Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '09

 
Kategori
Öykü
 

Peyote'de ilkbahar - Bölüm 22

Peyote'de ilkbahar - Bölüm 22
 

arkası yarın...


Bölüm 22 - Sadece...

İkibira camdan dışarıyı seyretmekten sıkılmış olacak ki gözlerini Dirim’e dikmiş bakıyordu.

- Hiç öyle bakma bana İkibira. Canım bu pazar hiç bir şey yapmak istemiyor. Yani seni parka götüremeyeceğim; üzgünüm.

- Pingiriniiiiz! Pingiriniiiiiz!

- Bu ne demek şimdi? Telefon mu istiyorsun benden? Vatanındaki kardeşlerini arayacaksan bunu hiç tavsiye etmem. Çünkü faturaları ödeyecek yeterli paran olduğunu sanmıyorum.

- Pingiriniiiz!

- Şimdi uslu bir kuş gibi sessiz ol bakalım. Biraz işim var.

Dirim Peyote’ye gitmek için bilgisayarına açılmasını söyledi. Hafta sonu olmasına rağmen Küçük Kanat’ı orada görmeyi umuyordu. Onun sayesinde Peyote’ye tutku halinde bağlanmıştı. Öyle ki nereye gitse, ne yapsa aklı hep Peyote’de oluyor, bir şekilde hayatın sıkıcı gerçekliğinden kurtulup düşler ülkesi Peyote’ye gitmenin yolunu arıyordu.

Kuş sesleriyle beraber Peyote’ye gelen sabaha gözlerini açtığında Küçük Kanat’ı yanında bulamadı. Çimenlerin üzerinden kalktı ve onu aramak için kulübeye doğru gitti. Çok geçmeden kulübenin kapısına asılmış notu gördü:

“Kalbini alıyorum yanıma, sevginden uzak olmamak için; nefesini alıyorum yanıma, ruhunla dans edebilmek için ve Mohavk’a gidiyorum. Hoşça kal sevgilim.”

Dirim çaresizlikten adeta çılgına dönmüştü. Deliler gibi koşmaya başladı; her yerde Küçük Kanat’ı arıyordu. Birden tökezledi ve yere düştü. Kapüşonu kafasından fırlamıştı. İkibira bağırdı, “Giaaak!” Dirim düştüğü yerden kalktı ve tekrar sandalyesine oturup başına kapüşonu taktı. Öyle kaptırmıştı ki kendisini, masanın kenarına çarpan dizinin acısını hissetmiyordu. Tekrar koşmaya başladı. Dereyi düşe kalka geçti ve karşı tepeye doğru koşmaya devam etti. Ağaçların arasından geçerek tepeyi tırmandı ve en yüksek kayanın üzerine çıkarak görebileceği her yerde Küçük Kanat’ı aradı. Bir süre çaresiz bir şekilde aramasına devam ettikten sonra bulunduğu yere çöktü. Kalbi, nefesiyle beraber göğsünden fırlayacakmış gibiydi. Ellerini gökyüzüne açtı ve son bir ümitle arkasından bağırdı: “Küçük Kanaaaat!!!” Onun yokluğunu kabullenemiyordu. Ormandaki bütün canlılar Dirim’in sesini duymasına rağmen sadece kayalar, insan sesi çıkarmayı başarabildiği için, Dirim’in sesini taklit ederek, hep bir ağızdan bu sese cevap verdiler: Küçük Kanaaaat!!! Küçük Kanaaaat!!! Küçük Kanaaaat!!!

Dirim kulübeye geri döndüğünde kasabadan aldığı deri keseyi boynundan kopardı ve şöminenin içine attı. O gece şömineyi yakmayacaktı, çünkü deri kesenin içinde iki adet yüzük vardı.

 
Toplam blog
: 30
: 777
Kayıt tarihi
: 01.11.08
 
 

Elektronik mühendisiyim. Peyote'de İlkbahar adlı romanın yazarıyım. Özel bir şirkette iş birimi müdü..