Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '12

 
Kategori
Yılbaşı
 

Pes etmek mi havlu atmak mı

Pes etmek mi havlu atmak mı
 

Emeğim...


 İster pes etmek, isterse havlu atmak olsun adı, önemli olan sözcüklerin nasıl söylendiği değil de söylenme amacı ve hangi durum, hangi olay için söylendiğidir.
 

Çok da beklentim yok aslında ne 2012’den ne de diğerlerinden... Unumu eleyip eleğimi duvara asmış gibiyim şusıra... İyimserim, sağlık olsun deyip geçebiliyorum artık her şeye… Zira her şeyin başı sağlık, bunu biliyorum artık.

Pek çok şeye, hırslarım, hayallerim ve umutlarım da artık öyle eskisi gibi uçsuz bucaksız değil, ne bir omuzla dağları devirmek niyetindeyim, ne ülkeyi bir baştan bir başa koşar adım dolaşabileceğimi iddia edebiliyorum eskiden olduğu gibi, ne de bir sırt çantası takıp dünyayı gezme hayalim de yok. Hırslara bezenmiş hiçbir şeye yer veremiyorum şimdi. Artık yaşamdan bütün beklentim sadece çocuklarımla ilgili, arkadaşlıklarımda da yeniliklere açık değilim fazlaca; eskilerle birlikteyim genelde.

Olgunum, kırılmıyorum artık öyle her şeye eskisi gibi... Ya cehaletine veriyorum karşımdakinin, ya da o anki psikolojik durumuna. Sadece buruk buruk gülümsüyorum kırılmak, üzülmek yerine. Belki de bu yüzden uzak duruyorum, hatta kaçıyorum hırıltıdan gürültüden. Ne germek ne de gerilmek istemiyorum. Pişmek mi denir buna bilmiyorum, bekli de pişiriyor yaşam insanı, zamanla olgunlaşıp, olaylara daha kayıtsız, tepkisiz hale mi geliyor acaba kişi.

Yorgun muyum acaba? Belki yoğun yorgunluk belirtisi bütün bunlar, belki de dinginlik ifadesi…

Geçmişe bakıyorum zaman zaman. Bir sürü film karesi görüyorum içinde flu siluetler olan, seçmeye çalışıyorum o yüzleri, ama o kadar silik ki görüntüler zorlanıyorum. Fakat bütün karelerde kendimi görüyorum, keskin hatlarla belirlenmiş, koyu renklerle boyanmış, hep bir telaş ve  koşturmaca içerisinde. O kadar belirginim ki sadece kendi hareketlerimi gözleyebiliyorum, şimdi o resimlerde kendi halimi görmek bile beni yoruyor. Çocuklarımı doya doya öpüp kokladım mı onu bile hatırlamakta zorlanıyorum. Ne zaman doğdular, nasıl büyüdüler ne ara uçup gittiler ellerimden diye düşünmeden edemiyorum. İçimi burkuyor birden bu düşünce, üzülüyorum. Parmağımı takvimlere takıp bütün o yaşanmış yılları geri getirme imkanım olsaydı; o günü, o anı doya doya yaşayıp anıları daha belirgin kazırdım belleğime, kokuları sindirirdim içime. O zaman belki o resimlerde ki bebekler, çocuklar daha belirgin çıkardı o resim karelerinden. O kadar koşturmaca ve yoğunluk olmasaydı yaşamımın içinde daha renkli yüzlerle dolu olurdu belki bütün resimlerim.

Mutluluk sözcüğü bundan sonra ne ifade edebilir benim için, düşünüyorum. Ruhum neyle bütünleşiyorsa, o sırada çıkıyor mutluluk ortaya benim için. Sıcak bir kap çorba, sıcak bir yuva, üç-beş arkadaş sohbeti yeterli benim için.

Ne kadar az beklentin olursa o kadar az yorulursun düşüncesini özümsemişim sanırım, bu nedenle de mikro seviyeye inmiş beklentim yaşamdan.

Bütün dileğim gelen bütün yeni yılların çocuklarıma sağlık, mutluluk, başarı getirmesi…
Kendim için huzur ve sağlıktan başka bir şey beklemiyorum artık.

Yılbaşları benim için;

Sadece, hoş geldin yeni yıl, hoş geldin yeni yaş demek…

 

 

N.ÖRS

 

Bilecik

 
Toplam blog
: 153
: 1584
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

Yaşamayı seven, yaşamı dürüst ve içten yaşayan, evi, eşi ve iki yavrusunun annesi... ..