Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '08

 
Kategori
Mizah
 

Peri kızı...

Peri kızı...
 

Kalbimi <ı>araladım,

İçimi ısıtan ‘<ı>Sensin’ diye.

Çok şey mi istedim?

Bu korku, bu heyecan,

Bu ‘<ı>Küs’lükler niye?

Yaysın sen gönlümde,

Geren de sen, inleten de

Bunu kaç defa dedim de

Anlamadın bir kere.

Gönül yayından boşandı ok,

Bin ışık yılı mesafelere

<ı>Gider, nefes nefese,

Ko gitsin, gittiğince,

<ı>Çağırma sen onu geriye<ı>,

<ı>Sagapo, sagapo…

<ı>

<ı>Hani o ’ Canım’ diyen diller<ı>,

Hani verilen o sözler<ı>?

<ı>Sagapo, sagapo…

Sinüs mü dedin?!

<ı>‘Sinüzit ‘ olmasın?

Yok yahu, o, burun nezlesi.

İçlerinde en kralı, <ı>‘Fenersiz Diyojen’

Parmağında var mı ojen?

<ı>Gölge etme<ı>, Devlet Tahvili’ istemem demiş,

İyi de etmiş, bu günlere gelinmiş.

O devirlerde kemer yerine <ı>‘Uçkur’ varmış.

<ı>Bekaret kemeri’ni bilirlermiş,

Şimdikiler gibi, emniyet kemeri bilinmezmiş.

Bu devirlerde olunmak istendiği gibi

Ümmet, ulema devri değilmiş.

Sahi, hem ‘Türban, hem de mürban yokmuş,

Güldeste Ablan, ‘İnadım inat’ demezmiş.

Devir, İskender’inmiş.

Ol sebepten, uçkurları gevşekmiş,

Şimdiki gibi egzoz dumanından,

<ı>Kıçı başı açık dolaşmaktan

Deftere vukuat yazılmazmış,

Uçkurlar da sıkılmazmış!..

O devirde herkes, sere serpeymiş

<ı>‘Milenyum’ nedir, bilmezlermiş,

<ı>‘Cüppeli’ nin denizde bindiği gibi,

Kimsenin, yokmuş <ı>ski’si,

Başı bağlılardan, boyalı dudağa,

Ve de <ı>dudak dudağa, <ı>

Sürmeli gözler de cabası

Yok muymuş bunun maskarası

El ele, sımsıkı yanak yanağa,

Göbeği açık, oynak omuzlarla,

Çorapsız <ı>‘Şipidik terlikli ayaklara,

Rağbet yokmuş o diyarlarda,

Durulmazmış, <ı>abdestsiz<ı> namazlara,

<ı>Çirkeflik yokmuş taraklarında..

Çarşaf, sarık, cüppe, burka,

Ne o, değişti mi bre dünya?!

Türban, mürban, abdest suyu, muyu,

Değişmez <ı>yobazın, huyu suyu,

<ı>‘’Zenginlik’’ miş, bütün bu güzellikler

Vay anasını, sayın dinleyiciler

Senin ağzını, burnunu, dilini sevsinler,

Abe ne iştir bu, ‘’Quo va dis?!’’

İçinizi kimler böyle kirletmiş!

<ı>Alan da gaçan mı, nah!’ diye diye,

Geldik cancağızım, bu b.k’ tan günlere.

Geçiniz efendim geçiniz,

Bir üçgende olmasa Hipotenüs, dert mi?

Kıyamet mi kopar?

Çakırdikenli yollardan

Geçebildi mi Çakır’ın karısı,

<ı>Çene altından bağlamasaydı,

<ı>Takmasaydı türban, takılmasaydı..

Kim icat etti çene altı <ı>fiyonk’u

Nedir salınan bu <ı>korku?

Kim icat etti, bu çarpım tablosunu,

<ı>Vakayinüvise mi sormalı?

Eskiden çarpım mı vardı?

Eskiden fikirler çarpışırdı,

Amerikan uşaklığı yapılmazdı,

Şimdi <ı>balkabakları çarpışıyor,

<ı>Çekirdekleri yere saçılıyor.<ı>

Şimdi masalcılık oynayalım,

Karşılıklı bağdaşlar kuralım,

<ı>Cezveleri sürelim ocağa,

Sokul, biraz daha canıma.

Bir vaaaarmış, bir yokmuş,

Bir şey; <ı>hem var, hem yok, olabilir mi?

Bunu bilgisayara sorsalar,

Aklı maklı karışır, <ı>şırak<ı> düşer bayılır.

Parçaları yerlere saçılır.

Neyse.

Bir <ı>‘Peri Padişahının kızı ‘ varmış.

Bu peri, bizim <ı>Çingen <ı>Sabiş’in akrabası değilmiş,

Taliplilerine dermiş:

<ı>‘Her kim, bu gemiye korkmadan biner’

<ı>‘Karşı sahile geçer, o yiğit aşkıma değer’

Adayların teknesi, ne hikmetse,

Daha nehri <ı>geçmeden, <ı> yarı yolda batarmış.

Sebepleri de bilinmezmiş.

Ağır ol kaptan, inecek var.

Çıkışlar iskeleden.

Vaniköy, Ortaköy, Çengelköy, Arnavutköy,

Son durak: ‘ <ı>Tahtalıköy!’

Gemi bu yüzden nam salmış,

<ı>Korku gemisi’ ismini almış.

Gel zaman, git zaman

Bir deli-dolu çıkmış ortaya

Demiş: ‘Korkmuyorum, sefere hazırım!

Yüzünü de görmesem de o kızın,

<ı>‘Ölmeğe’ de razıyım!

Velhasıl sevmiş adam kızı, yüzünü görmeden,

Sormuşlar: ‘<ı>’Padişah kızı mıdır, seni cezbeden?!

‘’Hayır’’ demiş adam, ‘’İsmi güzel olanın,

Cismi de güzel olur ezelden!..

Bu peri madem başka peri,

Çarparsa beni çarpsın, bu deli divaneyi, ’’

O mavilikler ülkesinde, kutsalmış sevgi,

Şimdi <ı>KDV çıktı çıkalı, işler sulandırıldı.

Hazırmış gemi, çıkılmış yola,

Bacasından dumanı, savura savura,

Hadi yolun açık ola!...

Nehrin tam orta yerinde

<ı>Stop etmez mi tekne?!

Eyvah ki eyvah!

Bizim aşık sarkmış küpeşteden,

Çekmiş kılıcı belinden

Aşağıdan bir çığlık: <ı>‘Dur, Yapma!’

Kılıç kalakalmış havada.

Sudaki yabancıyı, almışlar yukarıya,

Peruk çıkmış kafadan, böyle yaratmış Yaradan,

<ı>Ay parçası bir kızmış, pervane ile oynayan.

Gözleri iri iri,

Peri Padişahının kızı, değil miymiş kendisi?!

Böyle seçermiş, gelecekteki eşini.

Ulaşmışlar böylece karşı sahile

Oh be! Müjdeler olsun herkese,

Cin-tonikli, KDV’si içinde

Kırk gün, kırk gece,

<ı>İrsaliyesi içinde, bitirmişler işi,

İşte böyle <ı>cancağızım,

Elalem malı, götürdü bile, <ı>

Ok gitti gider, <ı>çağırmayalım geriye

Masalımız burada biter...

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..