Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '07

 
Kategori
Sanat Tarihi
 

Peribacaları kiliseleri

Peribacaları kiliseleri
 

Anadolu'nun her karış toprağı kültür doludur. Gittiğiniz hiç bir yerden sanat, edebiyat, arkeoloji, din, sanat tarihi kısaca, kültür dersi almadan ayrılamazsınız. Yeter ki almasını bilelim.

Bunun nedeni, elbette Anadolu topraklarının coğrafi konumudur. Büyük şair Nazım Hikmet'in dediği gibi "Orta Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan" Anadolu toprakları her dönem suyu bol topraklardı. Üç tarafı denizlerle çevrili, iç kısımları göllerle dolu nehirlerin gürül gürül aktığı ve bu nedenle bütün kültürlerin yerleşim merkezi olmuş topraklar. Yazı bu topraklarda yaşayanlar tarafından bulundu, dünyanın ilk üniversitesi bu topraklarda kuruldu, bilimin ilk tohumları buralarda yeşerdi, felsefe bu toprakların sınırları içinde doğdu. Kısaca dünyanın kültür çekirdeğini bu topraklar oluşturdu. Çünkü bu topraklarda; Hattiler, Hititler, Urartular, Yunanlılar, Frygler, Lydialılar, Persler, Hellenler, Romalılar, Bizanslılar, Beylikler, Osmanlılar yaşadı. Din olarak ise pagan dinlerden tek tanrılı dinlere uzanan bir çeşitlilik vardır. Birçok mitolojik kahramanı ve mekanı da Anadolu toprakları içindedir.

Bugün Nevşehir sınırları içinde kalan Kapadokya bölgesi de çok eski yerleşim merkezlerinden. Bilindiği gibi bu bölge bir zamanlar yanardağlarla çevrilidir. O yanardağların lavları zaman içinde erozyonların etkisiyle erimiş, bükülmüş, yontulmuş ve bugünkü Peribacaları dediğimiz doğal harikalarını oluşturmuştur. Volkanik bir yapıya sahip olan bu oluşumların işlenmesi kolay olduğundan, daha sonra sözedeceğim nedenlerden dolayı peribacaları yerleşim mekanları olarak da kullanılmıştır.

Bu satırların yazarı gibi siz de, sık sık düzenlenen turlardan biriyle Nevşehir'e ve dolayısıyla peribacalarının bulunduğu bölgeye bir geziye giderseniz, verilen bilgilere dikkat edin. Çünkü, ne yazık ki verilen bilgiler bazen eksik olabiliyor. Rehberler ne yazık ki efsaneden başka bir şey anlatmıyor. Hattâ Kapadokya bölgesi için yazılan kitapçıklarda bile, özellikle buraların yerleşim merkezinin olma nedenleri yanlış anlatılmaktadır. Bu kitapçıklarda bölgeyi yerleşim merkezi yapan Hıristiyanların, Arap baskısından kaçtığı söyleniyor ki, bu yanıltmadır.

Bilindiği gibi Roma İmparatorluğu İ.S. 395 yılında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmüştür. Batı, pagan yani çoktanrılı dinine devam ederken, Doğu, Hıristiyanlığı yani tektanrılı dini kabul etmiştir. Bunun üzerine Hıristiyanlığın ibadet mekanları yapılmaya başlanmıştır. Hıristiyan mekanları yapılmaya başlandığında duvarlar boş kalmıştır. Bu duvarları doldurmanın yolu Hıristiyanlık propagandasından geçmiştir. Böylece hem ibadethane duvarları doldurulacak, hem de henüz İncil'i okumamış ve okuyamayan yeni Hıristiyanlar'a incil öğretilecektir. Bu nedenle, dönemin sanatçıları İncil'de geçen konuları ve İncil'de geçen kutsal kişileri en güzel bir formda duvarlara işlediler. Fresk olarak işlediler, mozaik olarak biçimlendirdiler, heykel olarak yonttular. Amaç, yeni dini yaymak ve öğretmekti.

