Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '06

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Perili köşk

Perili köşk
 

Geceleri civarında konaklamanın pek önerilmeyeceği, beyazlar içinde harabe bir köşk... Kimi zaman hafif bir uğultunun kulağınıza fısıldadığı... Geçen sene Datça'da Perili Köşk'ün ismini ilk duyduğumda aklıma gelenler bunlar olmuştu. Tabi, merak içinde kalmış, bu sene görene kadar rahat edememiştim. Nasıl bir yerdi Perili Köşk ve hangi acı hikayeyi içinde taşıyordu?

Datça'ya 4 km uzaklıkta, kendi kendini çoğaltma özelliğine sahip olduğunu için Gebekum diye adlandırılan ulusal koruma altında bir park vardır. İşte o bölgede, Perili Köşk tabelasından sola sapar ve (Sun Sail) Club Perili Resort'a ulaşırsınız. Evet, burası kapısında güvenlik görevlilerinin beklediği bir oteldir. Acaba gezemeden elimiz boş mu döneceğiz sorusu bizde hafif bir hayal kırıklılığı yaratıyor.

Neyse ki, kibar güvenlik görevlileri sayesinde Perili Köşk'ü gezme imkanı elde ediyoruz. Osmanlı mimarisine sahip, özgün yapılardan oluşan büyük bir tatil köyü bu. İlginç kubbeler, ahşap pencereler, çini ve resimlerle bezenmiş iç-dış duvarlar... Bir turist rehberi edasıyla bize hangi binanın otele ne zaman eklendiği gibi bilgiler veren görevliye, safça Perili Köşk'ün hangisi olduğunu sormadan edemiyorum. Tüm bu Osmanlı motifi taşıyan binaların toplamıymış. Küçük sayılabilecek havuzuna ise, ilginçtir, 17'den sonra çıplak girilebiliyormuş(?).

'Kafilenin' en arkasında hayli fotoğrafik olan tatil köyünü fotoğraflayarak görevlinin acele adımlarına yetişmeye çalışırken, bir sözü son umutlarımı da yıkıyor, oteldeki yapıların hiçbiri 20 yıldan yaşlı değilmiş. Lafın özü, Perili Köşk içinde hiçbir tarihi ve hikayeyi barındırmıyordu.

***

Restoranından hiçbir suretle, plajından 'mümkünse' yararlanmayacağız Osmanlı'nın geleneksel izlerini taşıyan işletmesi İngilizlere ait bu otelin müşterilerinin tümünün İngiliz olduğu dikkatimi çekiyor. Her yer İngiliz ve işitilen tek dil İngilizce. Ne kadar misafirperver bir millet olduğumuz düşünüldüğünde tabii ki İngilizlere bir diyeceğim yok ama ülkemde yegane duyulan sesin İngilizlerin, Almanların...vs olduğu bölgelerde 'Nereye geldim ben!' diye bağırasım geliyor, bunalıyorum.

Tabi burada amacım tek bir işletmeyi suçlamak değil, sonuçta yaptıkları yasal bir şey; fakat eşsiz kıyılarımızın her tarafından sadece Fransızların, sadece İngilizlerin...vs yararlanabileceği kimi zaman tel örgülerle çevrilmiş tatil köyleri görmek de hiçbirimiz için hoş bir şey değil sanırım.

Türklerin nasıl rezervasyon yapabileceğine dair ilgili personele sorular sorarken, beklediğim bomba geliyor: 'Ama bir İngiliz gelecek olursa rezervasyonunuzu iptal edebiliriz, gelmişseniz çıkın diyebiliriz'!

***

Yanlış anlamış olduğumuzu umarak, bizden güleryüzünü ve yardımlarını esirgemeyen çeşitli görevlilere teşekkür ediyoruz ve arabayla 7 km uzunluğundaki Gebekum plajının 'halk' kısmına geçiyoruz. Yeri gelmişken belirtelim ki anayoldan sapağa döndükten sonra içerilere doğru bir süre daha gidildiğinden, Perili Köşk koyuna arabayla gelmenizi tavsiye ederiz.

Yalnız, arabayla kumların içine fazla girmeyin, yoksa bizim gibi arabayı Gebekum'un yumuşak kumlarına saplayabilirsiniz. Öyle olsa bile üzülmeyin, 'zorla' da olsa yardım edenler çıkıyor. Lakin, yardıma çağırdığımız 3-4 kişilik delikanlı grubu 'Yine mi, sabahtan beri bu kaçıncı?' diye yakındığında ilk olmadığımızı anlıyor ve bıkkınlıklarına gülümsemeden edemiyoruz. Ee, delikanlı olmak kolay değil.

Kuma saplanan araba falan derken gözünüz asla korkmasın; çünkü burası Datça'nın herbiri farklı karakterdeki 52 koyun en eşsiz olanlarından biri. Öncelikle çevresine yapılan yazlık siteler tamamlanmadığı için rengarenk yelkenlileri izleyip, taşsız denize girebileceğiniz, sakinliği ve huzuru yaşayabileceğiz bir yer. Ayrıca, Perili Köşk Oteli öyle özgün bir mimariye sahip ki yarattığı manzaranın keyfi azımsanacak gibi değil.

Plajın en güzel kısmında küçük mercimek tanelerini andıran kumları ile ışıldayan bir kumsal var. Duyduğuma göre ışıldaması, orada bulunan renksiz bir taşın cinsindenmiş. Yatlar, yelkenliler, sörfçüler burayı mekan seçmiş; günün her saati özellikle de rüzgarın yoğun olduğu zamanlar rengarenk capcanlı insanın içini ışıtıyorlar. Bu olumlu özellik içinde olumsuzu da barındırıyor, sıkça bol rüzgarlı bir havayla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Perili köşk isminin sırrı da tam burada açığa çıkıyor, söylenene göre buraya yapılan ilk köşkte rüzgar nedeniyle uğultular duyuluyormuş tıpkı periliymiş gibi.

Denizde 'gizli' bir yol da var, yürüyerek karşıdaki adaya ayak basabileceğiniz. O adada akşamüstü güneşi hafifçe ısıtırken sizi, orada öylece uyuyakalmak istersiniz, periler kulağınıza fısıldarken...

 
Toplam blog
: 132
: 3374
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Odtü mezunu; edebiyat ve sinema düşkünü biriyim. AFSAD’ta fotoğraf, Sinematek’te film yapımı üzer..