Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

Pişmiş tavuğun başına gelenler - II

Pişmiş tavuğun başına gelenler - II
 

Pişmiş tavuk pişmeye devam ediyor, ama pişmeden önce bu tavuğun başından neler geçtiğini özetlemekte fayda var.

Tavuk pişmeden zaten sofraya gelmiyor, ancak pişmesinden önce tavuğun nasıl kesim aşamasına geldiğini de incelemek gerekiyor.

Sosyal devletin bakış açısı şu, eğer tavuk bir yumurta veriyorsa yetmiyor, iki yumurta, üç yumurta, beş yumurta nasıl alırım diye düşünüyor. Tavuğun sahibi devlet ya, ne isterse onu yapar mantığında. Tavuğun hakkını soran, tavuk haklarından söz eden yok!

Aslında birileri gibi gidip dünya tavuk hakları derneğine şikayet etsem tavukların başı bile olabilirim!!! Başa geldiğimde de şikayetimden vaz geçerim, olur biter! Öyle değil mi?

Gelelim tavuğun doğduğu zamana... 2000 yılında arabayı alırken 9600 TL ödemiştim araba benim olsun diye... Gerçi devlete haraç olarak (pardon ona yeni dünya düzeninde vergi diyorlar) 4000 TL ye yakın para saymıştım ama sonuçta araba benimdi ya, gerisinin önemi yoktu!!!

Aracım 10 yılda yaklaşık 200, 000 km yol gitmiş. Merak edip hesapladım. Şu andaki rakamlarla benzine 10 yılda yaklaşık 43, 000 TL para ödemişim, bunun % 67'si vergi olduğuna göre sadece on yılda benzin tüketirken devlete verdiğim para 28, 000 TL. Ayrıca on yıl boyunca motorlu taşıtlar vergisi ortalama yıllık 600 TL'den desek, 6, 000 TL tutuyor.

Şöyle 30, 000 TL lik "normal" bir araç satın alacak bir vatandaş on yılda devlete ne kadar ödeyecektir? Aslında 18, 000 TL olan aracı alırken daha yüzde 35 tanışma vergisi olarak 12, 000 TL ödeniyor. 30 Bin liranın % 35'i diye bakarsanız yanlış yaparsınız, 18, 000 TL lik araca ayrıca 12, 000 TL ödüyorsunuz, yani oran % 67. Sorun değil, benzinde de oran aynı zaten.!!!..

Lütfen dikkat buyurun, arabanın vatandaşa olan maliyetinden söz etmiyorum. Yani trafik sigortası, kaskosu, bakımı, lastiği, yağı falan demiyorum. Sadece devletin aldığı vergiden söz ediyorum.

10 Yılda benim gibi yakşalık 200, 000 km yol yaptığınız düşünürseniz toplam maliyet şöyle çıkıyor; 12, 000 TL Hoşgeldin Vergisi, 28, 000 TL benzindeki vergiler, 6, 000 TL MTV. Toplamda vergisiz 18, 000 TL olan araba için 10 yılda devlete 46, 000 TL para ödüyorsunuz. Sadece arabanızla yıllık ödediğiniz vergi 4, 600 TL desem anlamış olur musunuz? Yani bakım, sigorta vs gibi masraflara ödediğiniz vergileri de eklersek toplamda yıllık kemiksiz 5, 000 TL devlete ödenen vergi var.

Paranız varsa sorun değil, peki ya paranız yoksa ne olacak? Devlet yine alırım diyor, hatta size kolaylık yapıp kredi kartıyla bile ödettiriyor. Paran yoksa arabaya binme hakkın yok, arabaya binmek için zengin olmak zorundasın diyor!!!

Bu devletin tanımında ne vardı? Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti.. Demokrasi kurallarının Kasımpaşa kuralları olarak değiştiğini biliyoruz, hukuk devletinin "ergenekona" endeksli olduğunu görüyoruz, laikliği çarşafa geçirdikleri ortada... Geriye bir tek sosyal devlet kalıyordu. Böyle bir devlete nasıl "sosyal" diyeceğimizi bana anlatacak bir babayiğit arıyorum. Onların anladığı sosyal devlet anlayışı, ülke ülke gezip sosyal olduklarını göstermekten geçiyor.

Özetle bu ülkede araba sahibi olmak yıllık en az 5000 TL yi devlete vergi olarak ödemekten geçiyor. Bu paralar da devletin sosyalleşmesi için gereken yerlere harcanıyor. İşte size sosyal devlet gerçeği!!!

(Araç muyanesi, trafik cezası ve vatandaşın çilesi hala DEVAM EDECEK)

 
Toplam blog
: 64
: 968
Kayıt tarihi
: 28.10.07
 
 

Mülkiye İşletme mezunuyum ve aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Maliye Bömlümünde doktora öğrencis..