Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '14

 
Kategori
Deneme
 

Pişmanlık

Sustuk.

Dakikalarca saatlerce sustuk.

Onunla birlikte susmanın değişik bir tadı vardı. Aşk, yan yana oturup hiç konuşmadan aynı yere bakmak değil miydi?

İçimizi dolduran fırtına ayrı yürekte aynı ateşi harlıyordu. Konuşsak bir büyük yangın her şeyi yakıp kül edecekti. Belki her şeyi yeniden de var edecekti ama denemedik. Biz yakıp kül edeceği, fırtınanın külleri savurup yok edeceği korkusuna kapılmıştık.

Gözümün ucuyla yüzüne baktım. İki damla gözyaşı yanaklarından aşağı süzülüyordu. O gözyaşları benim gözyaşlarımdı. İçinde yanan kor benim, yüreğine çöreklenen acı benim acımdı.

Sustuk

Sessizliğimizle her şeyi konuşarak sustuk.

Ufuk çizgisinde bir geminin dumanı göründü. Bir martı çığlıklar atarak suya dalıp çıktı. Nice sonra bir çocuğun yanık sesi duyuldu. İçimizdeki yangının,  içimizdeki fırtınanın,  içimizdeki çaresizliğin sesi.

Abla bir ekmek paran var mı?

Birden bütün büyü bozuldu. Sessizlikte kaybolan hayat yeniden can buldu.  Yeniden kendi bedenimize kendi ruhumuza döndük. Çocuğun kirli avucuna parayı bırakırken de susuyorduk.

Yanağından süzülen gözyaşı kaybolmuştu. Onun yerine acının izi kalmıştı.

Kalkalım mı? Dedim

Kalktık.

Yan yana yürürken toprak ayağımın altında kayıyordu. Yıkılmamak için tutunmak istedim. Vazgeçtim. Darmadağınık olduğumu bilsin istemedim.

O daha da dağılmıştı.

Yürüdük. Nereden başlayıp nereye gittiğimizi bilmeden, zaman kavramına, mekân kavramına aldırış etmeden yürüdük. Yürüdük mü, hayır. Sadece ayaklarımızın ruhsuz bedenleri taşımaya çalıştığı yerlere gittik. O yerler çözüm bulmakta zorlandığımız soruların enkaz yığını olduğu yerlerdi. O yerler söylenmesi gereken sözlerin söylenemediği, bir kara baba gibi yüreklere çöktüğü karanlık, rutubetli izbe yerlerdi. Şayet söylenmiş olsaydı bir ömrün pişmanlıklarla dolu geçmesine izin verilmeyecekti.

Sustuk. Sustum. Pişmanım.

Hafiften bir yağmur başladı.

Hem güneş, hem yağmur. Tezatların en güzel hali. Çimenler ıslanıyor. Çimenlerin ıslaklığında güneş ışığı dans ediyor.

Biz ara elinden tutmayı yüzüne bakmadan içimden geçenleri bağıra bağıra söylemek istedim. Gözümün ucuyla baktım. Yanaklarında yağmur damlacıkları vardı. Gözyaşlarını yıkamıştı. Dudaklarında derin bir ızdırabın büklüm büklüm izleri vardı. Bu dudaklar böyle suskun, böyle içinden uzak kapalı mı kalmalıydı.

Ayrıldığımızda ortalık iyice kararmıştı. Hızla akıp giden taksinin arkasından uzun süre baktım. Gitme kal diye bağırdım içimden. Duymadı.

Sonra hiç görmedim.

Adını az satan bir gazetenin ölüm ilanları köşesinde okuduğumda içimdeki fırtınanın, içimdeki pişmanlığın hiç eksilmediğini anladım.

Keşke o gün, susmasaydım da söyleseydim sevdiğimi.

Ama şimdi artık çok geç….

 

 

  

 
Toplam blog
: 20
: 62
Kayıt tarihi
: 23.05.14
 
 

1951 yılında Elbistan'da doğdum. Mersin İlköğretmen okulundan mezun oldum Emekli olduktan..