Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '12

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Perspektif

Perspektif
 

Günaydın Herkese,

Uzun zamandır kişisel düşünce ve dünyama yönelik yazılar yazarken farkediyorum ki gün geçtikçe daha az okunuyorum. Ben bu işe Nisan 2011 tarihinde başladığımda inanılmaz bir okuyucu kitlem vardı. 90 kişisi standart olmak üzere 300'leri geçen bir okuyucu kitlesi varken, şimdilerde bu oran 30 kişiyi geçmiyor. Neden?

Bu basit bir tartışma konusu yıllardır yapılan toplum için sanat mı yoksa sanat için mi toplum?

Bunu bir örnekle açıklayalım;

"Bir sevgiliye mektup" şu an 2300 kişi tarafından okunmuş durumda. Diğer taraftan şiir olarak yayımlandığı vakit ki en eski şiirlerden biridir burada sergilenen, bu rakam 275 seviyelerinde geziyor. Fark toplasanız 6 cümle ancak burada farklı birşey var. O da duyguların dile getirilişi ve ifşası. Birisi anlaşılması gereken bir şiirken diğeri bir isyan, duyguların dışa direk vurumu ve bir şiirin ortaya çıkış hikayesi. Aslında bunun çok ötesinde bir şey, o da yazının popüler oluşu. Bununla beraber herkes merak ediyor nedir bu, bu kadar çok okunan?

O yüzden karar verilmeli popüler bir yazar olmak mı ya da iyi bir yazar olmak mı?

Ben de Asabi Kedi gibi son yazdığım Günceler, Ölü Piyes ve Olympos hikayelerimi çok beğenerek yazmakla beraber bir o kadar farkındayım ki okuyucuya ağır geliyor bu sürreal yaklaşım. Evet aslına bakıldığında bir anlamda Salvador Dali'nin tabloları gibi gerçekle hayal birarada.

Yazmaya başlayalı çok zaman oluyor siz de biliyorsunuz bunu artık. İlk yazdığım şiirler uyak esaslıydı. Yani duygudan çok teknik ön plandaydı ve bu durum beni cidden zorluyordu. Daha sonra Ataol Behramoğlu ile tanıştıktan sonra, uyağı tamamıyla bıraktım ve özgürleştim. Metnim derinleşmeye başladı ve anlatacağım hikayeleri daha net anlatır hale geldim. Evet şiir de hikayeler anlatılacak kadar özgür ve özgün bir yazım tarzıdır. Zamanla ben daha derin bir insan oldukça şiirlerimde uzamaya başladı. Bazı şiirlerim var ki 5 sayfa.

Hala iddia ediyorum benim tarihte yazdığım en iyi metin "YAZGI"dır ve üstüne hiç bir şey tanımam ama okunma oranına bakınca yerlerde sürünüyor.

Çünkü bu basit bir karar; sanatı kim için yapacağım?

Ben daha çok artistik yönü yüksek ve bazen de kurmaca yazılar yazmayı seviyorum. Öyle ki çok da karmaşık olabiliyor yazdıklarım ama sonuçta bu kurmacanın içinde boğulmadan yazımı tamamlayabiliyorum. Sonuçta genel okuyucu bunu pek sevmiyor. Türkiyemde düşünmek pek sevilen bir uğraş değil! Daha çok hazırcılığı seviyoruz. Genç nesilde bu daha da fazla...

Ben basit bir yazar değilim ne yazık ki! Ben hayatı basit de yaşamış değilim. Duygularım da öyle basitçe anlatabilecek değiller. Ben Freud misali duyguların en bi en derinine inecek psikanalizler yaptım. Ancak farklı bir yanım var, o da o çapraşık duyguyu bazen en yalın cümlemle ifade edebiliyorum. Örnek: "Kendimden bile daha yalnızım".

Evet bu aralar yine farklı bir moddayım. Hayatımı ve yaptıklarımı yeniden gözden geçirme eğilimim var. Ancak bütün bu tartışmaların ötesinde bir motivasyonla ben yazı yazıyorum. O da samimiyet. Yani şunu demek istiyorum: Samimiyetime ve içtenliğime güvenin.

Son olarak artık güneş eskisi gibi değil, daha geç doğuyor...

Kendinize iyi bakın; görüşmek dileğiyle...

Saygılarımla,

ANIL....

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..