İbadethanelere ikon, fresk, mozaik yapılırken 8.yy'da bu tür resimlemeye karşı çıkan bir akım ortaya çıktı. Bu akımın savunucuları Hıristiyan tapınaklarında her türlü resme karşı çıkıyordu. Bu hareket giderek Hıristiyanlar üzerinde çok büyük baskılara neden oldu. Yani Hıristiyanlar Hıristiyanlara baskı yapmaya başlamıştı.

İbadethanelerde her türlü resme karşı çıkanlar fresklere, mozaiklere, ikonlara saldırılarda bulundular. Bu eserleri yıkıp, yaktılar, sildiler. Bu eserlerin yerine ibadethanelerin apsis (absid) bölümüne haç şekli çizilmeye başlandı. O dönemi anlatan tek örnek Aya İrini kilisesinin apsisinde bulunan haçtır. İşte Bizans'ın bu dönemine İkonoklazm dönemi denir.

İkonoklazm yani ikono kırıcıların döneminde Hıristiyanlara yapılan işkence ve baskılardan dolayı büyük bir göç başlamıştır. Hıristiyan Hıristiyandan kaçmaya başlamıştır. Kaçanlar, kendilerine en uygun yerleşim yerleri aramaya başlamışlardır. Aramalar sonunda bugün Nevşehir'e bağlı Kapadokya bölgesi dikkatlerini çekmiştir. Çünkü buralar hem sığınmaya uygundur, hem de doğal kayaların işlenmesi ve oyulması yani oturulacak mekan haline getirilmesi kolaydır.

Derhal çalışmaya başlayan Hıristiyanlar buralardaki peribacalarını ev olarak biçimlendirmişlerdir. İbadetlerini yerine getirmek için de bu bacalara kiliseler yapmaya başlamışlardır. Merkezde yasaklanan freskler şimdi bu kiliselere işlenmeye başlanmıştır. Bugün bile bu freskleri görebiliyoruz. Ancak, tarihe meraklı insanların buralara kadar gelip, bu fresklerin üzerlerine adlarını yazmaları, kalp şekli çizip aşıkla-maşukun isimlerini yazmaları en azından ayıptır.

Kapadokya bölgesinde doğal kiliseler ikono kırıcılarından kaçan Hıristiyanların eserleri olmakla beraber, mekanlar doğaldır. Yani, varolan kayalar oyularak bu kiliseler yapılmış içleri fresklerle bezenmiştir. Bu bölgeye gittiğinizde M.S. 8 yy'da türlü baskı ce işkenceden kaçan insanların inaçlarını yaşatma savaşımına tanık olun. İçlerindeki fresklerde bulunan ayrıntılardan adlarını alan, Meryem Ana Kilisesi'ni, Saklı Kiliseyi, El Nazar Kilisesini, Elmalı Kilisesini, Yılanlı Kiliseyi, Karanlık Kiliseyi, Çarıklı Kiliseyi, Barbara Kilisesi'ni gezerken, onları yapan insanların neler çektiğini aklınızdan geçirin. Ayrıca, yeraltı şehirlerini de mutlaka gezin.

Nevşehir'den ayrılmadan önce gidip orada da Hacı Bektaş Veli türbesini de mutlaka ziyaret edin. Özellikle Bektaşiliğin bir insanlık dersi olan kurallarını okuyun. Neydi bu kurallar: ara bul, kadınları okutunuz, incinsen de incitme, murada ermek sabır iledir, araştırma açık bir sınavdır, her ne ararsan kendinde ara, eline, diline, beline sahip ol, arifler hem arıdır hem arıtıcı, marifet ehilinin ilk makamı edebdir, insanın cemali sözünün güzelliğidir, nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme, hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız, ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır, düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu, düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız, nebiler, veliler insanlığa tanrının hediyesidir (Hacı Bektaş Veli).

Hey gidi Anadolu sen ne güzel uygarlıklara beşiklik etmişsin. Senin bağrında yaşamak ne güzel şey.

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..