlerime. Yatak odası da ufacık ve sevimli. Üzerimdekileri atıp, pijamalarımı geçiriyorum sırtıma. İçecek birşeyler almak ve birşeyler atıştırmak üzere mutfağa yöneliyorum.

Küçük mutfakta herşey yerli yerinde. Buzdolabından bir şişe su çıkarıp açıyorum. Mutfağın tek penceresine yaklaşıp, dışarıya bakmak istiyorum. Pencere evin avlusuna bakıyor. Galiba bütün mutfaklar bu avluya bakıyor. Avlu oldukça dar, mutfaklar birbirini görüyor.

Tam karşıda, bir kat aşağıdaki katın mutfağının penceresinde de ışık var.

Birisi yaklaşıyor pencereye orada. Ve perdeyi açıp, dışarıya bakıyor.

Bu kişinin kompartımandaki adam olduğunu anlar anlamaz, tepeden tırnağa dehşet hissiyle sarsılıyorum. Ayni anda o da başını kaldırıp beni görüyor.

El sallıyor bana. Yüzünde yine o sevmediğim güllümseme!

Pencereyi kapatıp içeriye atıyorum kendimi.

Yaklaşmamalıyım bir daha bu pencereye!

Az sonra merakım üstün geliyor, kenardan yaklaşıp, kendimi göstermeden bakmaya çalışıyorum, deminki mutfak penceresine.

Perdeler çekilmiş yine.

Perdenin ortasında bir delik çarpıyor gözüme.

Bir-iki karışlık bir alanı göstermeye yetecek bir yırtık!

(Devam edecek)


 
Toplam blog
: 165
: 1414
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Uzun yıllardır yurt dışında yaşıyor. İsviçre'de Adalet Bakanlığı'ndaki mesleği yanında tiyatro ya..