Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '20

 
Kategori
Sinema
 

Persepolis İnceleme

Persepolis İran’lı yazar-yönetmen Marjane Satrapi’nin aynı adlı çizgi romanından uyarlanmış otobiyografik nitelikli bir animasyon filmi. Filmin yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını da kendi yapmıştır. Persepolis’de İran tarihinde önemli yere sahip üç ana olaya, sırasıyla küçük çocukluktan gençliğe doğru ilerleyen bir kızın, yani Marjane’in gözünden şahit oluyoruz. Bu olaylar; Şah hanedanlığının yıkılması, Ayetullah Humeyni liderliğinde şeriatçı devrim, ve son olarak İran-Irak savaşı. Marjane aynı zamanda bu olaylara birinci dereceden şahit olmuş ve aktif rol almış olan, sosyalist ideolojiyi savunan bir aile tarafından yetiştirilmiştir.

Film İran’ın 1978 yılından başlayarak bize, 8 yaşındaki Marjane’in Şah’a karşı olan protestolara şahit olmasını gösteriyor. İlerleyen sahnelerde Marjane’in ailesinin arasında geçen ‘’ Sonunda bize yaptıklarının hesabını verecek’’ ve ‘’ Şah pılını pırtını toplayıp Vaşington’ daki arkadaşlarına katılabilir’’ replikleri ana karakterimizin ailesinin komunist görüşe sahip olduklarını bize belirtiyor. Çünkü Pehlevi hanedanı Şahı, İran’da Komünist Tudeh Partisini kapatmış ve birçok üyesini hapsetmiş ayrıca ABD ile çok sıkı ilişkiler geliştirmişti. Marjane, Şahı sevdiğini çünkü onun tanrı tarafından seçildiğini amcasına söyleyince ise amcası Pehlevi Şahının, Kaçar hanedanı Şahını devirerek nasıl kontrolü ele aldığına dair bir hikaye anlatmaya başlıyor. Bu hikayede biz birisi Kaçar hanedanını devirmek isteyen Muhammed Rıza Pehlevi ve İngiliz Hükümetini temsilen İngiliz olmak üzere iki adam görüyoruz, aralarındaki diyalogda ise Rıza Pehlevi, Kaçar hanedanlığından sonra İran’da cumhuriyeti ilan edip modernize çalışmaları başlatmak istediğini İngiliz adama anlatıyor, tarih kitaplarında Şah’ın bu modernize çalışmalarından Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Türkiye’yi örnek aldığı belirtilir, İngiliz karakterimiz ise ona ‘’neden cumhuriyet yerine imparatorluğunu ilan etmiyorsun hem ‘’molla’’ yani ruhani sınıf cumhuriyete karşı ve çok güçlüler’’ diyerek ikna ediyor. Böylelikle İngiliz adam petrol karşılığında Şah’a imparatorluk kurmasında yardımcı oluyor. Marjane’ in babası hikayeye devam ederek ‘’ Bir diktatör olmasına rağmen, ülkeyi modernize etti, hatta bu ülkeyi sevdiğini bile söyleyebilirim belki’’ diyor. Bu hikaye bize Şah’ın  cumhuriyet kurma çabalarının İran’da ruhban sınıfı tarafından desteklenmediği ve İngiliz hükümetinin işine gelmediğini bundan dolayı güç kaybetmek istemeyen Şah’ın cumhuriyet yerine imparatorluk kurup reform çalışmalarını imparatorluk çatısı altında yürüttüğünü gösteriyor.

Sonrasında filmde askeri darbeyle yıkılan Şah döneminin ardından, seçimlere kadar geçen kısa bir süre için, insanların fikirlerini özgürce ifade edebildiklerini görüyoruz. Bir sahnede seçimlerin gerçekleştiğini ve Şeriatçı Partinin %99,99 oy oranıyla kazandığını anlıyoruz. Marjane’in amcası bu durumu ‘’ Çok normal, halkın yarısı cahil, milliyetçilik ve din bu zamanlarda insanları biraraya getiren yegane şeylerdir’’ diyerek açıklıyor. Ve biz filmde Marjane’in ailesinden komünist olarak bildiklerimizin öldürüldüklerini, hapsedildiklerini yada ülkeden kaçtıklarını görüyoruz. Televizyonlarda sakallı adamların çıkıp ülkenin bütün düşmanlarından kurtulmalıyız anonslarını dinlerken, Marjane’in de amcasının tutuklanıp idam edilişine şahit oluyoruz. Bu olaylar arasında küçük bir kız çocuğu olan Marjane, geleceği hakkında hayaller kuruyor ve büyüdüğünde peygamber olmak istiyor, biz bunu filmde hayallerinde tanrıyla konuşmalarında görebiliyoruz, fakat amcası idam edildiğinde ve bu süreçte ailesi çok fazla sıkıntı çektiğinde Marjane tanrıyı kaba bir şekilde kovuyor ve onu hiçbir şey yapmamakla suçluyor. Bu sahnelerde İslam Devrimine karşı olan insanların, bu rejimden çektiği sıkıntıları ve hatta baskıcı rejimden dolayı insanların dinlerine karşı olan bakış açılarının değiştiğini görebiliyoruz.

Bu devrimden bir yıl sonrasında ise Irak, İran’a saldırır. Saddam Hüseyin, geniş yerel siyasi temizliğin gerçekleştiği İran’ın zayıfladığını ve işgal etmek için şansı olduğunu düşünür. Filmde iki yıl içinde, insanların ve hayatlarının şiddetli bir şekilde değiştiğine şahit oluyoruz. Marjane’in annesinin bir adam tarafından çok kabaca başörtüsünü düzeltmesi için uyarıldığını, marketlerde çok az erzak kaldığını ve insanların temel ihtiyaçlar için kavga ettiklerini görüyoruz. Okullarda ergenlerin birbirlerine gizlice ünlü rock gruplarının posterlerini gösterdiklerine, bazı adamların paltolarının altında gizlice müzik kasetleri ve makyaj malzemeleri sattıklarına şahit oluyoruz. Ve duvarlarda özgürlük anıtının kuru kafalı ve korkunç halini görebiliyoruz.

Ülkenin geldiği durumdan ötürü Marjane’in ailesi onun İran’da diledikleri gibi özgür olmayacağını düşünerek, Viyana’ya eğitim görmeye yolluyor. Marjane’in Viyana’da karşılaştığı olaylardan, batılıların doğu veya İran kültürüne karşı, doğulularında batı kültürüne karşı bakış açılarına dair ipucu sayılacak sahneler görüyoruz. Bir rahibe, Marjane’i tavadan yemek yememesi için uyarıp, İranlılar hakkında hiç görgü kurallarına sahip olmadıkları hakkında yorum yapıyor, ve ana karakterimiz kimseye İranlı olduğunu söylemiyor çünkü herkesin İranlıları vahşi, boş vakitlerini insan öldürerek geçiren çılgın radikaller olarak düşündüğünü sanıyor. Bir kaç başarısız aşk hikayesinden sonra, ana karakterimiz sonunda İran’a dönüyor ve biz artık savaştan sonraki İran’ı görüyoruz. Marjane’in babası savaşın sonucunu ‘’ Batı iki tarafa da silahlar sattı, 8 yıllık savaş ve 1 milyon kayıp hemde ne için, hiçbişey’’ diyerek açıklıyor.

Bütün bu olaylardan sonra film bize, İran’da gelişen günlük olayları anlatmaya başlıyor. Başörtüleri İran’da bütün kadınların günlük yaşamının parçası oluyor, üniversite öğrencileri rejim korkularından siyaset konuşamıyor, insanlar gizli partiler düzenleyerek özgür yaşamaya çalışıyorlar. Marjane bu özgürlük arayışını filmin sonuna doğru şu cümleyle özetliyor, ‘’Hepimiz savaşı arkamızda bırakmak istedik, ama umutsuzca mutluluk arayışındayken, sonunda özgür olmadığımızı unuttuk’’

Persepolis’in İran’da insanların, özellikle kadınların karşılaştıkları sorunları resmetmeye çalıştığı aşikar olan bir film. Filmde kadınların Humeyni rejiminden daha çok çektiklerini hissetmemiz sağlanıyor, başörtü takma zorunluluğu, boşanan kadınlara başkaları tarafın farklı gözle bakılmaları ve okulda kız çocuklarına getirilen bazı kısıtlamalar. Bunun sebebi başta filmin yazar ve yönetmeninin bu sıkıntıları birinci elden yaşamış, feminist ideolojisini benimseyen bir kadın olması. Bunu filmde ilk kadın peygamber olma isteğinden anlayabiliyoruz. Ayrıca Emma Watson ile olan bir röportajında Satrapi ‘’ Demokrasinin düşmanı tek bir insan değildir, demokrasinin düşmanı ataerkil kültürdür, ailede de herzaman kararları verenin baba olduğu yerlerde, ülkenin diktatörleri babalar oluyor’’(Satrapi, 2016) şeklinde açıklama yapıyor. Tabi ki İranlı kadınların yaşadığı zorlukları anlatabilmek tek başına bu film için yeterli değil. İranlı eski siyasi mahkum ve aktivist Kaveh Tahiri’de makalesinde bu durumu batı ve doğu kadınları arasında eşit haklar açısından ele alarak, İranlı kadınların en temel haklarının, ellerinden alındığını savunuyor.(Taheri, 2016)

Marjane Satrapi, yönetmen ve yazar olarak İran politikal ve sosyal durumunu bu filmle çok iyi yansıtmayı başarmış. Ne var ki ben bu kaos ve haksızlık durumun daha iyi anlaşılabilmesi veya daha objektif olabilmesi açısından, sıkıntı çeken diğer insanların hikayesini de öğrenmeyi veya görebilmeyi isterdim. Çünkü bence doğru, ona bakış açımıza göre değişebilir yada ortada zaten hiç doğru olmayabilir. Baktığımız pencere kadar görebilmektense daha fazlasını görmeyi dilerdim.

 

Satrapi, M. (2016, August 1). Vogue. Retrieved from Vogue: http://www.vogue.com/article/emma-watson-interviews-marjane-satrapi

Taheri, K. (2016, April 4). Huffpost. Retrieved from Huffpost: http://www.huffingtonpost.com/kaveh-taheri/iranian-women-still-denie_b_9607430.html

 
Toplam blog
: 2
: 141
Kayıt tarihi
: 12.04.20
 
 

Uluslararası İlişkiler ..